Görüşler

Fransa ve Suriye İç savaşı: Çok katmanlı diplomasi

Fransa ve Suriye İç savaşı: Çok katmanlı diplomasi

6’ncı yılına giren Suriye’deki kanlı iç savaş uluslararası siyasetin de en zorlu mücadele alanlarından biri haline dönüştü. Savaşın ilk yıllırandaki ittifaklar bir kaç kez değişti. Birbirine karşıt güçler bir anda aynı masaya otururken diplomasinin bir kaç koldan yürütüldüğü başka bir iktidar mücadelesine tanık oldu dünya. Dr. Eyüp Ersoy Fransa’nın ‘çok katmanlı diplomasi’ traifği üzerinden Suriye’nin iç savaşına mercek tutuyor.

Fransa ve Suriye İç Savaşı’nda dair bir önceki yazımızda, Fransa’nın Suriye politikasında daha iddialı bir döneme geçmesinin ardındaki küresel, bölgesel ve ulusal sebepleri tartışmıştık. Fransa’nın süregiden diplomatik girişim ve angajmanlarına ek olarak, Kasım ayının sonlarına doğru, Fransız donanmasından Dupuy de Lome isimli elektronik gözlem ve istihbarat toplama gemisinin Suriye açıklarına konuşlanmak üzere Doğu Akdeniz’e intikali, Fransa’nın Suriye İç Savaşı’na yönelik aktivizminin devam edeceğinin önemli bir emaresi. İç savaşın ilk safhasında, Fransız yöneticiler, askeri bir müdahale ile rejim değişikliği taraftarı oldukları halde, 2013 Ağustos’unda Guta’da gerçekleştirilen sivillere yönelik kimyasal saldırılar sonrası Obama yönetiminin askeri bir seçeneği geçersiz kılacak şekilde hareket etmesi üzerine, diplomatik yolları önceleyen bir yaklaşıma yöneldiler. Hatta Aralık 2015’te dönemin Fransız Dışişleri Bakanı Laurent Fabius, siyasi bir geçiş süreci için Beşşar el-Esed’in iktidardan gitmesinin Fransa için bir ön şart olmadığını açıkladı. Bugün Fransız resmi dış politika söylemi, Işid ile mücadelenin başarılı bir şekilde sonlandırılması, sivil halka insani yardımların kolayca ulaştırılması ve iç savaşın barışçıl bir çözüm yoluyla nihayete ermesi konularına vurgu yapmakta. Fransız dış politika yapıcıları, Fransa’nın siyasi geçiş sürecine olabildiğince aktif ve etkili bir şekilde müdahelesi ile ‘yeni’ Suriye’nin kuruluş sürecindeki göreceli etkisini artırma hedefini, diplomatik çabalarının temel parametresi olarak tespit etmiş durumdalar. Dolayısıyla, Fransa’nın bu hedef doğrultusunda icra ettiği çok katmanlı diplomasiyi yakından takip etmek oldukça önemli.

Çok katmanlı Fransız diplomasinin en başta gelen ayağı, hiç şüphesiz Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK). Konsey’in daimi beş üyesinden biri olarak Fransa, küresel güvenlik sorunlarının idaresinde, tasarrufundaki ekonomik ve askeri imkanların kendisine sağlayabileceği diplomatik etkinin çok ötesinde bir nüfuza sahip ve bu diplomatik nüfuzunu ilgili konularda değişen stratejik öncelikleri doğrultusunda kullanmakta. Suriye İç Savaşı bağlamında, Fransa’nın son dönemdeki diplomatik hedefleri, Fransa’nın BMGK Daimi Temsilcisi François Delattre’ın Konsey’e hitaben 16 Kasım’da yaptığı konuşmada ortaya konulduğu şekliyle, krize yönelik kapsamlı bir siyasi çözüm sürecinin ivedilikle başlatılması ve ilk adım olarak kapsayıcı bir anayasa komisyonunun tesisi. İç Savaş’ın başlamasından itibaren geçen yedi yıllık dönemde ise, krize dair Fransa’nın diplomatik etkinliğini meşrulaştırmaya ve etkisini artırmaya matuf olarak, BM’deki Fransız diplomatik söyleminde üç noktanın öne çıkarıldığı görülmekte.

Birincisi, Suriye İç Savaşı’nın küresel barış ve istikrara yönelik hem bizzatihi bir tehdit olduğu hem de öngörülemeyen ilave tehditler ortaya çıkardığı vurgusu. Nisan ayında Konsey’de konuşan François Delattre, Suriye’de devam eden rejim saldırılarını uluslararası kolektif güvenliğe yönelik ‘tahammül edilemez bir tehdit’ olarak nitelemiş ve Fransa’nın bu tehdidi bertaraf etmeye dair sorumluluğunu üstleneceğini beyan etmişti. İkincisi, uluslararası insancıl hukuk bağlamında kitle imha silahları ile mücadelenin zarureti vurgusu. Özellikle, Suriye İç Savaş’ında kimyasal silahların aralıklarla kullanımı, Fransa’nın BM diplomasisinin ve diplomatik söyleminin temel belirleyicilerinden birini teşkil etmekte. 19 Eylül 2017 tarihinde BM Genel Kurulu’na hitap eden Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Suriye’de kimyasal silah kullanımını Fransa için bir kırmızı çizgi ve ‘mutlak bir uzlaşmazlık’ (une intransigeance absolue) noktası olarak ifade etmişti. Üçüncü nokta ise, insani güvenlik ve insani yardım konusu. Fransa BM Daimi Temsilciliği, insani yardım personelinin ve Suriyeli sivillerin korunmasını resmi olarak Fransa’nın Konsey’deki ‘eylemlerinin kalbi’ olarak tanımlamış durumda. Bu hususta, Fransa’nın, Konsey’e sunulan ve kabul edilen Suriye’deki insani duruma dikkat çeken çok sayıda karar taslağının hazırlanmasında ve oylama için Konsey’e takdim edilmesinde öncülük ettiğini de belirtmek gerekiyor.

Çok katmanlı Fransız diplomasisinin diğer bir ayağını, çok taraflı diplomatik mekanizmalar teşkil etmekte. Öncelikle, Fransa, başlangıcından itibaren Cenevre Süreci’nin önde gelen destekçilerinden biri oldu. BM himayesinde tanzim ve idare edilen Cenevre Süreci, BMGK daimi üyesi olarak Fransa’ya, nihai olarak gerçekleşmesi kesin olan bir siyasi geçiş süreci üzerindeki etkisini artırma imkanı sunmakta. Bu nedenle, Fransız siyasetçiler Cenevre Süreci’nin Suriye’deki krizin politik boyutlarının ele alınması gereken uluslararası meşruiyete sahip tek süreç olduğunda ısrar ederlerken, Astana görüşmelerinin Cenevre’yi destekleyici bir mahiyette olması gerektiği iddiasını sürekli gündemde tutmaktalar. Ek olarak, Fransa, kendisini ‘Küçük Grup’ olarak niteleyen, ABD’nin başını çektiği ve Mısır, Almanya, Ürdün, Suudi Arabistan ve Birleşik Krallık tarafından oluşturulmuş diplomatik cephenin de faal bir üyesi. Eylül ayında yaptığı ortak bildiride, Küçük Grup, Suriye’deki siyasi çözüm çabalarının BMGK’nın 2254 sayılı kararı temelinde sürdürülmesi gerektiğini bir kez daha vurguladı. Ne var ki, Fransa, Suriye İç Savaşı’nın gidişatında etkin tüm taraflar ile çok taraflı diplomatik münasebetler tesis etmeyi de ihmal etmemekte. 27 Ekim’de Almanya, Rusya ve Türkiye’nin katılımıyla İstanbul’da gerçekleştirilen zirveye Emmanuel Macron’un katılımı bu pragmatik yaklaşımın ifadesi. Çok taraflı diplomatik mekanizmalara ilaveten, Fransız dış politika yapıcıları, Suriye’ye dair tertip edilen uluslararası konferanslarda da üst düzey bir görünüm ve etkinlik sergilemekte. Bu bağlamda, Nisan ayında BM ve AB himayesinde Brüksel’de ikincisi düzenlenen Suriye konulu uluslararası konferansta, Fransız Devlet Bakanı Jean-Baptiste Lemoyne, önümüzdeki iki yıl için Fransa’nın Suriye halkı ve Suriyeli göçmenler için 1 milyar euroluk ilave mali katkı sağlayacağını ilan etti.

İkili diplomatik ilişkiler de Suriye’ye dair çok katmanlı Fransız diplomasisinin önemli bir boyutu. Halihazırda, Orta Doğu’da ve bu çerçevede Suriye’de işbirliği Fransa’nın ABD ile ilişkilerinin önemli bir gündem maddesini oluşturmakta. Işid ile mücadelede, ABD’nin Suriye’deki en yakın müttefiki olarak Fransa’yı gördüğü rahatlıkla söylenebilir. Fransız devlet adamları, başta ‘Küçük Grup’ üyeleri Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan olmak üzere, Orta Doğu ülkeleri ile ilişkilerinde, Suriye konusunu ve bu konudaki işbirliği imkanlarını sürekli ön planda tutmaktalar. Örneğin, 23-25 Ekim 2017 tarihlerinde gerçekleşen Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah el-Sisi’nin Paris ziyareti esnasındaki başlıca gündem maddelerinden biri bekleneceği üzere Suriye İç Savaşı’ydı. Geçtiğimiz Nisan ayında da Macron, el-Sisi ile özellikle Suriye krizini konuşmak üzere bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Aynı şekilde, Haziran ayında, Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian’ın Kahire ziyareti esnasında el-Sisi ile yaptığı görüşmede de Suriye konusu müzakere edildi. Suriye İç Savaşı, benzer şekilde, Fransa’nın küresel ve bölgesel ikili diplomatik angajmanlarının önde gelen gündem maddelerinde biri olmayı sürdürüyor.

Son olarak, çok katmanlı Fransız diplomasisinin bir boyutu da Fransa’nın Suriye’deki taraflar ile arasındaki münasebetleri ilgilendirmekte. Her ne kadar, siyasi çözüm sürecinin başlaması ve ilerlemesi için el-Esed’in iktidardan ayrılmasını bir ön şart olarak görmediğini açıklamış olsa da, Fransız yönetimi el-Esed rejimine yönelik sert tavrını ve tedbirlerini devam ettirmekte. En son örnek olarak, geçtiğimiz ay, 2013 yılında Suriye istihbaratı tarafından tutuklandıktan sonra kendilerinden haber alınamayan Suriye asıllı iki Fransız vatandaşı hakkında açılan dava doğrultusunda, Fransız adli makamları üst düzey üç Suriyeli görevli hakkında insanlığa karşı suçlar ve savaş suçları işledikleri gerekçesiyle yakalama kararı çıkardı. Fransa, rejim karşıtı ılımlı muhalefete de, bu çerçevede Müzakere Yüksek Kurulu’na da, diplomatik desteğini sürdürmekte. Ek olarak, Fransa, PYD ile ilişkilerini de geliştirmeye çalışmakta. Mart ayında, Macron PYD üyelerinin de içerisinde olduğu Suriye Demokratik Güçleri’nden (SDG) bir heyeti kabul etmiş ve bu görüşmede Türkiye ile PYD arasında arabuluculuk yapabileceği yönündeki ifadeleri Türkiye-Fransa ilişkilerinde bir gerginlik yaratmıştı. Fransız diplomatik kaynaklarına göre, Fransa’nın diplomatik söylemde ‘Kuzey Doğu Suriye’ olarak geçen PYD hakimiyetindeki bölgelere yaptığı resmi yardım, 23 milyon Euro’yu geçmiş bulunuyor.

Fransa, Suriye İç Savaşı’nın ilk safhasında benimsediği ‘ne Esed ne Işid’ yaklaşımını terketmiş durumda. Yeni veya en azından yenilenmiş bir Suriye’nin tesisinde etkili bir aktör ve bu Suriye’nin etkin bir ortağı olma hedefi doğrultusunda, çok katmanlı, aktif ve pragmatik bir diplomasi icra etmekte. Türkiye açısından, Suriye krizine taraf olan diğer tüm aktörler gibi, Fransa’nın yürüttüğü diplomasiyi tüm seviyeleri göz önüne tutarak yakından takip etmek gerekiyor.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir