Nörolog Dr. Tarlacı: 'İçime doğdu' bilimsel olarak gerçek

Nörolog Dr. Tarlacı: 'İçime doğdu' bilimsel olarak gerçek

Duyu dışı algılar ve paranormal olaylar üzerine çalışan Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Sultan Tarlacı, 197 Gün adıyla bir psişik dedektiflik romanı yazdı. Tarlacı, “Duyu dışı algılama insanın körelmiş yeteneği” dedi.

Kamuoyunda ‘kesik baş cinayeti’ olarak bilinen Münevver Karabulut cinayetinden yola çıkarak, 197 Gün adında bir psişik dedektiflik romanı yazan Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Sultan Tarlacı, duyu dışı algılara bilimsel bir pencere açtı. Tarlacı, durugörü, uzaktan görü ve telepati gibi duyular dışı algı yöntemlerini bilimsel olarak anlattığı romanıyla ilgili Karar.com’a konuştu. Tarlacı, “Duyu dışı algılar, insanın hayatını korumak için var olan ilkel bir savunma mekanizmasıdır” dedi.

15-05/15/k.jpegDoç. Dr. Sultan Tarlacı, Münevver Karabulut cinayetinden esinlenerek
197 Gün adında bir psişik dedektiflik romanı yazdı. 

197 Gün nasıl bir roman?

Bu bir psişik dedektiflik romanı. Parapsikoloji, paranormal, duyu dışı algılama, durugörü, uzaktan görü, psikometri (nesnelere dokunarak yaşanmışlıklarını görmek) ve telepati gibi konular roman içerisinde bilimsel bilgilerle aktarılıyor. Kesik baş cinayeti olarak bilinen Münevver Karabulut cinayetinden esinlenerek yazdım. Cem Garipoğlu 197 gün saklanabilmişti. Romanın adını da buna ithaf ederek 197 Gün koydum.

Cem Garipoğlu’nun bulunmasında psişik bazı insanlarla iletişime geçerek polise yardım ettiğinizi biliyoruz. Bir nörolog olarak böyle bir girişime nasıl karar verdiniz?

ABD’de polis teşkilatlarının durugörü gibi psişik yetenekleri olan kişilerden yararlandığı biliniyor. Ülkemizde ise bu konuda çalışan kimse yoktu. 2009 yılında İstanbul'da Uluslararası Parapsikoloji Konferansı'nda Stephan Schwartz ile tanıştım. Kendisi Amerikan Savunma Bakanlığı'nda uzun yıllar çalışmış biri. Onun Saddam Hüseyin ve Usame Bin Ladin’in yerini uzaktan görü ile tespit etmesi üzerindeki çalışmalarında çok etkilendim. O sıralarda gerçekleşen Münevver Karabulut cinayetinde kayıp olan Cem Garipoğlu’nun bulunması için bu yöntemleri kullanabileceğimi düşündüm.

Cem Garipoğlu'nu bulmak için polise yardım ettik

Sonra nasıl bir yol izlediniz?

İnternet üzerinde önce Facebook daha sonra da Durubiz adlı bir internet sitesi üzerinden çağrı yaparak sezgilerinin güçlü olduğunu düşünen insanları buldum. Bu kişilerle Garipoğlu’nun nerede olduğuna yönelik durugörü çalışmaları yaptık. Ulaştığımız 150 sayfalık durugörü bilgisini dosya haline getirip, polis ihbar hattını aradık. Celalettin Cerrah döneminde bizi cinayeti takip etmek için oluşturulan 'özel birime' yönlendirdiler. Oradaki yetkililere bilgi veriyorduk. Hüseyin Çapkın döneminde de başka bir birime yönlendirdiler. Biz de durugörü bilgilerini onlara ulaştırıyorduk. Yaptıkları baskınları incelediğimizde, çiftlik diyorsak çiftlik bastıklarını gördük. Son olarak Cem'in Rodos, Faliraki'de saklandığını gördük. Yunanistan'da yakalanacaktı ki teslim oldu.

Durubiz grubu hala var mı?

Adını değiştirdik, evrenindili.com adında bir web sitesi kurduk. 3 bine yakın kişi rüyalarını ve sezgilerini yazıyor. Bazılarının gerçekleştiğine şahit oluyoruz. Özellikle helikopter düşmesi, dünyada gerçekleşen büyük deprem ve kazalar gibi durugörüler çoğu kez çıkıyor. Bunları sitede yayınlıyoruz.

15-05/15/20150514_134136.jpg
Dr. Tarlacı, kuantum fiziğine göre gelecekteki tüm olasılıkların
şu an içinde zaten varolduğunu söylüyor.

Duyu dışı algılar ilkel bir savunma mekanizmasıdır

Geleceği bilebilmek fizik kurallarından nedensellik ilkesine aykırı değil mi? Bu nasıl bilimsel olabilir? 

Duyu dışı algılar, insanın hayatını korumak için var olan ilkel bir savunma mekanizmasıdır. Yapılan birçok deney de bunu ispatlamıştır. Doğada tutarlılık göstermese de böyle bir anomali var. Bazı insanların zaman ve mekanın dışına taşan bazı yetenekleri var. Kuantum fiziği de zaten bunu bilimsel olarak tanıyor. Kuantum fiziğine göre gelecekteki tüm olasılıklar şu an içinde vardır ve olasılığı en yüksek olan gerçekleşir. Geleceği öngören kişi de aslında sadece olasılıklardan birini görüyor. Çıkabilir de çıkmayabilir de...

Kötülüğü beyin hissediyor

Daha çok ne tür olaylar öngörülebiliyor?

Araştırmalara göre geleceği görme vakalarından yüzde 80’i kötü olayları kapsıyor. Bununla ilgili yapılmış yüzlerce deney var. Örümcek, yılan gibi korkusu olan insanlara bilgisayarda bunların görüntüsü gösterilmeden 3-4 saniye önce beynin endişe, korku bölümünde bir hareketlenme gözleniyor. Göz bebeklerinin büyümesi ve nabız yükselmesi gibi tepkiler de veriyorlar. Otopsi, cinayet, şiddet ve vahşet görüntüleri de henüz gösterilmeden 3-4 saniye önce deneklerin beyin grafilerinde sapmalar meydana getiriyor. Gözbebekleri anormal büyüyor. Oysa aynı deneklere doğa, hayvan ve bebek fotoğrafları gibi olumlu fotoğraflar gösterilmeden önce hiçbir değişiklik olmuyor. Bu deneyler, geleceği görmenin bir tür ilkel savunma mekanizması olabileceğini gösteriyor.

Beynin hangi bölgesinde hareketlenme görülüyor?

Beyin EMAR ve EEG’leri duyu dışı algı ve durugörü yeteneği olan insanların, bu yeteneği aktif hale geldiği zaman beynin kaygı ve endişe bölümlerinin çalışmaya başladığını gösteriyor. Normal insanlarda bu tür anormal bir hareketlilik epilepsi belirtisi olarak görülür.

15-05/15/kkk.jpgSezgiler ve duyu dışı algılar, bilinç baskısının minimuma indiği
uyku zamanlarında rüyalar aracılığıyla kendini gösteriyor.

Modern insanda rüyalarda ortaya çıkıyor

Hepimizde var mı bu yetenekler?

Bu yetenek herkeste var ama teknolojinin gelişmesi ile kullanılmaya kullanılmaya yok olmuş, körelmiş. Telefonun ve haberleşme araçlarının olmadığı çağlarda telepati ve durugörü yetenekleri daha canlıydı. Mesela Aborjinler üzerine yapılan deneylerde, her 10 Aborjinden 7’sinin kapalı bir kutu içinde ne olduğunu doğru olarak tahmin edebildiği saptanmış. Aynı deney şehirdeki insanlarda yapıldığında tahmin başarısı 10’da 1-2 olarak kalmış.

Duyu dışı algılar nasıl canlandırılabilir?

Modern insanda bu yetenek rüyalarda ortaya çıkıyor. Bilinç baskısı azaldıkça bilinçaltı canlanıyor çünkü. Ayrıca bazı kimyasallar, hipnoz, uzun süre açlık, meditasyon, şamanların transa geçerken kullandığı gibi beyin dalgalarını yavaşlatan ritmler ve eskiden tarikatların kullandığı çile odaları da beyin dalgalarını yavaşlatarak duyu dışı algıları canlandırabilir.

Şizofrenide sesler emir verir, sezgide ise vermez

Duyu dışı algıları psikiyatrik hastalıklardan nasıl ayıracağız?

Duyu dışı, eskilerin hiss-i kablel vuku dedikleri sezgisel bir bilgidir. Bir insan, saatlerce durugördüğünü söylüyorsa orada bir yalan vardır. Durugörü anlıktır. Duyular dışı algı sıklıkla şizofrenide duyulan seslerle karıştırılıyor. Oysa arada belirgin farklar var. Duyular dışı algıda sesler sizinle konuşmaz. Siz, bir olay olmadan önce ya da önceden olmuş bir olayda, orada bulunan insanların kendi arasında geçen konuşmaları duyarsınız. Bir kaza olacaksa veya olmuşsa kaza anının gürültüsünü duyarsınız. Şizofrenide ise emir veren sesler duyuyorsunuz.

Hayal ile karıştırmak da mümkün sezgileri değil mi?

Bazen insanlar temenni ettikleri şeyi hissettiklerini zannederler. Yani istedikleri, hayal ettikleri bir olayı hissediyorum, seziyorum, olacak şeklinde düşünürler. Bazen de korktukları bir olayı hissettiklerini düşünürler. Bazen gerçekten, iyi bir olay veya kötü bir olay olmadan önce hissedilebilir ama bazen de karşıdaki olmasını istediği için kendini kandırır ve olmadığı zaman hislerimde yanılmışım der. Oysa hiç hissetmemişti, sadece istemişti...

15-05/15/ll.jpgDurugörü bilimsel anlamda ilk olarak Soğuk Savaş döneminde, Sovyetler Birliği
ve ABD'de askeri istihbarat amacıyla kullanıldı.

Askeri istihbaratta 1995'e kadar kullanıldı

Bu yeteneği olan insanlar nasıl faydaya dönüştürülebilir? 

Evrenindili.com’da amacım Türkiye’nin en iyi durugörücü ve uzaktan görücülerini bulup ülkemiz için bir psişik erken uyarı sistemi, istihbarat grubu kurmak. Elde edilen veriler kayıp çocukları, katilleri bulmada, istihbarat amaçlı, doğal afetleri öngörmede kullanılabilir. Yetenekli olduğunu düşünen insanları evrenindili.com sitesine davet ediyorum. Sitede başbakanın odasında böcek olduğunu aylar öncesinden yayınlamıştık.

Bu yöntemleri istihbarat amaçlı kullanan ülkeler var mı?

Profesyonel kullanımı Sovyetler döneminde Rusya’da başladı. ABD bu yöntemi 1995 yılına kadar askeri istihbaratta kullandı. Uzaktan görmeyi askerlere ve sıradan kişilere öğretip profesyonel kişiler yetiştirdi. Bu sayede Soğuk Savaş döneminde Rusya’yı izlediler, Saddam’ın, Usame bin Ladin’in yerini buldular. Bu bilgilerin bir kısmını sakladılar, bir kısmını da bilimsel dergilerde yayımladılar. Sakladıkları bilgileri CIA belli bir zaman sonra açıkladı. Ve öğrenildi ki konuyla ilgili 80 bin sayfa araştırma yapmışlar. ABD 1970-95 yılları arası Stargate Projesi kapsamında bu iş için 40 milyon dolar harcadı. Mesaili çalışanları bile vardı. 14 laboratuarı bulunuyordu. Özellikle kayıp helikopterler, gemiler, olacak saldırıları öğrenmek için çalışmalar yaptılar. Elektronik istihbarat ve uydu teknolojilerinin gelişmesiyle duyu dışı çalışma birimi 1995’te kapatıldı. Bu birimde çalışan psişikler şimdilerde ABD’nin çeşitli eyaletlerinde açtıkları merkezlerde duyu dışı algılama eğitimleri veriyorlar.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN