Görüşler

Hüseyin Alptekin yazdı: Dokunulmazlıkların kaldırılması çözüm olur mu?

Hüseyin Alptekin yazdı: Dokunulmazlıkların kaldırılması çözüm olur mu?

Meclis'te yumruklu kavgalara neden olan dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin teklif tartışılıyor. İstanbul Şehir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Alptekin, meselenin demokratik haklar boyutunu ve seçmene vereceği mesajı kaleme aldı.

[Karar]
HÜSEYİN ALPTEKİN
Hala devam eden bir süreç olmasına ve daha birkaç gün önce manşetleri kaplamasına rağmen TBMM’deki fezlekeler ve dokunulmazlık tartışması Türkiye’nin yoğun ve dinamik gündemi içinde bir anda alt sıralara indi. Meclis'te halihazırda fezlekesi olan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusundaki yasa değişikliği çalışmaları hiç şüphesiz öncelikle HDP’yi hedeflemektedir. Diğer tüm partilerin fezleke sayısı toplamından daha fazla fezlekeye sahip olan HDP’li vekiller, dokunulmazlıkları kaldırıldığı taktirde “terör örgütüne yardım ve yataklık,” “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” ve “silahlı terör örgütüne üye olmak” gibi suçlamalarla yargılanabilecek ve belki tutuklanacaklar.

HDP’li vekillerin fezlekelerle siyaset dışı bırakılması konusu iki bakımdan incelenebilir. İlki, bunun demokratik hukuk devleti ilkeleriyle ne derece uyuştuğu gibi ilkesel bir konu. Bu bir hakkaniyet meselesi. Bugünden geriye baktığımızda Leyla Zana’nın on yıllık hapis serüveninden daha yakın geçmişteki KCK ve Ergenekon tutuklamalarına kadar birçok örnek olası tutuklu yargılanma ve hapis cezalarının ne derece hakkaniyetli olacağı hakkında şüpheler uyandırmakta. Ancak birçok konuda olduğu gibi bu konu da ilkeler üzerinden değil doğuracağı sonuçlar (fayda-zarar) üzerinden tartışılmakta. Bu ikinci yaklaşım halihazırdaki fezlekelere dair dokunulmazlıkların kaldırılmasının terörle mücadele için ne getireceği ve ne götüreceğine odaklanıyor diyebiliriz. Temel tartışma buradan yürüdüğü için bu yazıda konuya bu açıdan yaklaşacağız.

HDP’nin bu yasa değişikliğiyle cezalandırılması HDP’ye dönük iki eleştiri/suçlama üzerinden savunulmakta.

Bunlardan ilki bu partinin Kürt sorununa belirleyici bir etkide bulunmak, daha özelde de PKK üzerinde etkili olmak bakımından aciz, bir nevi hani matematikteki etkisiz eleman gibi olması suçlaması.

Ancak bu eleştiriyi peşinen kabul etsek dahi HDP’nin Meclis’teki etkinliğini daha da azaltmak zaten pratikte PKK’ya bir darbe vurmayacak. Bunu biraz açalım. Evet, HDP ve öncülü partilerin gerek çözüm süreci öncesinde, gerek süreç boyunca, gerekse de süreç sonrasında pek çok kereler aciz kaldığı, sorunun gidişatını tayin etme bakımından PKK kadar etkin olmadığı, PKK’nın eylem ve söylemleri üzerinde belirleyici olamadığı doğru. Ama aciz kaldığı için eleştirilen bir partiye yapılması gereken onu siyaseten cezalandırmak ve dolayısıyla tümden mi aciz bırakmaktır? Eğer bu partiyi aciz kaldığı için eleştiriyorsak onu daha da aciz kılacak bu yasayı çıkarmak bize terörü bitirmek adına ne kazandıracaktır? Kaldı ki eğer çözüm bu partiyi aciz kılmaktaysa neden sadece fezlekelerle yetiniyoruz, neden partiyi tümden kapatmıyoruz? Evet, çünkü parti kapatmak çağdışıydı, antidemokratikti, darbeci reflekslerin bir sonucuydu. İyi ama dokunulmazlıkların bu şekilde kaldırılmasıyla HDP’yi kapatmak arasında bir mahiyet farkı yok ki. Buradaki fark bir kademe farkından ibaret. Parti kapatmak o partiyi tümden felç etmek ise önümüzdeki fezleke olayı kısmen felç etmek anlamına gelecek.

Gelelim bu partiye dönük geliştirilen ve dokunulmazlık yasasına dayanak teşkil ettiği iddia edilen ikinci ve asıl altı çizilen eleştiriye. HDP’nin PKK ile yani terörle arasına mesafe koymaması, bir nevi PKK’nın siyasetteki uzantısı olması suçlaması. Sanırım bunu HDP’liler dahil kimse inkar etmez. Zaman zaman HDP’li isimlerin de belirttiği gibi HDP ve PKK aynı sosyal tabanı paylaşıyorlar. Evet, HDP’ye oy veren her birey PKK’nın terör eylemlerini de onaylıyor diyemeyiz, bu mümkün değil ama PKK’nın eylemlerini onaylayan hemen herkesin HDP’ye oy vermesi hiçbirimizi şaşırtmayacaktır. HDP ile PKK’nın toplumsal tabanlarının bir kesişim kümesi olduğu aşikar. HDP’nin ait olduğu siyasal geleneğin PKK’nın siyasal uzantısı olduğu da uçuk bir iddia değildir. Hatta zaman zaman PKK ile HDP arasında son sözü PKK’nın söylediği hiyerarşik bir ilişkinin belirtilerini de görmek mümkün. Niyetim böyle bir ilişkiyi inkâr etmek değil, tam tersine hadi bu suçlamayı kabul edelim ve buradan ilerleyelim demek. Gerçekten de HDP, PKK’nın siyasal uzantısı olsun ki bu durum uçuk bir varsayım değil, bilakis içinde ciddi bir gerçeklik payı barındırıyor. Şayet durum buysa ve HDP, PKK’nın siyasal koluysa, bir diğer deyişle PKK hareketinin, kaynaklarının, insan tabanının, sempatizanlarının önünde biri Ankara’dan geçen siyaset, diğeri Güneydoğu Anadolu üzerinden Kandil’e bağlanan şiddet yolu olmak üzere iki yol varsa bu yolları teke indirmek tüm bu kaynakların, enerjinin ve toplumsal tabanın şiddet yoluna yönlendirilmesi sonucunu doğurmaz mı? Evet, HDP’yi siyaseten kısmen de olsa felç etmek PKK’nın siyasetteki yolunu tıkayacaktır. Evet ama sadece siyaset yolunu, şiddet yolunu değil… İyi de bizim asıl amacımız bunun tam tersi olmamalı mı? Terör yolunu, şiddet yolunu kapatıp siyaset yolunu sonuna kadar açık tutmamız icap etmez mi? Siyaset yolunun bu şekilde daraltılması 1 Kasım seçimlerinde HDP’ye oy veren 5 milyondan fazla seçmene nasıl bir mesaj gönderecektir? Bu mesajın, aradan 22 yıl geçmesine rağmen hala hafızalarda tazeliğini koruyan Leyla Zana ve arkadaşları tutuklandığında algılanan mesajdan nasıl bir farkı olacaktır? Fezlekelerin HDP tabanında oluşturacağı mağduriyet hissi, bu hissin doğuracağı öfke ve bu öfkenin PKK tarafından gençleri ve hatta çocukları dağa yahut hendeklere çekmek için kullanılacağını öngörmek bu kadar zor olmamalı.

Peki neden bu kadar zor? Sanırım geçen yazdan bu yana üzerimize tekrar çöken terör karanlığının sebep olduğu son derece hassas ruh halinden ötürü bazı konuları birbirine karıştırmaya başladık. Böyle hassas bir ortamda doğruyla yanlış arasındaki çizgi flulaşabilir, insanız, bu öfkeyle bu üzüntüyle gözümüzü karartıp duygularımızla hareket edebiliriz. Ancak böylesi bir tepkinin gayet doğal, gayet insani olması onu doğru kılmaya yetmez. Asıl böylesi zor zamanlarda aklı selime ve uzak görüşlülüğe ihtiyacımız var. HDP’li vekillerin sayısını azaltmak PKK’ya propaganda kozu vermek, daha çok kişiyi sempatizan kılmak ve dah a çok sempatizanı militan yapmaktan başka bir sonuç doğurmayacaktır. O halde tekrar altını çizelim, bu işin çözüm denklemi daha az vekil, daha çok terörist değil.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir