Görüşler

Afrika’nın Che Guevarası: Patrice Lumumba

Afrika’nın Che Guevarası: Patrice Lumumba

Maltepe Üniversitesi İletişim Bilimleri bölümünde doktora çalışmalarını sürdüren Mehmet Utku Şentürk, Kongo’nun ilk başbakanının ölümüyle sonuçlanan sıra dışı süreci anlatıyor.

Kongo, 1885 yılında gerçekleştirilen Berlin Konferansından sonra Belçika Kralı II. Leopold’ün tapulu toprağı haline getirildi. Leopold; altın, pırlanta, kauçuk, kereste ve fildişi gibi Kongo’nun yerel halkına ait olan bütün doğal kaynaklarını, herkesi köle gibi zorla çalıştırarak sömürmüş ve bir kez bile Kongo topraklarına ayak basmadan inanılmaz bir servet edindi.

Neredeyse 70 yıllık bir süre zarfında Kongo’da tam 10 milyon insan hayatını kaybetti. 1960 yılına kadar geçen süre içinde, -bugün dünyanın demokrasi, kalkınma ve insan hakları konusunda öğretmenliğini yapmaya soyunan ve AB’nin de başkenti olan Brüksel, Kongo’nun neyi var neyi yok sömürmüştü.

Ve sonunda iş bir büyük trajediye dönüştüğünde sorun, Birleşmiş Milletlere taşınmıştı. Bunun üzerine 30 Haziran 1960 yılında, Kongo’ya özgürlüğü verildi. Aynı yıl yapılan seçimleri ise ulusalcı ve sosyalist hareketin önderi Lumumba kazandı.

2.5 AY SÜREN İKTİDAR!

Kongo, 30 Haziran 1960’da bağımsızlığına kavuştu ancak sömürgeciler 2,5 ay gibi kısa bir zamanda darbe düzenleyerek Lumumba’yı devirdiler. Sonrasında da ağır işkencelerle tıpkı Che Guevara gibi katlettiler. Lumumba’nın ismi bütün Afrika ülkelerinde bağımsızlığın, özgürlüğün ve yeni sömürgeciliğe karşı yapılan savaşların simgesi olmuştu, tıpkı Che Guevara gibi…

BEYAZ TANRI

Patrice Émery Lumumba, 2 Temmuz 1925’de Élias Okit’Asombo adıyla Zaire’nin Samburu eyaletinin küçük bir köyünde dünyaya geldi. Altı yaşına geldiğinde babası Patrice’i Katolik misyonerlerin açtığı bir ilkokula verdi. Bir süre sonra kovuldu çünkü papaz tanrının beyaz olduğunu söylemişti ve Patrice’in buna aklı yatmamıştı; “Bir Tanrı varsa sadece beyazların, Avrupalıların değil, siyahların, Afrikalıların da Tanrısı olması gerekirdi.”

Sonrasında gittiği Protestan okuluna da ısınamadı. Ders çalışması gerekirken Victor Hugo, Agatha Christie, Moliere okuyordu. 18 yaşına geldiğinde Kindu kentine gitti ve çeşitli işlerde çalıştı. Bir süre çalışıp para biriktirdikten sonra köyüne geri dönüp hayatının sonuna dek eşi olacak Pauline ile evlendi. Bu dönemde “La voix du Congo” ve “La voix Congolaise” dergilerine yazılar yazdı.

PİS MAYMUN!

Lumumba artık kendisine bir çevre oluşturmuştu ancak aklı başkentteydi. Bir süre sonra bu amaçla başkent Leopoldville (Kinshasa)’ya gitti. Sokakta bir gün dalgı dalgın yürürken beyaz bir kadına çarptı. Kadın, “ önüne baksana pis maymun!” diye bağırdı. Demek ki Belçikalıların verdikleri yurttaşlık belgesine karşın beyazlar kendisini maymun saymaktaydı.

1950’li yıllarda diğer Afrika ülkelerinde olduğu gibi Kongo’da da bağımsızlık düşüncesi hızla yaygınlaşmaya başlamıştı. Çeşitli kabileler tarafından birbiri ardına dernekler kurulduğu bu dönemde Lumumba’nın da görüşleri değişti. 1955’te Belçika İşçi Sendikaları’ndan bağımsız bir memur sendikasının Orientale bölgesi başkanı olan Lumumba, aynı yıl Kongo’daki Belçika Liberal Partisi’ne girdi. Yine o günlerde, Kongo’ya gelen Belçika Kralıyla tanışarak Kongo’nun sorunlarını tartıştı.

Bu olay ona büyük ün kazandırdı. Ertesi yıl, Belçika Sömürgeler Bakanı’nın davetlisi olarak Belçika’ya gitti. Ülkesine dönüşünde postanedeki bir yolsuzluğa karıştığı gerekçesiyle tutuklandı. Tutuklanması, özellikle Liberal Parti çevrelerinde tepkilere yol açtı. Sonunda cezası iki yıldan altı aya indirildi; serbest bırakıldıktan sonra bir bira fabrikasında çalışmaya başladı.
Birkaç yıldan beri ülkesinin bağımsızlığı üzerine düşünmeye başlamış olan Lumumba, Ekim 1958’de arkadaşlarıyla bir likte MNC (Mouvement National Congolais· Kongo Ulusal Hareketi) adlı partiyi kurdu.

Afrika’daki sömürü sistemine çözüm aramak için Afrika Halkları Konferansı 1958 yılında toplandı. Kongo’yu temsilen konferansa Patrice Lumumba katıldı. Lumumba “Hareketimizin temel amacı Kongo halkını sömürgeci rejimden kurtarmak ve bağımsızlıklarını kazanmaktır” sözleriyle önderi olduğu hareketin hedeflerini özetledi ve ülkesine döndükten sonra“Sömürgeci rejimi ve insanın insan tarafından sömürülmesini tasfiye etmek” için bir eylem düzenledi.

Yasaklanan eyleme 10 bin kişi katıldı. Çıkan olaylarda onlarca Kongo’lu öldürülürken Lumumba tutuklandı. Ancak bu olay sonrası gelişen büyük protestolar sayesinde Lumumba birkaç gün sonra serbest bırakıldı ve Kongo ilk kez genel seçime gitti. Lumumba artık ülkesinin başbakanıydı.

LUMUMBA KÜRSÜYE ÇIKINCA!

Seçimlerin ardından düzenlenen bağımsızlık töreninde Belçika kralı Baudouin ve Kongo Cumhurbaşkanı, Kongo halkının elde ettiği bağımsızlığın Belçika’nın bir lütfu olduğunu vurgulayan konuşmalarını yaptı. Sıra Lumumba’nın konuşmasına geldiğinde bağımsızlığın nasıl kazanıldığı artık gerçeğin en saf haliyle ortaya konulacaktı.

O “Bunca kardeşimizi öldüren kurşunları ya da sömürgecilerin egemenliklerinin bir aracı olarak adaletsizlik, baskı ve sömürü rejimine boyun eğmeyenleri içine attığı hücreleri kim unutacak?” sözleriyle gerçeği ortaya koyarken kral ve başbakan şok içindeydi ancak Kongo Parlamentosu alkıştan inliyordu.
Kongo’da Lumumba’ya duyulan destek ve güven sömürgecileri rahatsız ediyordu. Zaman kaybetmeden isyanlar çıkartıp Lumumba’yı yıpratmaya ve ardından da devirmeye çalıştılar.14 Eylül 1960’da askeri darbe gerçekleştirdi. Bu darbede Belçika, ABD ve Fransız orduları aktif rol oynadılar.

DARBE SONRASI

Lumumba, Albay Mobutu’nun iktidarı ele geçirmesini izleyen günlerde karısı Pauline ve küçük oğlu-Roland ile birlikte gizlice Leopoldville’i terk etti. Amacı kendisini destekleyenlerin çoğunlukta olduğu Stanleyville’e giderek Mobutu yönetimine karşı direnişi sürdürmekti. Ancak, 2 Aralık 1960’ta Sankuru Irmağı kıyısında Aşağı Kongo’lu bir politikacı olan Gilbert Pongo komutasındaki birlikler tarafından yakalandı.

Önce başkente geri götürülen Lumumba ardından başkent yakınlarındaki Thysville’de bulunan bir askeri kampta hapsedildi. Tutukluluk süresince işkencelere maruz kalan Lumumba mücadeleye burada da devam edince 17 Ocak 1961 tarihinde öldürüldü. Lumumba’nın öldürülmesiyle Afrika’daki bütün özgürlük ve devrim hareketlerini yönetenlere gözdağı verilmek istenmişti.

LUMUMBA’NIN ARDINDAN…

Asya/Afrika halkının sömürgecilere karşı savaşımını destekleyen birçok Avrupalı düşünür gibi, J. Paul Sartre da, 17 Ocak 1961’deki Lumumba suikastının ardından “Le Pensée Politique de Patrice Lumumba (Partice Lumumba’nın Siyasal Düşüncesi)” adlı bir inceleme yayınladı.

Sartre, Lumumba’nın, bağımsızlık sonrası Kongo’da varlığını sürdüren her grup ya da kabileden kendi çıkarlarını yeni ulusun çıkarları için feda etmelerini istediğini yani kabileleri birleştirerek bir ulus yaratmaya çalıştığını belirtir. Düşünüre göre böyle bir talep Kongo koşullarında başarısızlığa mahkûmdur.

Ne var ki, Lumumba, yeni sömürgeciliğin Kongo’ya ve diğer yeni kurulmuş ulus devletlere uygulamak istediği çözüme yani kendisine bağlı hükümetlerle sömürüyü sürdürme çabasına karşı direnişi temsil etmektedir; Bu direniş, Lumumba’yı sadece Kongo için değil tüm Afrika için siyahların bağımsızlığının ödünsüz bir önderi yapmaktadır. Sartre’a göre, O’nun öyküsü, herkesin ülkelerin bağımsızlığı, birliği ve çokuluslu tekellere karşı verdikleri savaş arasındaki ilişkiyi görmesini sağlamıştır. Ölü Lumumba artık sadece bir kişi değildir; O, Afrika’dır. Sartre’a göre, Lumumba bir Pan Afrikanizm kahramanı değildir, olamaz da; o bir şehittir. O’nun ölümü bir alarm çığlığıdır, onunla birlikte tüm kıta ölmüş ve dirilmiştir.

EŞİNE YAZDIĞI SON MEKTUP

"Sevgilim bu mektubu yazarken sana ulaşıp ulaşmayacağını ya da ulaştığında hâlâ hayatta olup olmayacağımı bilemiyorum.

Ülkemin bağımsızlığı için yürüttüğüm mücadele boyunca, ben ve arkadaşlarımın uğrunda hayatlarımızı verdiğimiz kutsal davanın zafere ulaşacağına hiç kuşku duymadım.

Ama bizim ülkemiz için istediklerimiz; onurlu bir yaşam, parlak bir saygınlık, kısıtlanmamış bir özgürlük gibi vazgeçilmez değerler, o güvendiğimiz ve yardım istediğimiz BM’deki önemli görevliler tarafından asla istenmedi. Çünkü farkında olsun ya da olmasınlar, doğrudan ya da dolaylı olarak Belçika ve batılı dostlarının sömürgeciliğini destekliyorlardı.

Yalnız değiliz... Afrika’da, Asya’da ve bütün dünyadaki özgür insanlar, bu topraklarda bir tek sömürgeci ve paralı asker kalmayana kadar savaşacak olan milyonlarca Kongolunun hep arkasındalar...

Ayrıldığım ve bir daha asla göremeyeceğim çocuklarıma anlatılmasını istiyorum ki; Kongo’nun mükemmel bir geleceği olacak. Bağımsızlık ve egemenliğimizi tekrar kazanmak görevi kendilerinin ve bütün Kongolularındır.”

YORUMLAR (8)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
8 Yorum
Bunlar da İlginizi Çekebilir