Görüşler

Dr. Eyüp Ersoy yazdı: Fransa-İran ilişkileri: Yeni bir arabuluculuk denemesi

Dr. Eyüp Ersoy yazdı: Fransa-İran ilişkileri: Yeni bir arabuluculuk denemesi

Ortadoğu Uzmanı Dr. Eyüp Ersoy, Paris’in bölgede daha aktif hale gelmesini ve Tahran’la hızlanan temas trafiğini Türkiye’ye etkisi üzerinden değerlendiriyor.

Fransa Dışişleri ve Avrupa Bakanı Jean-Yves Le Drian, 5 Mart’ta Tahran’a bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaret esnasında, Fransız Bakan, İran Milli Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani, Dışişleri Bakanı Cevad Zarif ve Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile ayrı ayrı görüşmeler gerçekleştirdi. Le Drian’ın İran Meclis Başkanı Ali Laricani ile yapması planlanan görüşmesi ise İran tarafınca gerekçe gösterilmeden iptal edildi. Yüksek düzeyli bu görüşmelere ek olarak, Fransız Bakan, İran Milli Müzesi’nin ev sahipliğinde Louvre Müzesi’nden eserlerin teşhir edildiği geniş çaplı bir serginin de açılışını yaptı. Le Drian’ın ziyareti, son zamanda yükselen İran merkezli uluslararası diplomatik gerilimleri azaltmaya yönelik, Fransa’nın yeni bir arabuluculuk teşebbüsü olarak değerlendirilebilir.

18-03/14/screenshot_2.jpg

Öncelikle, Fransa Dışişleri Bakanı’nın ziyareti zamanlaması açısından önem kazanıyor. 12 Ocak’ta, ABD Başkanı Donald Trump, İran ile yapılan ve hâlâ yürürlükte olan nükleer anlaşmanın yeniden gözden geçirilmesi, aksi takdirde ABD’nin anlaşmadan tek taraflı olarak çekileceğine dair anlaşmanın tarafları olan AB ülkelerine (Fransa, İngiltere, Almanya) 120 günlük bir süre tanıdığını açıklamıştı. Bu sürenin yarısı neredeyse tükendi. Ayrıca, Le Drian’ın ziyareti, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun Washington’a yaptığı ve ana gündem maddelerinden birini İran meselesinin teşkil ettiği ziyaretle eş zamanlı gerçekleşti. Son olarak, Fransız Bakan’ın bu ziyareti, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın 19 Mart’ta yine Washington’a yapacağı ve elbette İran meselesinin başlıca gündem maddesini teşkil edeceği ziyaretin öncesinde yapıldı.

Le Drian’ın ziyareti öncesinde, Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Hasan Ruhani ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirmiş ve Ruhani’den İran’ın uluslararası ve bölgesel krizlere yönelik “yapıcı bir katkı” sağlamasını istemiştir. Macron’un isim vermeden işaret ettiği ve Fransız Bakan’ın Tahran ziyaretinin gündemini teşkil eden üç gerilim alanı, nükleer anlaşmanın revizyonu, İran’ın balistik füze programı ile İran’ın Orta Doğu’da artan etkinliği oldu.

Nükleer anlaşmanın revizyonu, Trump yönetiminde ABD’nin üzerinde ısrar ettiği ancak anlaşmanın diğer taraflarını ikna edemediği, uzun süren uluslararası diplomatik müzakelerin kazanımlarını ortadan kaldırma olasılığı taşıyan bir konu olarak, anlaşmaya taraf diğer devletler gibi Fransız diplomasisinin de özel önem atfettiği bir mesele. Fransa’nın diğer üç Avrupa devletini zımnen temsil edecek şekilde, ABD ile İran arasında, iki tarafın da kabul edebileceği, karşılıklı tavizlere dayalı yeni bir müzakare süreci başlatma ve bu şekilde ABD’nin anlaşmadan çekilerek anlaşmayı geçersiz kılmasını önleme teşebbüslerinin ilk ciddi adımı sayılabilecek bu ziyaret, İranlı yetkililerin tavrında söylem düzeyinde dahi herhangi bir değişime yol açamadı. İran, nükleer anlaşmanın mevcut haliyle yeniden müzakere edilmesini kabul edilemez görüyor. Bu tercihini, ziyaret öncesinde ve ziyaret esnasında Fransız Bakan’a ve uluslarası kamuyouna açıkça beyan etti. Örneğin; Ruhani, Le Drian ile görüşmesinde nükleer anlaşmanın herkes için bir turnusol kağıdı olduğunu ve yürürlükten kalkmasının herkes için bir hayal kırıklığı olacağını dile getirdi. Diğer bir ifadeyle, İran’ın ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilmesine ve bu çekilmenin sonuçlarına hazır olduğunu ifade etti.

''Yeni bir arabuluculuk teşebbüsü olan, Fransız Dışişleri Bakanı’nın Tahran ziyareti, İran’ın tavrında herhangi bir değişikliğe işaret eden emare ortaya çıkaramadı.''

Fransa Dışişleri Bakanı’nın Tahran ziyaretinin gündemindeki ikinci gerilim alanı, İran’ın balistik füze programı. Ziyaret öncesindeki süreçte, Le Drian çeşitli Fransız basın kuruluşlarına yaptığı açıklamalarda konunun hassasiyetine dair Fransa’nın tavrını vurgulamıştı. Uzun bir dönem savunma bakanlığı görevinde de bulunan Fransa Dışişleri Bakanı’na göre, İran’ın balistik füze programı, BM Güvenlik Konseyi kararlarına muvafık değil ve İran’ın sınırlarını savunma ihtiyacının ötesine geçiyor. Ziyaretten bir gün önce ise, Le Drian, İran “milletler ailesine” tekrar dönmek istiyorsa, İran’ın füze programının “ele alınması” gerektiğini, eğer İran balistik füze testlerine son vermezse uluslararası kamuoyunda nükleer silah geliştirme isteği şüphesi yaratacağını ve kendisini yeni yaptırımlara açık hale getireceğini beyan etmiştir. Ziyaret günü, Fransa Dışişleri Bakanlığı yaptığı resmi açıklamada, İran’ın balistik füze programının Fransa ve “ortakları” için büyük bir endişe teşkil ettiğini ve bölgede bir istikrarsızlık etkeni olduğu ifade etti. İranlı yetkililer, balistik füze programının nükleer anlaşmayla ilişkilendirilmesini ve uluslararası bir müzakere konusu yapılmasını aynı şekilde kabul edilemez görüyor. Cevad Zarif, Fransız Bakan ile görüşmesinde balistik füze programının nükleer anlaşmaya ve nükleer anlaşmayı onaylayan BMGK’nın 2231 sayılı kararına dahil olmadığının altını çizdi. Ruhani ise füze programının İran’ın başka ülkeler tarafından işgal edilmesine engel olma amacı taşıdığını belirtti.

Le Drian’ın Tahran ziyaretinin gündemindeki üçüncü gerilim alanı ise İran’ın Orta Doğu’da artan etkinliği. Bölgesel krizlere doğrudan ve dolaylı müdaheleler aracılığıyla yükselen İran’ın Orta Doğu’daki etkinliği, Hollande’ın cumhurbaşkanlığı döneminde bölgedeki gelişmelere etkisi göreceli olarak azalan ve Orta Doğu jeopolitiğinde yeniden ağırlık kazanmak isteyen Fransa için de ciddi bir bölgesel faktör. İran’ın artan etkinliği, bölgedeki rekabetleri tırmandırma ve mücadeleleri şiddetlendirme eğilimi göstermekte ve dolayısıyla Orta Doğu’daki istikrarsız ortamı daimi kılma ihtimali taşımaktadır. Bu nedenle, Fransa Dışişleri Bakanlığı, ziyaretin gündemine dair yaptığı açıklamada, Fransa’nın İran’dan ülkelerin egemenliğine saygı çerçevesinde Orta Doğu’daki krizlerin çözümüne katkı sağlamasını istediğini ve ziyaret esnasında başta Suriye iç savaşı olmak üzere Yemen, Lübnan ve Irak gibi bölgesel meselelerin ele alınacağını duyurdu. Le Drian’ın ziyaretinde, önceki iki gerilim alanının aksine, İran “hükümet” yetkilileri olarak Ruhani ve Zarif, İran’ın bölgesel politikaları hakkında görüşmelere karşı açık bir tavır sergiledi. Ancak, Fransız Bakan’ın ziyaretinin hemen ardından “devletin” başı olarak yaptığı açıklamada, Ali Hamaney, Orta Doğu’daki “mevcudiyeti” hakkında İran’ın Batı ile herhangi bir müzakereye girmeyeceğini beyan etti.

Le Drian’ın bu ziyareti, yukarıda işaret edilen sebeplere ek olarak, Fransa’nın İran ile istikrarlı ve faydacı bir ilişki kurma ve sürdürme isteğinin de bir ifadesi. Nükleer anlaşma sonrası süreçte, bu anlaşmanın getirdiği göreceli normalleşme çerçevesinde, Fransız özel sektörü İran ile geniş çaplı yatırım ve ticaret anlaşmaları gerçekleştirdi. Örneğin, 2016 yılında Peugeot ve 2017 yılında Renault İran’da araç üretimi için İranlı şirketlerle ortak yatırım anlaşmaları imzalarken, Airbus, İran Havayolları şirketi ile 10 milyar dolar değerinde 100 uçağın teslimini öngören bir anlaşma imzaladı. Öte yandan, Fransız enerji şirketi Total, Güney Pars doğalgaz sahasının geliştirilme projesine dahil. Fransa, uluslararası ve bölgesel çıkarlarına ek olarak, İran’daki çıkarlarını da korumak ve olabildiğince artırmak istiyor.

Ne var ki, son zamanda yükselen İran merkezli uluslararası diplomatik gerilimleri azaltmaya yönelik Fransa’nın yeni bir arabuluculuk teşebbüsü olan, Fransız Dışişleri Bakanı’nın Tahran ziyareti, İran’ın tavrında herhangi bir değişikliğe veya esnekliğe işaret eden bir emare ortaya çıkaramadı. Bu neticenin en önemli sebebi, Fransa’nın arabuluculuk yapmak istediği tarafların her ikisinin de Fransa’dan diğer tarafa baskı yapmasını istemeleri. Bir örnek olarak, Zarif, Le Drian ile görüşmesinde, ABD’nin nükleer anlaşmaya dair “ihlallerinin” üzerine ilave “hukuk dışı taleplerine” Avrupalı devletlerin izin vermemesini talep etti. Le Drian’ın karşısına askeri üniforma ile çıkan Ali Şemhani ise, nükleer anlaşma konusunda Avrupa devletlerinin ABD’ye yönelik “taviz siyasetinin” yanlış olduğunu dile getirdi. Kısaca, çekişen taraflar, arabulucudan ara bulmasını değil diğer tarafı ikna etmesini istiyor. Ancak, Fransa’nın hem ulusal hem de temsil ettiği diğer Avrupalı devletlerin çıkarlarını koruma doğrultusunda, arabuluculuk çabalarına devam edeceğine kesin gözüyle bakılabilir.

Türkiye açısından, Fransız Bakan’ın ziyaretinin gündemini teşkil eden, nükleer anlaşmanın revizyonu, İran’ın balistik füze programı ile İran’ın Orta Doğu’da artan etkinliği şeklindeki her üç gerilim alanındaki gelişmeler, Türkiye’nin bölgesel ve ulusal menfaatleri noktasında oldukça önemli. Özellikle, BMGK’nın daimi bir üyesi olarak uluslararası krizlerin gelişimi ve çözümünde etkisi bir hayli fazla olan ve Macron yönetiminde Orta Doğu’daki etkinliği artırma iradesi gösteren Fransa’nın, arabuluculuk teşebbüsleri de dahil olmak üzere başta Türkiye’nin komşuları ile olmak üzere bölgede izlediği diplomasiyi yakından takip etmek gerekiyor.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir