Görüşler

Mesut Özcan yazdı: Sadr’ın kritik Riyad ziyareti ve yeni siyasi denklemler

Mesut Özcan yazdı: Sadr’ın kritik Riyad ziyareti ve yeni siyasi denklemler

Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi ve Diplomasi Akademisi Başkanı Doç. Dr. Mesut Özcan, Şii din adamı Mukteda Sadr’ın Suudi Arabistan ve BAE ziyaretlerini değerlendiriyor.

MESUT ÖZCAN

Orta Doğu bölgesinde kökeni uzun yıllara dayanan İran-Suudi Arabistan gerginliği, Irak’ta artan İran etkisi, Trump’ın seçimleri kazanması sırasında ve sonrasında yaptığı beyanlar ve Suudi Arabistan’da yeni veliaht Muhammed bin Salman’ın etkisini artırması ile yeni bir döneme girmiş görünüyor. Bu rekabette son haftalarda dikkat çeken gelişme ise, Irak’taki İran etkisini dengelemeye yönelik olarak Suudi Arabistan’ın attığı bazı adımlar oldu. Irak’taki etkin Şii figürlerden olan Mukteda Sadr’ın önce Suudi Arabistan’ı ardından da Birleşik Arap Emirlikleri’ni ziyaret etmesi oldukça dikkat çekici bir gelişmeydi. Suudi Arabistan’ın, özellikle de Muhammed bin Salman’ın İran’ı bölgesel çevreleme siyaseti bağlamında önemli bir hamle olarak görülmesi gereken bu ziyaretin Irak ve bölge siyaseti için ne anlama geldiğini değerlendirmeye çalışalım. 

2003 yılında Saddam Hüseyin yönetiminin devrilmesinin ardından Irak’ta ortaya çıkan atmosferden en fazla yararlanan aktör İran olmuş ve özellikle de DAİŞ’in ortaya çıkmasıyla beraber bu örgütle mücadele noktasında zor durumda olan Bağdat yönetimine destek vererek Irak içindeki etkinliğini meşru bir zemine oturtmaya çalışmıştı. Bu etkiyi oluşturmada bir dizi Iraklı Şii siyasi ve dini figürle yürüttüğü ilişkiyi kullanan İran’a karşı olan tutum, konjonktürel olarak iniş çıkışlı bir seyir izlemekteydi. Başka bir devletin kendi sınırları içerisinde bu kadar etkili olmasını istemeyen pek çok Iraklı dini ve etnik grup olsa da 2003 sonrasında elde ettikleri avantajlı konumu kaybetmek istemeyen Şii gruplar, özellikle DAİŞ gibi tehditler nedeniyle Irak’taki İran etkisine daha müsamahakar bakıyorlar. Şii grupların baskı altında oldukları Saddam dönemine kadar uzanan bir ilişki geçmişi dikkate alındığında, İran’ın uzun yıllardır yaptığı yatırımın karşılığını aldığını değerlendirebileceğimiz bu ortamda, Tahran’ın nüfuzuna belirli ölçülerde sınırlama getirilmesi gerektiğini düşünen Iraklı dini ve siyasi figürlerin bazı söylem ve eylemlerine de şahit olduk. Bu türden gelişmeler, İran’ın Irak’taki etkisinden rahatsız olan Suudi Arabistan gibi bölge ülkeleri tarafından da yakından takip edilmekte ve belirli ölçüde desteklenmektedir.

17-08/21/gorusler12121212.JPG

2003 yılından itibaren istikrarlı bir güvenlik yapısı oluşturamayan Irak yönetiminin bu güvenlik zaafı, 2014 yazında iyice gün yüzüne çıkmış ve DAİŞ ile mücadelede ordu ve polis teşkilatının zafiyetini kapatmak üzere Haşdi Şabi adı verilen gönüllü topluluklar devreye girmişti. Bu grupların çoğunun eğitimi ve silahlanmasında İran’ın oynadığı rol dikkate alındığında, İran’ın Irak’taki nüfuzu daha etkin ve daha meşru bir hal almış oldu. Haşdi Şabi unsurlarına yasal bir statü sağlanması ve bunların Başbakan’ın emrine verilmesi ile güvenlik yapılanmasının kalıcı bir unsuru haline gelen bu gruplardan bazıları İran dini liderinin otoritesine doğrudan bağlı olduklarını ifade ederlerken bu durum Iraklı siyasi ve dini figürlerin pek de memnun olmadıkları bir duruma işaret ediyor.

Kendisine bağlı milis güçleri olan ve Haşdi Şabi içinde de yer alan bazı gruplara etki edebilen Mukteda Sadr, Irak siyaseti içinde her zaman beklenmedik çıkışlar yapan bir figür olageldi. Irak’taki Şii ulema içerisinde oldukça önemli bir yer işgal eden Sadr ailesinden gelmesi nedeniyle halk nezdinde ciddi bir tabanı olan Sadr, geçtiğimiz yıllarda da gerek Amerikalılar ile gerekse de Maliki yönetimi ile gerginlikler ve çatışmalar yaşadı. Sadr’ın siyasi söyleminde her zaman kendini gösteren Irak milliyetçiliği, onu diğer bazı Şii figürlerden belirli ölçüde farklılaştırdı. Şii dünyası içerisinde Necef havzasının önemine ve Arap kimliğine vurgu yapan bu çizgi içerisinde, İran ile bazen yakınlaşan bazen de uzaklaşan bir tavır izlediğine şahitlik ettik.

Normal şartlarda gelecek yıl nisan ayında yapılması planlanan seçimler öncesinde Irak siyasetinin ana gündem maddelerinden birisi, DAİŞ ile mücadele sonrasında yeni siyasi tablonun nasıl şekilleneceği konusuna yoğunlaşıyor. Musul’ın DAİŞ’ten kurtarıldığı ve civarındaki operasyonların devam ettiği, IKBY’nin 25 Eylül’de referanduma hazırlandığı bir ortamda Irak halkı son dönemlerde yaşadığı sorunlar nedeniyle yeni politikalar ve yeni politikacılar görmek istiyor. Halkın en önemli beklentileri arasında yolsuzluğun sona erdirilmesi, temel hizmetlerin sağlanması, işlevsel bir güvenlik yapılanmasının oluşturulması, ekonomik sorunların aşılması gibi talepler ağırlık kazanıyor. Geçtiğimiz yıl bu taleplerin meclis gündeminde ve hükümet nezdinde daha fazla ağırlıklı şekilde yer almasını sağlamak amacıyla Bağdat merkezindeki Yeşil Bölge’yi işgal eden ve uzun süreli oturma eylemleri yapan Sadr yanlıları, kitleyi nasıl mobilize edebileceklerini gayet iyi biliyorlar ve bunu Irak’taki ve bölgedeki aktörlere gösterdiler. Bu nedenle de Irak’taki muhtemel yeni siyasi yapılanmaya hazırlıklı bir görüntü çiziyorlar.

Irak’taki hemen herkesin yeni siyasi döneme hazırlandığı günümüzde Türkiye’yi ve diğer bölge ülkelerini yakından ilgilendiren ilginç siyasi adımlar atılıyor. Irak İslam Yüksek Konseyi (IİYK) lideri Ammar el Hekim, hareketinden ayrılarak Ulusal Hikmet Akımı adında yeni bir parti kurdu. IİYK üzerindeki İran etkisi dikkate alındığında bazı yorumcular bunu Hekim’in İran etkisinden uzaklaşma çabası olarak değerlendirseler de Hekim’in IİYK’daki atalet nedeniyle yeni şartlara daha hızlı uyum sağlayacak bir hareket başlatmak için böylesi bir yol izlediğini düşünenler de var. Ama Irak’ta yeni arayışlar olduğu bir gerçek.

Bu sürpriz gelişmeden daha fazla dikkat çeken adım ise Mukteda Sadr’ın Suudi Arabistan ve BAE ziyaretleri oldu. Uzun yıllardır bozuk olan Irak-Suudi Arabistan ilişkilerinin geliştirilmesi için bu yıl bazı adımlar atıldı. Irak üzerindeki İran etkisinden rahatsız olan ve bunu zayıflatmak için yollar arayan Suudi Arabistan, uzun yıllar sonra ilk defa Dışişleri Bakanı düzeyinde Irak’ı ziyaret etti. Bu ziyaret önemli bir mesaj teşkil ederken, Sadr’ın Suudi Arabistan veliaht prensi Muhammed bin Salman ile görüşmesi bölgede başka sürprizlerin de olabileceğini gösterdi. İran’ı izole etme siyaseti izleyen Suudi Arabistan’ın ilk yapması gereken işlerden birisi, Irak’taki İran etkisini kabul edip, bundan rahatsız olabilecek Şii figürler ile temas ederek onları en azından belirli ölçülerde yanına çekmektir.

Irak’taki farklı Şii gruplar 2003 sonrasında elde ettikleri avantajlı konumu kaybetmek istemediklerinden İran’ın etkisine belirli ölçülerde ses çıkarmasalar da bazı İranlı yetkililerin açıklamaları ve kendi önceliklerini de siyase
te yansıtma çabası onları da bölgesel müttefikler aramaya itiyor.  Oldukça hassas bir denge üzerinde gitmesini beklememiz gereken bu ilişkilerde Iraklı Şii figürlerin İran ve Suudi Arabistan’ı birbirlerine karşı kullanarak kendilerine mümkün olduğu ölçüde siyaset alanı açmaya çalışmalarını bekleyebiliriz. Irak-Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerde son birkaç aydır yakalanan bu ivme ile ilişkilerde kalıcı etki yapabilecek bazı adımların atılacağı kamuoyuna açıklandı. Buna göre Suudi Arabistan, Bağdat’a yeni büyükelçi atayacak, Necef’te bir konsolosluk açılması gündemde ve Hac döneminde yıllardır kapalı olan Arar Sınır Kapısı, Iraklı hacıların geçişi için açılacak. Benzer şekilde, DAİŞ’in kontrol ettiği alanların yeniden hükümet kontrolüne geçmesinin ardından bu bölgelerde ihtiyaç duyulan yeniden imar çalışmalarında Suudi Arabistan’ın ciddi ölçüde maddi destek sağlayarak Iraklı Sünni topluma destek olacağı ve iki ülke ilişkilerine olumlu bir etki oluşturulacağı iddia ediliyor. 

Tüm bu gelişmeler, Suudi Arabistan’ın Irak’taki İran etkisini zayıflatmak amacıyla Sünni gruplarla temas kurmanın yanında, daha çok Şii partilerin etkisi altındaki Bağdat hükümeti ile de temaslarını artıracağını gösteriyor. Iraklı Şii grupların çoğunun bu yakınlaşmadan memnun olduğu düşünüldüğünde, Suudi Arabistan’ın ne ölçüde İran’ı dengeleyebileceği, Iraklı Şii gruplardan hangilerinin Arap kimliği ve Irak milliyetçiliği vurgusu üzerinden Suudi Arabistan ile yakınlaşmayı destekleyeceği yakından takip edilmesi gereken bir siyaset olacak. İran’ın Irak’taki etkisinden Sünni Araplar ve Kürtlerin yanında bazı Şii Arapların da belirli ölçülerde rahatsız olması, önümüzdeki yıl gerçekleşmesi planlanan seçimler öncesinde Irak siyasetini daha belirsiz ve sürprizlere gebe hale getirecek. 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir