Görüşler

Mehmet Evkuran yazdı | Kudüs: İnançların gökkuşağının parladığı mekan...

Mehmet Evkuran yazdı | Kudüs: İnançların gökkuşağının parladığı mekan...

Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Evkuran, Kudüs izlenimlerini değerlendirmeleri eşliğinde kaleme alıyor...

Mart ayının sonunda Kudüs Üniversitesinde düzenlenen Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi dönüşü öteden beridir zihnimde ve gönlümde şekillenen izlenim ve düşüncelerimi paylaşmak istedim. Kudüs tasavvurumu yerinde sınama imkânı buldum. Kudüs’te büyük çapta kongre Türkiye üniversitelerinin organizasyonu ile ilk kez düzenlendi. Başta Özcan Güngör ve Mehmet Dursun Erdem olmak üzere organizasyon komitesini kutlamak gerekir.

Türkiyeli Müslümanlarda Kudüs tasavvurunun ve duyarlılığın oluşmasında Nuri Pakdil’i anmak ve saygıyla selamlamak bir vefa borcudur. Gönül ve zihin coğrafyamızın sınırlarını Kudüs merkezli olacak şekilde tanımlayan Sayın Pakdil, Kudüs konusunu sürekli canlı tutmayı başarmış bir düşünürdür.

İSRAİL’İN AMACI YILDIRMA

Kudüs’e gitmek için Ürdün ya da Tel Aviv üzerinden geçmek zorundasınız. Her iki durumda da İsrail’in sıkı kontrolünden geçiyorsunuz. Grup halinde gidenler, pasaport kontrolünden geçerken mutlaka bekletiliyorlar. Grup içinden bir ya da birkaç kişi uzun görüşmelere alınıyor. Grup halinde hareket edildiği için tedirgin edici bekleme süresi bazen 5 saate kadar uzayabiliyor. Amaç yıldırmak. Beklerken sizi teselli eden tek şey, Mescid-i Aksâ’yı ve insanlığın ortak tarihinde muazzam değere sahip diğer mekânları görme düşüncesi oluyor.

İsrail’in Kudüs’te uyguladığı baskı ve yıldırma politikaları Müslüman ve Hristiyanları hedef alıyor. O nedenle bu iki kesim arasında bir yakınlaşma oluşmuş görünüyor.

Doğu ve Batı Kudüs’ü ayıran ve yapımı hâlâ devam eden kilometrelerce uzunluğundaki yüksekçe duvar şehri edepsizce bölüyor. Berlin Duvarı’nı andıran şeritten geçenler kontrol noktalarındaki silahlı askerler tarafından girişte ve çıkışta sıkı güvenlikten geçiyor. Psikolojik baskıyı Mescid-i Aksâ’ya giderken de yaşıyorsunuz. Hangi yolu izlerseniz izleyin Aksâ’ya girerken mutlaka kontrolden geçiyorsunuz. Her an denetim ve kontrole tabi olan Filistinlilerde bir disiplin, dikkat ve kendine çeki düzen verme duygusunun gelişmesine yol açmış görünüyor. Bununla birlikte direnişçilere özgü inanç, umut ve neşe yüzlerinden okunuyor.

Mescid-i Aksâ ve Kubbetu’s-Sahrâ’yı Filistinli Müslümanlar büyük coşkuyla sahipleniyorlar. Bir anda kendinizi ortak bir kimlik ve duyarlılık tarafından kuşatılmış hissediyorsunuz. Bu güçlü duygu zorlamasız biçimde dayanışma arzusunu doğuruyor.

Mescid-i Aksâ’da yatsı namazı öncesi bir hatip, mescidin tam ortasındaki seyyar bir kürsüde ateşli bir vaaz/sohbet veriyordu. Etrafında ise hatırı sayılı bir kalabalık onu saygıyla dinliyordu. Bir anda İslam merkezlerindeki cami ve mescitlerdeki yaygın eğitim uygulamaları aklıma geldi. Hasan Basrî, Vasıl bin Atâ, Ebu Hanife vs. gibi öncü alimler de bu şekilde halka ve ilim meraklılarına yönelik vaaz ve dersler veriyorlardı. Zamanla bu yöntem kendi modelini üretti. Cami ve mescitlerin çevresindeki mekânlarda ilim meclisleri oluştu. Her alim kendi görüşleri doğrultusunda kelam, fıkıh, tefsir, hadis ve dil dersleri vermeye başladılar. Öğrenciler yetiştirdiler. Bu öğrenciler hocalarından aldıkları ilmi kendi kapasiteleriyle geliştirdiler ve sonuçta kelam ve fıkıh ekolleri oluştu.

Bugün biz Türkiye’de bu modeli daha da geliştirdik. İHL liselerinde ve ilahiyat fakültelerinde İslam’ın tarihinin ve öğretisinin yanında fıkıh ve kelam ekollerini de öğretiyoruz. Üstelik bu sisteme kızları da dahil ederek İslam’ın ruhuna ve toplumsal gereklere uygun güzel bir model geliştirdik. İslam’ın temel ilkelerini, tarihini ve çeşitliliğini öğretiyoruz. Bunda hiçbir yanlışlık yoktur. Medreseler ile modern din eğitimi kurumları arasında çelişki gören kısır yaklaşımları bir kenara bırakmalı ve var olan kurumlarımızı ihtiyaçlara göre daha da geliştirmenin yollarını hep birlikte bulmak zorundayız.

Kudüs, kimlik üreten yoğun bir mekândır. Aynı mekânda buluşan ancak çakışan kutsalları nedeniyle karşı karşıya gelen inançların gerilimi, Kudüs’ü canlı tutmaktadır. Çatışma aynı mekânlar üzerinde hak iddia etmekten kaynaklanmaktadır. İsrail’in Kudüs’te uyguladığı baskı ve yıldırma politikaları Müslüman ve Hristiyanları hedef alıyor. O nedenle bu iki kesim arasında bir yakınlaşma oluşmuş görünüyor. Dünya edebiyatında Kudüs davasını dile getiren Halil Cibran, Adonis, Edward Said, Amin Maalouf gibi düşünürler Hristiyan kökenlidir.

NE YAPILMALI?

Yahudi kimliği üzerinde yapılan çalışmalar, Kudüs meselesine daha gerçekçi bakmayı ve uygulanabilir politikalar üretmeyi mümkün kılacaktır. Bu nedenle üniversite camiasının Kudüs ilgisinin artarak devam etmesi gerekmektedir. Politik-teolojinin günümüze yansımalarını ortaya koymayı amaçlayan bilimsel çalışmalar sadece teolojik değil tarihsel ve politik alanları da içermek zorundadır. Yahudi kimliğinin Kudüs (kendi ifadeleri ile Jerusalem) ilgisinin ardındaki teo-politikanın temellerinin ortaya konulması, aynı coğrafyada doğmuş olan diğer bir din olan Hristiyanlığın kökenlerinin tanınmasına da katkı sağlayacaktır. Yahudilik eleştirisi üzerinden kendi teolojik meşruiyetini kuran Hristiyanlığın, Tanrı Krallığına giden yolda Kudüs’ü vazgeçilmez görürken ve Haçlı Seferleri’nin temel teolojik motivasyonu olarak Kudüs kullanılırken, modern zamanlarda Siyonizmi destekleyen politikalar uygulamasının nedenleri daha iyi anlaşılabilir. Öyle ki bazı Hristiyan çevrelerin Siyonizm konusunda Yahudileri aratmayacak bir fanatizm içine girdikleri görülmektedir. Yeni Ahit’in kehanetlerinin gerçekleşmesi için Eski Ahit’in mekâna dair öngörülerinin tahakkuk ettirilmesi düşüncesi, kararlılıkla izlenen bir politik-teolojidir.

İsrail’in izlediği her politika, Filistinlileri terörize etmeye yöneliktir. Güvenlik gerekçesi sadece göz boyamadan ibarettir. Öfkeli kalabalıklara dönüştürülmüş bir toplumun sağlıklı politikalar üretmesi mümkün değildir. Filistinli Müslümanlarda bu yönde bir farkındalık göze çarpıyor. Filistinli gençlerdeki istek, öğrenme aşkı ve dinamizm oldukça yüksek. Bazı dersliklerin girişinde şehit düşmüş üniversite öğrencilerin resmi ve tanıtıcı bilgiler yer alıyor. Direniş teolojisi doğal olarak koridorlarda, kampüs bahçesinde veriliyor.

Filistin’in başına gelebilecek en kötü şey ‘selefîleşme’dir. Selefîlik Filistin’de kendine alan açarsa, Filistin ve Kudüs davası anlamsızlaşır ve büyük yara alır. Yeni radikal Selefîliğin Müslüman coğrafyasına ve kültürel zenginliğine nasıl da yamuk baktığı defalarca kanıtlanmıştır. Vatan ve aidiyet gibi kavramların hatta kuşatıcı bir ümmet tasavvurunun Selefîliğin kitabında geçmediği hatta belki de küfür olarak algılandığı anlaşılmıştır. İslam dünyasında yaşanan ve insanların hayatını kötü etkileyen hiçbir gerçek sorun bu anlayışın ilgi alanına girmemektedir. Onların yegâne gündemi kendi din anlayışlarını tüm topluma özellikle Müslümanlara kabul ettirmektir. Bunu gerçekleştirmek için ılımlılarının yöntemi tebliğ ve irşad, müfritlerinin yöntemi ise cihattır. Selefi cihat eyleminin nesnesinin Müslümanlar olduğunu söylemeye gerek var mı? Muvahhit toplum onlara göre, farklılıkları budanmış, itikadî ve kültürel açıdan homojen bir toplumdur. Böyle bir toplum inşa etmek sadece sözle gerçekleşemez; politik araçlara dayanan dinsel baskı ve şiddet kullanmak gerekmektedir. Kısacası bu bitmez tükenmez iç savaş anlamına gelir ve Müslüman dünyayı tüketir.

Kudüs Üniversitesi’nde sınıflarda yapılan dersleri izledim. Ayrıca koridorlarda ve kampüste öğrenci ve hocalarla da tanışma ve sohbet etme fırsatı yakaladım. Karma eğitim uygulanıyor ve kız-erkek öğrenciler rahat biçimde aynı mekânlarda eğitim görüyorlar. Ülkemizde belirli çevrelerin baskısıyla uygulanmaya başlayan kız erkek ayrı sınıflarda eğitim uygulamasını hatırladım. “Türkiye modeli olarak Filistinli Müslümanlara sunacağımız model bu olamaz!” diye düşündüm. Filistinli yöneticiler ve akademisyenler, Filistin için en önemli yatırımın eğitim olduğunun farkındalar. Bu sevindirici bir durumdur. Konuştuğumuz her akademisyen Türkiye’deki üniversiteler ve akademisyenlerle ilişkileri geliştirmeye çok istekli görünüyorlar. Bunu çok iyi değerlendirmek gerekir. Filistin’deki üniversiteler ile hoca ve öğrenci değişim programları güçlendirilmelidir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir