Görüşler

Ali Rıza Özdemir ve İsmail Baki yazdı: Alevi toplumunu ikiye bölen fay hattı

Ali Rıza Özdemir ve İsmail Baki yazdı: Alevi toplumunu ikiye bölen fay hattı

Alevîler, tecrübelerinin sonucunda ve haklı olarak, Alevîlik adına ortaya çıkan neredeyse her oluşuma kuşkuyla bakar bir hâle gelmiştir

Alevîler, tecrübelerinin sonucunda ve haklı olarak, Alevîlik adına ortaya çıkan neredeyse her oluşuma kuşkuyla bakar bir hâle gelmiştir. Akıllarına düşen ilk soru şudur: “Acaba yine başımıza ne iş gelecek?” Ardından birçok soru kendiliğinden sıralanır: “Bunların amacı nedir?”, “Arkalarında hangi güç var?”, “Ne yapmak istiyorlar?”, “Kimin adamları?”…

Yazık ki, bu soruların hepsi haklı sorulardır. Alevîlerin tarih boyunca yaşadığı deneyimler, bu soruların sorulmasını anlaşılır kılmaktadır. Hele son yarım yüzyıldır Alevîlik ve Alevîler üzerinde yürütülen operasyonların sadece listesi bile en azından orta boy kalınlığında bir kitap tutar. Bir de buna şahsi ikbal elde etmek isteyen siyaset tilkileri eklenince, tablo daha da netleşir.

Alevîlik, dolayısıyla Alevîler üzerinde yürütülen operasyonların en yakıcı sonucu Alevî bilgi ve anlam evreninin kirletilmesi olmuştur.

Alevîlik, dolayısıyla Alevîler üzerinde yürütülen operasyonların en yakıcı sonucu Alevî bilgi ve anlam evreninin kirletilmesi olmuştur. En başta Alevîliğe ait kavramların içi boşaltılmış daha sonra bu kavramların içi; kirli, yanlış ve amaçlı bilgilerle doldurulmuştur. Böylece Alevîlerin birbirini anlamasının önü kesilmiş ve bugün tanık olduğumuz kargaşa ortaya çıkmıştır. Binbir ayrı formda tanımlanan ve baş gösteren ‘Alevîlikler’, büyük oranda bu sürecin bir sonucudur. Alevîliğin bilgi ve anlam evreninin kirletilmesi, Alevî toplumunu daha büyük bir krizle, ‘YOL’un sürdürülebilirliği hakkındaki büyük şüpheyle karşı karşıya bırakmıştır. Bu kriz, özellikle Alevî gençlerinin en büyük sorunu olarak karşımızda durmaktadır. Bugün Alevîliğin geleceği hakkında Alevîler büyük bir umutsuzluk içindedir ve birkaç kuşak sonra Alevîliğin eriyeceğine dair genel bir görüş var. Öylesine acı bir durum ki, Alevîler bugün birbirini anlayamayan bir insan topluluğundan ibaret. Aynı kavramlarla konuşmadıkları gibi ortak ülküleri de yok. Alevîler üzerinde operasyon yürütenler, yazık ki Alevî toplumunda büyük fay hatları açmışlardır: Bu operasyonlar sonucunda Alevî toplumu ikiye bölünmüştür. Birinci kesim, Alevîlerin büyük kütlesini teşkil eden geleneksel Alevîler; ikinci kesim ise azınlıkta kalan ve “Ali’siz Alevîler” olarak anılan gruptur.

Alevîliği “İslam’ın özü” olarak tanımlayan ve atalarının “Horasan’dan gelen Türkler” olduğunu bilen birinci kesim, asıl büyük kitleyi teşkil etmektedir. Alevî geleneğinin doğal mirasçısı da bu kesimdir. İkincisi kesim ise Alevîlik adına açılan kurumların bir kısmına egemen olan ama Alevîlikle ilgisi kalmayan çevrelerdir. Bunlar, Alevîliğin inanç, anlam ve kavram dünyasını kirletmeye büyük bir ısrarla devam etmektedirler.

Siyaset tilkilerinin yarattığı güvensizlik ortamı için de ayrı bir başlık açmak gerekiyor. Alevîleri farklı siyasi hareketlere çekerek, buradan yarar ve kişisel kariyer elde etmeye odaklanan bu türden kişilerin sayısı az olmamıştır ve bugün de az değildir. Alevîlerin neredeyse tamamı bu tür insanların kurnazlıklarına bir şekilde tanıklık etmiştir. Başta en hızlı Alevîlik çalışmalarına girişen bu kişiler, siyasi amaçlarını elde ettikten sonra bütün çalışmalarını bıçak gibi kesmiş ve destek aldıkları Alevî topluma sırtlarını dönmüşlerdir. A, B veya C partisinden aldığı yarar karşılığında Alevî toplumunu belirli bir siyasi çizgiye çekmeye çalışan bu kişilerin varlığı yazık ki bugün de bir gerçekliktir. Bu yararcı kesim dün olduğu gibi bugün de Alevîliğe büyük zarar vermektedir.

Alevîleri umutsuzluğa sevk eden bir diğer konu, devletle olan ilişkileridir. Alevîlerin neredeyse tamamı Atatürk’ün kurduğu cumhuriyet idaresiyle barışıktır. Başından beri bu süreç desteklenmiş, gerçek bir demokrasi ve laiklik için Alevîler özveriyle mücadele etmişlerdir. Buna rağmen, devletten vatandaş olarak yasal haklarını bile alamamışlardır. Yıllardan beri devlet kurumlarında Alevîlere yönelik yaşanan ayrımcılık, Alevîlerin bürokraside yükselememesi, toplumdaki genel önyargıların zaman zaman devlet eliyle beslenmesi, ders kitaplarında Alevîlere yönelik saldırılar ve aşağılamalar, ibadethanelerinin hâlen ‘kültür evi’ (?) sayılması, Maraş-Çorum-Sivas olaylarının ve orada yaşanan katliamların hâlâ aydınlatılmaması, bu katliamlardaki faillerin bulunamaması, Alevî mahallelerine tarihte Alevî düşmanlığıyla ön plana çıkan kişilerin adlarının verilmesi, Alevî dergahlarına el konulması ilk akla gelen hususlardır. Özetle Alevîler, kuruluşuna katkı sağladıkları Cumhuriyetten bekledikleri karşılığı görememişler, tam tersine ötekileştirilmişlerdir.

Alevîlik Bildirgesi’nin çıkış noktası, tam da yukarıda sıraladığımız nedenlerledir. Birinci çıkış noktamız; bir yamyam sürüsünün, bir kiralık çetenin kirlettiği Alevîliğin bilgi ve anlam evrenini asıl durumuna getirmek, temize çekmek, yeniden tertemiz kılmaktır. Birbiriyle ilgisiz binbir türlü Alevîlik tanımının yapıldığı günümüzde 150 Alevî inanç ve kanaat önderinin 60 sayfalık bir metin üzerinde uzlaşması çok büyük bir olay. Alevîliğin yazılı ve sözlü kaynakları üzerinden yapılan çalışmalar, Alevîlik Bildirgesi ile meyvelerini vermeye başlamıştır. İlerleyen günlerde bu sürecin tüm Alevî toplumunu kapsayarak genişlediğini görmek umudundayız. Alevîlik Bildirgesi’nin ikinci çıkış noktası; görünüşte ikiye bölünmüş ancak gerçekte paramparça olmuş Alevî toplumunda birliği sağlamaktır. Bu birlik çok önemlidir ve bir güç merkezi oluşturmak için gereklidir. Yineliyoruz: Ortak inanç ve değerler etrafında Alevîler birlik olmak zorundadır. Yapılan operasyonlarla dört yana savrulmuş Alevî çocuklarını yeniden ikrarın özünde buluşturmak, yola-ikrara bağlamak aynı zamanda onların kullanılmasını engellemek demektir. Alevî çocukları, girdiği her türlü oluşumda neferlik yapmış, koşuşturmuş, emek vermiş ama bir türlü karar verici konumda olamamıştır. Karar verici olunmayan her süreç, kandırılmışlık ve kullanılmışlık hissiyle sona erer ki, Alevî çocuklarının on yıllardır yaşadığı duygu ve gerçek tam olarak budur. Siyaset tilkilerine meydanı bırakmamak, bildirge bileşenlerinin üçüncü önemli çıkış noktasıdır. Yıllardır Alevîlik adına vaatlerde bulunan, güya Alevîlik için koşturan ve bu yolla Alevîlerin dini duygularını istismar ederek siyasi emellerini kovalayan bazı çevrelerin gölgesi, Alevî toplumunun üzerinden artık kalkmalıdır. Bütün inançlar gibi Alevîlik de bir rant alanı ve ticari sermaye olmaktan çıkarılmalıdır.

Alevîlik Bildirgesi Hareketi; günlük siyasetin, falanca veya filanca siyasi partinin, yabancı bir düşünce sisteminin, şunun bunun, Alevîlerin dışındaki organizasyonların vb. bir projesi değildir ve asla olmayacak. Bu çalışma; farklı siyasi görüşlerden olsa da, doğrudan doğruya Alevî imanına sahip kişilerin bir girişimi olarak başlamıştır, bundan sonra da böyle devam edecektir. Bu süreçte bütün siyasi partilerle görüşülecek ancak hiçbir himaye ve bağlılık asla kabul edilmeyecek. Bildirge, siyaset üstü bir metin olduğu gibi, imzaların alınmasıyla başlayan süreç de siyaset üstü bir zeminde yürütülmüştür. Çünkü Alevîlik Bildirgesi Hareketi’nin bir çıkış noktası da Alevîlerin devletle ilişkisine ve Türkiye’nin birliğine dayanıyor. Türkiye’nin birliği, farklı siyasi görüşlerin, inançların ve kültürel grupların evrensel insan hakları temelinde ve dayanışma içinde yaşamasıyla sağlanır. Siyasi partiler, demokrasinin gereğidir. Alevîler de bu partilerle ilgili kişisel tercih kullanabilir. Alevîlik Bildirgesi bileşenleri de diledikleri siyasi partide görev alabilirler. Ancak Alevîlik Bildirgesi Hareketi hiçbir siyasi partinin buyruğunda ve hükmü altında değil. Tamamen bağımsız. Bütün karar verme süreçlerinde özgür iradesi ile hareket etmekte, bütün kararlar istişare ile alınmaktadır. Uluslararası hukuku, evrensel insan haklarını ve gerçek bir adaleti merkeze alan Alevîlik Bildirgesi Hareketi, bütün vatandaşlık görevlerini yerine getiren Alevîlerin vatandaşlık haklarının tamamını almasını hedefliyor. Alevîlik Bildirgesi ile başlayan süreç; Alevîlere dönük iftiraların, aşağılamaların, hak gasplarının, katliamların bir daha yaşanmaması için başlatıldı. Bu çalışmalarımız yeni Maraşların, yeni Çorumların, yeni Sivasların yaşanmaması için bir erken uyarı sistemini de devreye sokacak. Bu nedenle Alevîlik Bildirgesi’nin muhatabı sadece Alevîler değil Türk toplumunun tamamı. Türk toplumu, Alevîliği Alevîlerden öğrenmeli.

Alevîlik Bildirgesi bileşenleri için Alevîlik bir çıkar, makam ve menfaat meselesi değil; bütünüyle bir iman meselesi. Bu nedenle bildirge bileşenleri Alevîliğin bugünkü durumu ve geleceği hakkında herhangi bir endişeye sahip değil. Yolun sürekliliği açısından da herhangi bir şüpheleri yok. Bildirge bileşenleri, Alevîliğin bilgi ve anlam evrenini korumak ve Alevîler arasında birliği sağlamak için görev üstlendi. Bu hareket başarısız olsa bile, bu ülküleri hayata geçirecek birileri mutlaka çıkacak. Bu yol, Hakk-Muhammed-Ali yoludur. Allah, insanlara bildirdiği yolunu yere düşürmez. Kendi yolunda ilerleyenleri desteklerler. Hz. Muhammed’i (s) peygamber, Hz. Ali’yi (a) mevla ve imam, Hz. Hızır’ı (a) kılavuz gören bir iman asla yere düşmez ve düşmemiştir. Yere düşenler sadece ‘özü çürük olan’, ‘yola zarar’ verenler ile bunların etkisi altında kalan bazı kişiler. Bu gerçeği, bizim gördüğümüz gibi Türk toplumu da bütün çıplaklığı ile görmeli.

Alevîlik alanında yapılan sayısız girişim başarısızlıkla sonuçlandı. Bunun temelde iki nedeni var: Birincisi, sağlam bir bilgi ve anlam evrenine oturmaması; ikincisi ise gizli gündemlerinin olması. Öncelikle, Alevîlik Bildirgesi metin olarak sağlam temellere oturuyor. Bilgi ve anlam evreni tertemiz. Kişisel hiçbir yorum olmadığı gibi Alevîliğin gerçeklerinden hiçbir sapma da yok. Tamamen Alevîliğin yazılı ve sözlü kaynaklarına dayanmakta, anlam bütünlüğü içermekte ve sürdürülebilirlik imkânı sunmaktadır. İkincisi, Alevîlik Bildirgesi Hareketi’nin bütün faaliyetleri şimdiye değin şeffaf olarak yürütüldü ve bundan sonra da aynı hassasiyet korunacak. Burada kendimiz ve arkadaşlarımız adına söz veriyoruz: Hiçbir gizli gündemimiz yok, olmadı ve olmayacak. Meşru bir zemin üzerinde hem Alevîlerin, hem de bir bütün olarak Türk milletinin yararına çalışmak hepimizin üzerine düşen ortak bir ödev.

Alevîlik Bildirgesi, Alevîliği Türk ve dünya kamuoyuna doğru biçimde anlatmak amacıyla Ali Rıza Özdemir ile İsmail Baki tarafından kaleme alınmış bir metin. 2017 yılının Ağustos ayı içinde yayımlanan metin, şimdiye değin 150 kadar kişiden imza aldı. İmzası toplanan bütün kişiler, toplumda karşılığı olan inanç ve kanaat önderleri. 20 kadar sivil toplum örgütü, süreci kurumsal olarak destekliyor.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir