Görüşler

Selçuk Çolakoğlu yazdı: NATO üyeliği ‘Şangay Beşlisi’ne katılım için engel mi?

Selçuk Çolakoğlu yazdı: NATO üyeliği ‘Şangay Beşlisi’ne katılım için engel mi?

Şangay Beşlisi olarak kurulan ve Rusya ile Çin’in başını çektiği işbirliği örgütü, Batı’ya alternatif mi? Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Selçuk Çolakoğlu kaleme aldı.

SELÇUK ÇOLAKOĞLU

Haziran sonu ve temmuz başında Türkiye açısından önemli iki farklı uluslararası örgütün zirvesi oldu. İlk olarak 23-24 Haziran 2016’da Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) Taşkent’te liderler zirvesi gerçekleşti, arkasından 8-9 Temmuz 2016’da NATO’nun Varşova Zirvesi yapıldı. Türkiye 2013’ten beri ŞİÖ’nün diyalog ortağı ve 1952’den beri de NATO üyesi. Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında üst düzey bir heyetle Varşova Zirvesi’nde temsil edildi. Diğer taraftan, sadece tam üye ve gözlemci üyelerin liderlerinin davet edildiği Taşkent Zirvesi’ne lider düzeyinde katılım sergilenmiş olmasa da ŞİÖ, Türkiye’nin kurumsal işbirliği geliştirdiği uluslararası örgütlerin başında geliyor. Bununla birlikte her iki örgütün de bazen birbirine alternatif güvenlik kuruluşları olarak tanımlanması Türkiye’nin bu örgütlerle ilişkilerini daha ilginç kılıyor.

***

Ankara, ŞİÖ’yü kurulduğundan beri yakından takip ediyor. 2005 sonrası süreçte doğrudan veya dolaylı olarak ŞİÖ’ye üyelik niyetini muhataplarına iletiyordu. ŞİÖ’nün altı üyesiyle genelde iyi ilişkilere sahip Ankara, örgütü bir fırsat ve açılım alanı olarak değerlendiriyordu. Ankara’nın bu dönemdeki ŞİÖ ilgisi NATO’ya ve AB’ye alternatif arayışı şeklinde değil, çok taraflı ve daha dengeli bir dış politika yaklaşımı biçiminde yorumlanabilir. Nitekim aynı dönemde Türkiye, 2005’te de Arap Ligi ile Afrika Birliği’ne gözlemci üye olmuş ve 2010 yılında bir Güneydoğu Asya örgütü olan ASEAN ile işbirliği anlaşması imzalamıştı.

ŞİÖ ilk aşamada Türkiye’nin üyeliğine çok sıcak değildi. Bunun da en önemli gerekçesi Şanghay Beşlisi’nin kurumsal hâli olan ŞİÖ’nün, Çin ve Rusya liderliğindeki bir Avrasya oluşumu olarak tasarlanması idi. Şanghay Beşlisi’nde olmayan ve Çin ile kara sınırı bulunmayan Özbekistan’ın üyeliği ilk genişleme örneği niteliği taşıyor. Bu aşamada Çin ve Rusya ancak diğer Orta Asya ülkeleri Türkmenistan, Afganistan ve Moğolistan’ı üyeliğe kabul etmek niyetindeydiler. Bununla birlikte Moğolistan ve Afganistan, Orta Asya ülkesi olarak tanımlanmak istemedikleri için, Türkmenistan da daimi tarafsız dış politikasına halel gelmemesi için üyelikten şimdiye kadar uzak durdular.

Gevşek yapılı bir ŞİÖ, NATO üyeliği ve Avrupa Birliği üyelik süreci ile çatışmayacağından Türkiye için tercih edilebilir bir durum olacaktır.

Türkiye’nin ŞİÖ ile kurumsal ilişki kurmasını sağlayan ana gelişme ŞİÖ’nün genişleme stratejisini değiştirmesi oldu. İlk yıllarda ağırlıklı olarak Çin’in arzusu doğrultusunda ŞİÖ’nün yeni üyelerle genişlemesinden ziyade mevcut üyelerle işbirliğini derinleştirmesine önem veriliyor ve örgüt sadece bir güvenlik platformu değil, bir ekonomik entegrasyon aracı olarak da düşünülüyordu. Diğer taraftan Rusya ise ŞİÖ’yü güvenlik öncelikli bir kurum hâline getirmek istiyor ve daha derin entegrasyona taraftar gözükmüyordu. Zaman içerisinde derinleşme yerine genişleme yaklaşımı daha baskın çıktı. 2005 yılında Hindistan, Pakistan ve İran’ın gözlemci üye olarak kabulü ŞİÖ’nün artık genişlemeye yöneldiğinin bir göstergesiydi. ŞİÖ daha fazla ülkeyle kurumsal ilişki geliştirebilmek için 2008 yılında “diyalog ortaklığı statüsü” ihdas etti. 2009’da Beyaz Rusya’nın diyalog ortağı olmasıyla başlayan bu süreç daha sonra Azerbaycan, Ermenistan, Nepal, Sri Lanka, Kamboçya ve Türkiye ile genişledi. Türkiye 2011’de diyalog ortaklığı için başvurmuş, 2012 Pekin Zirvesi’nde bu başvuru onaylanmış ve 2013 yılında da bu statüyü kazanmıştı. Bu noktada ön plana çıkan soru Türkiye’nin bundan sonra ŞİÖ ile ilişkilerini nasıl geliştireceği olabilir. Türkiye’nin diyalog ortaklığından gözlemci üyeliğe, oradan da tam üyeliğe geçip geçmeyeceği ŞİÖ’nün gelecek şekillenmesiyle yakından ilgili bir durum.

***

Eğer ŞİÖ Batı karşıtı ve daha ideolojik bir söylem üzerine oturacak olursa bu sefer NATO’ya rakip bir örgüt olarak da nitelendirilebilir. Her ne kadar ŞİÖ’nün kurumsal kapasitesi NATO’ya alternatif olmaktan çok uzaksa da gelecekte böyle bir yapılanmaya gidilebilir. Bu tür bir durumda Ankara tam üye olmak yerine ya şimdiki gibi diyalog ortağı olarak kalabilir ya da en fazla gözlemci üye olmakla yetinir. Türkiye’nin NATO’dan çıkıp ŞİÖ’ye girmesi bugünkü şartlarda pek kolay bir tercih gibi gözükmüyor. Zaten 8-9 Temmuz 2016 tarihindeki NATO Varşova Zirvesi’nde ittifakın üzerinde durduğu gündemlerin başında Doğu Avrupa’da yükselen Rusya tehdidinin olması bile bu durumu gayet iyi özetliyor.

Ankara’nın bu dönemdeki ŞİÖ ilgisi, NATO ve AB’ye alternatif arayışı değil, çok taraflı bir dış politika yaklaşımı biçiminde yorumlanabilir.

Bununla birlikte NATO müttefiklerinin 15 Temmuz darbe girişi sonrasında seçimle gelmiş meşru Türk hükümetine beklenen desteği vermemesi Türk kamuoyunda ciddi hayal kırıklığına yol açtı. Diğer taraftan Rusya ve Çin anında Türkiye’ye destek açıklamasında bulundurlar. Bu durumun Türkiye için NATO yerine ŞİÖ’yü alternatif haline getirip getirmeyeceğini önümüzdeki süreçteki gelişmeler belirleyecek.

***

İkinci olarak eğer ŞİÖ, Çin’in istediği gibi iktisadi ağırlıklı bir örgüte dönüşürse, Türkiye’nin AB vizyonunun nasıl etkileneceği de ayrı bir konu. Bu durumda ŞİÖ’nün ekonomik entegrasyonun derinliğine ve şekline bağlı olarak AB ve ŞİÖ vizyonları birbiriyle çatışabilir veya birbirlerini tamamlayıcı hâle gelebilir. ŞİÖ henüz tam bir ekonomik entegrasyona gidebilmiş değil. Dolayısıyla Türkiye’nin AB Gümrük Birliği üyeliğinin ŞİÖ vizyonuyla şu aşamada çatışması beklenmiyor. Ancak yakın zamanda Türkiye’nin AB üyesi olamayacağı ve İngiltere’nin Birlikten ayrılma kararı sonrası AB’de yaşanacak sıkıntılar ve kurumsal dönüşüm arayışları dikkate alındığında, Ankara’nın hem ŞİÖ üyeliğini hem de AB üyelik müzakerelerini beraberce yürütmesi mümkün olabilir.

Sonuç olarak, Türkiye’nin ŞİÖ ile ilişkileri önümüzdeki dönemde şekillenmeye devam edecek. Hindistan ve Pakistan’ın üyeliği ile birlikte coğrafi ağırlığı Avrasya’dan Asya kıtasının geneline yayılan ŞİÖ giderek bir Asya forumuna dönüşüyor. ŞİÖ’nün ekonomik ve siyasi vizyonlarının oluşumu da hem kendi yapısını netleştirmesi hem de Türkiye ile ilişkilerini belirlemesi açısından önem taşıyor. Rusya ile uçak krizi sonrası gerilen ilişkilerini yaklaşık 8 ay sonra normalleştiren Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda diyalog ortaklığından gözlemci üyeliğe yükselmesi olası. Türkiye’nin ŞİÖ’ye tam üyeliğinin olup olmayacağını ise hem örgütün şekillenmesi hem de NATO ve AB ile ilişkileri belirleyecek. Gevşek yapılı bir ŞİÖ, NATO üyeliği ve AB üyelik süreci ile çatışmayacağından Türkiye için tercih edilebilir bir durum olacaktır. Örgüt ideolojik ve katı bir örgütlenme yapısına bürünürse, Türkiye ya şimdiki gibi diyalog ortaklığı ile yetinecek ya da en fazla gözlemci üye olabilecektir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir