Görüşler

Prof. Dr. Ali Yaşar Sarıbay yazdı: ‘Referandum’ ne kadar doğrudan demokrasidir?

Prof. Dr. Ali Yaşar Sarıbay yazdı: ‘Referandum’ ne kadar doğrudan demokrasidir?

Uludağ Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nden Prof. Dr. Ali Yaşar Sarıbay, Macaristan ve Kolombiya’daki halkoylamalarının ardından yeniden gündeme gelen ‘referandum’ olgusunun işlevini kaleme aldı.

PROF. DR. ALi YAŞAR SARIBAY

Daha geçtiğimiz günlerde Macaristan’da ve Kolombiya’da yapılan referandumlar hem sonuçları hem referandumun demokrasi içindeki yeri ve işlevleri bakımından tartışıldı, tartışılmaya devam ediyor. Bilindiği üzere Macaristan’daki referandum bin 294 mültecinin kabulüne yönelikti ve yeterli katılım olmadığından ret ile sonuçlandı. Kolombiya’da ise devletle FARC (Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri) arasında 52 yıldır süren çatışmayı bir “Barış Anlaşması” ile sonlandırmaya dair başvurulan referandumda halkın çoğunluğu “hayır” dedi.

Türkiye’de de demokrasinin işleyişinde referandum aracına altı defa başvurulmuştur. Hatırlatmak gerekirse, 1961’de ve 1982’de Anayasa’nın kabulüne (sırasıyla %62 ve %91 “Evet”); 1987’de 1980 darbesiyle siyasetten men edilmiş siyasilerin tekrar siyasi hayata katılıp katılmamalarına (%50.1 “Evet”); 1988’de yerel seçimlerin bir yıl erkene alınıp alınmamasına (%65 “Hayır”); 2007’de Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilip seçilmemesine (%69 “Evet”) ve nihayet 2010’da Anayasa değişikliğine (%57.8 “Evet”) dair referandum yapılmıştır.

Gene yakın zaman önce Avrupa Birliğinden çıkıp çıkmamaya dair İngiltere’de yapılan referandum ile çok daha önceleri Danimarka’da para birimi olarak Euro’ya geçilmesinin referandumla reddedilmesini de hatırlarsak; referandumun, demokrasinin önemli meselelerinin halledilmesi yolunda ihtiyaç duyulan önemli bir kurumsal araç olduğu görülür.

İlk engel ölçek sorunu

Referandum gibi bir kurumsal araca neden başvurulma ihtiyacının doğduğunun anlaşılması, demokrasinin işleyişinin doğasına eğilmeyi zorunlu kılar. Referandum, Latince “Refero” fiilinden türemiş olup, “geri getirmek/almak/taşımak” anlamına gelir ve bu anlam, demokrasinin öznesi olan halka başvurmaya atıfta bulunur. Dolayısıyla, bir toplumun geleceğini, kamu vicdanını ilgilendiren hayatî meselelerde kullanıldığında, o meselelerin çözüm formülünün meşruluğunu sağlayıcı bir işlev referandumla ifa edildiğinde; halk doğrudan karar alıcı bir özneye de dönüşmüş olur.

Referandum halkın bir araya gelip tek tek doğrudan karar verdikleri bir demokratik işleyiş mekanizması değildir.

Bununla beraber, bu sürecin, yani halkın doğrudan karar alıcı özneye dönüşmesinin işleyiş biçimleri farklıdır ve bazı sorunları içerir. Her şeyden önce referandum, halkın bir araya gelip tek tek doğrudan karar verdikleri bir demokratik işleyiş mekanizması olarak görülmemelidir. Referandum, esas itibarıyla temsil bağının ve temsilcinin olmadığı bir siyasi mekanizmadır ve bu yönüyle belli sınırlara sahiptir. Genel olarak demokrasinin işleyişinde, çeşitli vasıtalar ve ortamlar sayesinde bir etkileşim, yani yurttaşların dolaylı-dolaysız karşı karşıya gelerek sözel ve/ya fiilen siyasi meselelere müdahil olma imkânı vardır ve bu süreklilik arz eder. Referandum, söz konusu imkânı dolayımlar ve çok önemli olsa da münhasıran bir meseleye özgü gerçekleştirir. Gene de herhangi bir siyasi meselede referanduma başvurulması, demokrasinin doğrudan gerçekleşmesi şeklinde görülebilir, hatta bunun için birçok siyaset bilimci, referandumu doğrudan demokrasinin bir alt-türü saymıştır. Acaba bu, ne kadar siyasi gerçekliğe tekabül eden bir tanımdır?

Bir kere, doğrudan demokrasinin işleyebilmesinde aşılması kolay olmayan bazı engeller vardır. İlk engel ölçek sorunudur. Demokrasinin işlediği coğrafi sınırlar ve o sınırlar içindeki nüfus ne kadar geniş ve fazlaysa halkın karar alma süreçlerine doğrudan müdahil olması da o kadar zorlaşır, hatta imkânsız hale gelir. Bu meseleyi demokrasinin önemli teorisyenlerinden Robert A. Dahl (meslektaşı Edward R. Tufte ile beraber) Size and Democracy (1973) çalışmasında çok net şekilde ve somut örnekleriyle göstermiştir. Genellikle eski Yunan demokrasisi doğrudan demokrasinin örneği olarak gösterilir ama o bile bir dereceye kadar gerçek bir doğrudan demokrasi olabilmiştir.

O halde ölçek küçüldükçe doğrudan demokrasi işleyebilir, fakat bu bile-eski Yunan örneğinde görüldüğü gibi- bir dereceye kadar mümkün olabilir. Referandumun bu açıdan temsili demokrasiyi doğrudan demokrasi gibi işliyor şeklinde gösteren bir işlevi vardır, bu da gene bir dereceye kadar mümkündür. Günümüzde teknolojinin sağladığı çeşitli araçlarla bahsettiğimiz ölçek sorununu aşmak mümkün gözükse dahi insanlar arasındaki etkileşim büyük ölçüde devre dışı bırakılmış olmaktadır. Dahası, teknolojinin hükmünde seyreden, neticede insansızlaştırılmış bir siyaset tarzı ortaya çıkabilir ki bu da demokrasiyi geliştirmez, kısırlaştırır.

***

Referandumu sorunlu kılabilecek en önemli nokta, halka başvurulacak meseleleri ve o meselelerin çözüm formüllerini kim(ler)in kararlaştırdığı sorusu etrafında yoğunlaşır. Soruya verilebilecek cevap, “çoğunluk tiranisi” diye adlandırılan bir meseleyi göz ardı edemez. Çoğunluk tiranisine, çok önceleri Amerikan demokrasisinin tarihsel-sosyolojik analizini yapan Alexis de Tocqueville dikkatleri çekmiştir. Amerikan demokrasisinin kurucu babalarından James Madison ise doğrudan demokrasinin çoğunluğun tiranisi olduğunu açıkça söylemiştir. Demokrasinin çağdaş, yaşayan büyük teorisyenlerinden Giovanni Sartori ise şaheseri Demokrasi Teorisine Geri Dönüş (2014, Sentez Yayıncılık) kitabında bu meseleyi şöyle dile getirmiştir: Referandum, “…düpedüz sıfır toplamlı (zero-sum) bir karar verme düzeneği, yani azınlık haklarını tam anlamıyla yok eden bir çoğunluk egemenliği kurduğu için, büyük itirazla karşılaşmaktadır… Sözün kısası, [Referandum], çatışmayı çoğaltan bir yapıda bulunduğu ve sistemli bir ‘çoğunluk zorbalığının’ yalnızca tam bir simgesi olduğu için değil, fakat (tamamen mekanik biçimde işlediği) ve akla aykırı düşen bir görünüş sergilediği için itiraza uğramaktadır.”

Kurumsallaşmış demokrasi

Söz konusu itirazların aslında siyasi-ontolojik bir zemini olduğunu da gözden uzak tutmamak lazımdır. Bu zemin, hukuk ile iktidar arasındaki ilişki üzerine oturur. Referandum, demokrasiyi münhasıran hukuki bir düzenleme meselesi olarak görmeyi; özünde demokrasinin öznesini halk gibi gösterse de son tahlilde asıl öznenin yasama ve yargı aktörleri olmasını içerir. Bunun sebebi, referandumun  yasama organı tarafından kanun şeklinde hazırlanan hukuki bir metin olmasıdır.  (Her ne kadar İsviçre gibi bazı ülkelerde referandum, ortada bir hukuki metin olmaksızın bir kişi veya bir konu hakkında halkın tercihinin sorulmasıyla eşanlamlı kullanılsa da…) Bu ise demokrasi teorisinde son zamanların en yoğun tartışmasıdır. Söz konusu tartışmalar siyaset, iktidar, devlet, demokrasi gibi birçok kavramın yanında en çok da hukuk kavramı üzerine yeniden düşünmeyi gündeme getirmiştir. Bu açıdan dikkat çekilmesi gereken ilk husus, hukukun (yasanın) üzerinde oturduğu zeminin bir ayrım yapmaktan, istisna getirmekten ibaret olduğunun unutulmamasıdır.

Doğrudan demokrasinin işleyebilmesinde aşılması kolay olmayan bazı engeller vardır. İlk engel ölçek sorunudur.

Hukuku iktidar olgusuyla ilintilendiren, dolayısıyla onun siyasî olandan ayrı düşünülemeyeceği nokta tam da burasıdır. Çünkü ayrım yapma, istisna oluşturma ve bunu kesin bir karara bağlama  (res judicata) egemenliği tamamen siyasî olanı vücuda getiren olmazsa olmaz bir koşuldur. Hukuku bu bağlam dışında düşünmek son tahlilde toplumu iktidarsız düşünmeye eşdeğerdir.

Hal böyleyse referanduma konu olan mesele, iktidardan bağımsız düşünülüp bizzat halkın karar verdiği bir mesele olarak görülemez. Bu, aynı zamanda, büyük ölçekli toplumlarda doğrudan demokrasinin, dolayısıyla onun bir alt-türü sayılan referandumun siyasi-ontolojik sınırına da işaret eder. Kurumsallaşmış bir demokrasi söz konusu ise referandum da halkla iktidar arasında çeşitli mecralarda kapsamlı yapılmış olan bir müzakerenin ortaklaşa oluşturulmuş formülünün nihai ifadesi olarak görülmelidir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir