Görüşler

Dr. Eyüp Ersoy yazdı: Suriye iç savaşı ve Çin’in rolü

Dr. Eyüp Ersoy yazdı: Suriye iç savaşı ve Çin’in rolü

Çin’in Orta Doğu ve Afrika politikasına dair araştırmalarını sürdüren Dr. Eyüp Ersoy, Suriye’deki denklemde Çin’in oynadığı rolü analiz ediyor.

DR. EYÜP ERSOY

Mevcut küresel sistemde, bu sistemin sağladığı fiziksel, kurumsal ve ilkesel faydalar temelinde güç parametrelerini çeşitlendiren ve tahkim eden ve yükselen güçler olarak isimlendirilen devletlerden, dış politika tercihleri ve davranışları küresel sistemi en fazla etkileme potansiyeli taşıyanı, şüphesiz Çin Halk Cumhuriyeti. Büyük ölçüde ABD iradesinde tanzim edilen hâlihazırdaki uluslararası düzenin, ekonomik ve sosyal kalkınmalarını sürekli ve sürdürülebilir kılmak isteyen devletlere sağladığı en temel yapısal fayda ise, uluslararası düzendeki göreceli istikrar. Bundan dolayı, küresel sistemde güç kapasitesini artıran tüm devletler için olduğu gibi, Çin yönetimi için de bu göreceli istikrarı tahrip edebilecek küresel güvenlik krizlerinin ihata ve idare edilmesi, diplomatik önceliklerinden birini teşkil etmekte. Ne var ki, çıkar alanı genişleyen ve uluslararası ilişkilerde bir güç iddiası taşıyan ülkelerden biri olarak Çin’in, küresel güvenlik yönetiminde karşı karşıya kaldığı kaçınılmaz bir ikilem de bulunmakta. Çin, küresel krizlere yönelik politikasında, bu krizlere müdahil olmak ile kayıtsız kalmak seçenekleri arasında bir tercih yapmak zorunda. Her bir seçeneğin getireceği faydaların ve maliyetlerin hesaplamasını kendi dış politika tercihlerine göre yapan Çin yönetimi, bulduğu en münasip çözüm doğrultusunda bir diplomasi yürütmekte.

Suriye İç Savaşı’na yönelik olarak, bu güvenlik krizinin kendi ‘çekirdek çıkarlarına’ ciddi bir tehdit oluşturmadığı yaklaşımıyla, Çin yönetiminin tercihini büyük oranda kayıtsız kalmak yönünde yaptığı görülmekte. Buna rağmen, küresel güvenlik krizlerine mutlak kayıtsızlığın, küresel bir güç olma iddiası taşıyan bir devlet için kendi iddiasını zayıflatan bir muhatap alınmama ve bir nevi diplomatik dışlanma sonucunu ortaya çıkaracağı gerçeği nedeniyle, Çin yönetimi düşük seviyede de olsa diplomatik, askeri ve ekonomik olarak Suriye İç Savaşı’na müdahil olmakta. Çin’in Suriye politikasının ilkesel çerçevesini, Dışişleri Bakanı Wang Yi, 2014 Ocak’ında katıldığı Cenevre II Konferansı’nda ortaya koymuştu. Bu çerçeveye göre, Suriye’deki çatışmaya siyasi bir çözüm bulunmalı, Suriye’nin kaderi Suriye halkı tarafından tayin edilmeli, siyasi geçiş süreci katılımcı olmalı, Suriye ulusal uzlaşı ve birliğe ulaşmalı ve son olarak, uluslararası toplum Suriye’ye insani yardım sağlamalıdır. Genel olarak, Çin yönetimi, Suriye diplomasisinde savaşa değil barışa taraf olan, “tarafsız bir taraf” rolü oynamak istemekte ve iç savaşın Suriye dışına taşmasını önleyecek bir çevreleme politikasını desteklemekte. Yine de, farklı nedenler ile de olsa, Çin’in yaklaşımının iç savaşın en etkili dış müdahillerinden olan Rusya’nın, Esed yönetimini kapsamlı ve neredeyse koşulsuz şekilde destekleyen politikalarıyla aynı hizada bulunduğu vurgulanmalı.

ÖNCELİKLİ İLKE

Çin yönetimi için, uluslararası hukukun en temel ilkelerinden birini teşkil eden “iç işlerine karışmama” ilkesinin, uluslararası diplomaside zayıflaması ve kenara itilmesi kabul edilemez bir durum. Suriye İç Savaşı dahil birçok uluslararası güvenlik krizinde çok sayıda bölgesel ve küresel aktörün bu krizlere fiili müdaheleleri göz önündeyken, Çin yönetiminin iç işlerine karışmama ilkesine dair itiraz edici hassasiyetinin altındaki sebep, bu ilkeyi uzun vadede geçersiz kılacak şekilde, fiili müdahelelere hukuki meşruiyet kazandıracak bir sürecin parçası olmamak ve böyle bir süreci engellemek istemesi. Bu nedenle, Çin, BM Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Ekim 2011 tarihinde ilk defa Suriye’ye dair bir tasarıyı veto etmiş ve zamanın Çin BM büyükelçisi Li Baodong, Çin’in bu tercihini karar tasarısının iç işlerine karışmama ilkesi ile muvafık olmadığı açıklamasıyla gerekçelendirmişti. Çin’in bu tutumunda, gözlemlediği Libya tecrübesinin de etkili olduğu açık. Çin yönetimi, 2011 Mart’ında Libya’da uçuşa yasak bölge oluşturulmasına izin veren BMGK’nin 1973 sayılı kararını veto etmemiş ve sonraki süreçte bu karar ile meşruiyet kazanmış bir askeri müdahale ile Libya’da rejim değişikliğine gidildiğini “seyretmişti”. Son dönemde, Çin yönetimi ile Esed yönetimi arasında kurulan doğrudan diplomatik ilişkiler vasıtasıyla, Çin’in iç savaştaki diplomatik görünürlüğü arttı. Örneğin, Suriye Dışişleri Bakanı Velid el-Muallim Aralık 2015 tarihinde Pekin’i ziyaret etti. Ek olarak, Çin yönetimi 2016 Mart’ında Xie Xiaoyan’ı Suriye özel temsilcisi sıfatıyla görevlendirdi.

Öte yandan, Çin’in BMGK’da Suriye İç Savaşı’na dair aktif bir diplomatik tavır sergilediğinin altı çizilmeli. Çin yönetimi, iç savaşa dair şimdiye dek altı karar tasarısını veto etmiş bulunuyor. Özetle, 2011 Ekim’inde Suriye’deki duruma dair, 2012 Şubat’ında Suriye’deki durumun kötüleşmesine dair, 2012 Temmuz’unda iç savaştaki silahlı şiddet ve insan hakları ihlallerine dair, 2014 Mayıs’ında insanlığa karşı işlenen suçlar ve yine insan hakları ihlallerine dair, 2016 Aralık’ında Halep kuşatmasına dair ve 2017 Şubat’ında iç savaşta kimyasal silahların kullanılmasına dair karar tasarılarını Çin, Rusya ile birlikte, veto etmiştir. Bu veto silsilesi, Çin’in BMGK oylamaları tarihindeki sıradışı bir diplomatik tavrın göstergesi. Rusya’nın bu karar tasarılarını veto edeceğinin kesin olmasına karşın, Çin’in de kendi itirazını aşikar eder şekilde bu tasarıları veto etmesi, Çin yönetiminin yukarıda değindiğimiz iç işlerine karışmama ilkesine dair aşırı hassasiyetinin bir tezahürü. Bununla birlikte, BMGK’daki Suriye İç Savaşı’na dair Nisan 2017’de gerçekleşen son oylamada, Rusya’nın vetosunun yanında, Çin’in çekimser kalması, Çin yönetiminin diplomatik tavrında bir değişikliğe de işaret ediyor.

Çin’in Suriye politikasının hassas bir güvenlik boyutu da bulunmakta. IŞİD’in Suriye topraklarında dar kapsamlı da olsa bir hakimiyet tesis etmesi ve küresel bir çağrı ile dünyanın muhtelif yerlerinden radikal İslamcıları bünyesine katması ve bu unsurların Suriye’de yabancı savaşçılar olarak silahlı terör eylemcilerine dönüşmesi, vatandaşlarından IŞİD’e katılım gerçekleşen tüm devletleri olduğu gibi Çin’i de endişelendirmekte. Sayısı net olarak tespit edilememekle birlikte, Çin’in Xinjiang bölgesindeki Uygurlardan da IŞİD’e katılım olduğu bilinmekte. Bu durum, Çin yönetiminin Suriye’de iç savaşa dair kendine özgü bir güvenlik perspektifi geliştirmesini de beraberinde getiriyor. Çin medyasında, Xinjiang’daki şiddet olaylarının sebebinin Suriye’de eğitim gören aşırıcılar olduğu şeklinde iddialar gündemde tutulurken, Çin Suriye Özel Temsilcisi Xie Xiaoyan, Rusya’nın gerçekleştirdiği saldırıları uluslararası terörle mücadele çabalarının bir parçası olarak değerlendirmekte. Bu bağlamda kaydadeğer bir gelişme, Çin ordusunun uluslararası askeri işbirliğinden sorumlu komutanı, Tuğamiral Guan Youfei’nin 2016 Ağustos’unda Şam’ı ziyaret etmesi ve Suriye Savunma Bakanı Tümgeneral Fahd Casim el-Feric ile bir görüşme gerçekleştirmesi oldu. Çin resmi medyasındaki haberlere göre ise, Çin ordusundan danışmanlar, Çin’den tedarik edilen silahlarının kullanılması konusunda Esed yönetimine bağlı birliklere eğitim vermek amacıyla Suriye’de görev yapmakta.

Çin’in Suriye politikasının cüzi de olsa ekonomik bir boyutu da bulunmakta. Çin’in Orta Doğu’daki ekonomik ilişkilerinin genel yapısına uygun olarak, Çin yönetiminin iç savaşa yaklaşımında enerji başlıca etken. 2008 yılında, Çin Petrol ve Kimya Şirketi (SINOPEC), kuzeydoğu Suriye’deki üç petrol sahasının kontrolünü elde etti. Ayrıca, 2011 yılında bir devlet şirketi olan el-Fırat Petrol Şirketi’nin de %20.3 hissesine sahip oldu. Uluslararası medyaya yansıdığı şekliyle, Suriye enerji sektöründeki varlıklarının durumunu değerlendirmek ve mevcut ve müstakbel enerji çıkarlarını korumak amacıyla, Çin şirketi SINOPEC, 2016 Şubat’ında Suriye’ye iki heyet göndermiş, bu heyetler hâlihazırda Suriye Demokratik Güçleri’nin denetiminde olan üç petrol sahasının durumuna dair yerel Kürt yetkililerle yaptıkları görüşmelerde, petrol sahalarının denetiminin iç savaş sonrası Çinli şirkete devredilmeyeceği cevabını almışlardır. Enerji boyutuna ilaveten, Çin yönetiminin iç savaş sonrası yeniden inşa ve imar projelerine ilgi duyacağı da şimdiden ifade edilebilir.

İKİLEM AŞILIYOR

Çin yönetimi, Suriye İç Savaşı’na yönelik politikasında, küresel güvenlik yönetiminde karşı karşıya bulunduğu, krizlere müdahil olmak ile kayıtsız kalmak arasındaki ikilemi aşmakta, çok taraflı diplomaside “tarafsız bir taraf” olacak şekilde, diplomatik, askeri ve ekonomik boyutlarıyla dar kapsamlı tercihler, tavırlar ve eylemler temelinde kayıtsız kalmak seçeneğini tercih eder görünmekte. Ne var ki, güçlü devlet olma iddiasının maddi parametreleri olduğu gibi, davranışsal parametreleri de bulunmakta. Küresel güvenlik krizlerinin çözümünde söz sahibi olmak ile bu güvenlik krizlerinin tehdit ettiği çıkarlarını koruyabilmek, güçlü devlet olma iddiasının davranışsal kriterlerinden sadece ikisi. Bu perspektiften, Çin’in, Suriye İç Savaşı özelinde, Türkiye’nin çevresindeki kriz alanlarında tedrici olarak daha aktif bir diplomasi izleyeceği öngörülebilir. Bu da, Türkiye açısından, küresel güvenlik yönetiminde hakim bir konumdaki BMGK’nın daimi bir üyesi de olan Çin Halk Cumhuriyeti’nin takip ettiği politikayı ve icra ettiği diplomasiyi yakından izlemeyi gerektiriyor.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir