Görüşler

Prof. Dr. Bekir Karlığa yazdı: Milli Kültür Şurası üzerine

Prof. Dr. Bekir Karlığa yazdı: Milli Kültür Şurası üzerine

Prof. Dr. Bekir Karlığa, geçtiğimiz hafta gerçekleşen Milli Kültür Şurası’na dair değerlendirmelerini kaleme aldı.

PROF. DR. BEKİR KARLIĞA

II. Milli Kültür Şurası, 3-5 Mart tarihleri arasında İstanbul’da, Lutfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleşti. Ülkemizin önde gelen bilim, kültür, düşünce ve sanat adamları; yazarlar, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, meslek teşkilatları başkanları ile Kültür Bakanlığı görevlilerinin komisyon üyesi ve katılımcı olarak yer aldıkları Şura, geniş bir dinleyici kitlesinin de iştirakiyle Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıldı.

Sayın Cumhurbaşkanı, açılış konuşmasında: Seçimle, oyla sandıkla siyasi manada iktidar olunabileceğini fakat kültürel manada iktidar olabilmek için farklı bir birikime, emeğe, çalışmaya, dirsek çürütmeye ve alın teri dökmeye ihtiyaç bulunduğunu belirterek kültürel yabancılaşmaya ve kültür emperyalizmine karşı yerli ve milli olan kültür değerlerimizi evrensel dille yeniden keşfetmemiz ve yeniden inşa etmemiz gerektiğine dikkat çekti.

Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Nabi Avcı da milli kültürün ihyası, zenginleştirilmesi ve çağın gereklerine uygun yeni kültür politikaları  geliştirilmesi gerektiğini dile getirdi.

28 yıl aradan sonra Milli Kültür Şurası’nı topladığı için Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Prof. Dr. Nabi Avcı’yı gönülden kutluyoruz. Evet, Kültür Şurası’nın 28 yıl aradan sonra yeniden toplanmış olması çok anlamlı; anlamlı olduğu kadar, hatta ondan daha fazla üzücüdür. Zira son 28 yılda, dünya, tarihinin en hızlı değişimlerinden birini yaşadığı gibi ülkemiz de maddi manada büyük bir dönüşümden geçti. Bilgi teknolojileri ve kitle iletişim araçları neredeyse bütünüyle değişti ama kültür politikalarımız bu gelişmelere bir türlü ayak uyduramadı.

TÜRKİYE’NİN İHTİYACI OLAN KÜLTÜR POLİTİKALARI

 Bizim gibi çok köklü, farklı ve zengin bir kültürel birikime sahip olan bir ülke, kültür politikalarını sürekli günün şartlarına göre yenilemek ve canlı tutmak zorundadır.   Yirmiden fazla medeniyete ev sahipliği yapan, yirminin üzerinde farklı dine, dile, ırka mensup insanları asırlarca birlikte ve bir arada barış içerisinde yaşama ve yaşatma tecrübesine sahip bulunan bir ülkenin, sahip bulunduğu kültürel mirası yeterince takdir ederek buna hak ettiği önceliği vermemesi, üzücü olmanın ötesinde trajik bir durumdur.

Ümit edelim ki 28 yıl aradan sonra, geniş katılımlı ve zengin içerikli bir Milli Kültür Şurası’nın toplanmış olması, bu trajik durumun ortadan kalkmasına imkan sağlasın.

“Yeryüzünde sayısız kültür bulunurken medeniyetlerin sayısı oldukça sınırlıdır. Kimi araştırmacılara göre bu sayı 6, kimilerine göre 20, kimilerine göre de en fazla 40 civarındadır.”

Kültürel Diplomasi Komisyonu’nda yer aldığım Şura’da ben özellikle iki nokta üzerinde durmaya çalıştım:

1. Kültürün içinde medeniyet konseptinin önemi ve medeniyet mirasının uluslararası diplomaside iyi değerlendirilmesi.

2. Milli kültürümüzün, zengin medeniyet tecrübemizin ve birikimimizin uluslararası arenaya taşınmasında Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı girişiminden yararlanılması

İnsanlığın, bütün deneyimlerinin hülasası, her alandaki kazanımlarının ve başarılarının özü olan medeniyet mirası, yeryüzünde ilk insanın var olmasıyla birlikte ortaya çıkmış; bütün toplumların, bütün kültürlerin ortak katkıları ile oluşup gelişmiş olan küresel bir sentezin ifadesidir.

“MEDENİYET”LERİN KARAKTERİ

Medeniyet terimi, kısaca, şehir; şehirlilik ve şehir haya tının ortaya çıkardığı sosyal, kültürel, politik, entelektüel, kurum sal, teknik ve ekonomik birikimlerin; seviye ve fırsatların toplamını ifade etmektedir. Kelimenin kökeni, Latince’de “şehir, devlet ve toplum” anlamına gelen “cite, civis” ile ilgilidir. “Civil ve civilisation” kelimeleri bu kökten türetilmiştir.

Türkçemizde kullanılmakta olan medeniyet kelimesi ise şehir anlamına gelen “Medîne” kelimesinden ve Peygamber şehri anlamına gelen “Medînetü’n-Nebî” teriminden gelmektedir.

Medeniyetler karakteristik özellikler taşırlar. Şehirlilik, çoğulculuk, birlikte ve bir arada yaşama tecrübesi bu özelliklerin başında gelir. Medeniyetler güçlerini, geliştirdikleri bilimden, düşünceden, sanattan ve bunların pratiğe indirgenmesinden ibaret olan teknolojiden alırlar. Bilim ve teknoloji, hiç şüphesiz ki bugün insanlığa büyük bir ra hatlık ve eşsiz bir konfor sağlamıştır. Bu sayede çağdaş in san, tarihin hiçbir devrinde erişemediği büyük imkânlara ulaşmıştır. Ama bu imkânlar onu, ataları kadar mutlu kılmaya yetmemiştir.

Medeniyetlere, kendilerine özgü renklerini veren ve onların diğerlerinden ayrı adlarla anılmalarını sağlayan ana unsur, dünya görüşleri ve bu dünya görüşlerinin üzeri ne bina edilmiş olduğu entelektüel yapıdır.

Entelektüel yapısı sağlam olan uygarlıklar; insan, ha yat ve kainat ile ilgili sorunlara kapsamlı, tutarlı, ger çekçi ve kalıcı çözümler ürettiklerinden ötürü her zaman ve her yerde etkinliklerini sürdürürler. Sağlam bir entelektüel yapıya sahip bulunmayan dünya görüşleri, belirli za man aralıklarında ve belirli bir toplum katmanında itibar görseler de dayandıkları destekler arkalarından çekildiği anda çabucak çöküp giderler. Onlarla birlikte üzerlerine kurulmuş bulunan medeniyetler de yıkılırlar.

Medeniyet, özü itibariyle düşmanlığa, çatışmaya, yıkmaya, yakmaya ve öldürmeye karşıdır. Çirkinin de ğil, güzelin; kötünün değil, iyinin; karanlığın değil, ay dınlığın yanındadır.

Yeryüzünde saf bir medeniyet bulunmadığı gibi tek bir medeniyet de yoktur. Doğal olarak her medeniyet, kendinden öncekilerden bir şeyler alır, kendinden sonrakilere de bir şeyler verir. 

Kültür ile medeniyetin aynı anlama geldiğini savunanlar bulunduğu gibi, birbirinden farklı olduğu öne sürenler de bulunmaktadır. Bu tartışmanın nedeni, Alman kültür konsepti ile Kıta Avrupa’sı ve Anglosakson kültür konsepti arasındaki yaklaşım farklılığıdır.

Almanlar, medeniyet konseptinin içeriğini ifade etmek üzere daha çok kültür kelimesini kullanırken, Kıta Avrupa’sı ve Anglosakson ülkeleri ise kültürün seçilmiş, süzülmüş özelleşmiş ve özgünleşmiş şekli olan medeniyet (civilisation) terimin kullanmaktadırlar.

Günümüzde artık bu iki terim arasında farklılık bulmasına, kültürün daha geniş bir yelpazeyi içermesine rağmen medeniyetin kendine has özellikleri olan, daha sınırlı ve dar kapsamlı bir içeriğe sahip bulunduğu kabul edilmektedir. Yeryüzünde sayısız kültür bulunurken medeniyetlerin sayısı oldukça sınırlıdır. Kimi araştırmacılara göre bu sayı 6, kimilerine göre 20, kimilerine göre de en fazla 40 civarındadır.

Bu nedenle, medeniyet mirası ayrı bir önem taşmaktadır. Türkiye özelinde baktığımızda ise medeniyet mirasının öneminin daha da fazla olduğu görülür. Zira evrensel uygarlığın yarıya yakın bir bölümünün birikimleri ülkemizde yer almaktadır. Yirmi civarında medeniyete ev sahipliği yapan ülkemizin kültürel dokusunda bu medeniyetlerin ayrı ayrı katkılarının bulunduğu inkar edilemez. 

“Kültür ile medeniyetin aynı anlama geldiğini savunanlar bulunduğu gibi, birbirinden farklı olduğu öne sürenler de bulunmaktadır. Bu tartışmanın nedeni, Alman kültür konsepti ile Kıta Avrupa’sı ve Anglosakson kültür konsepti arasındaki yaklaşım farklılığıdır.”

Bu nedenledir ki Türkiye Cumhuriyeti, İspanya Krallığı ile birlikte Birleşmiş Milletler bünyesinde kurulmuş bulunan Medeniyetler İttifakı oluşumunun sunucu ülkesi olmuştur. 2005 yılında kurulan ve şu ana kadar da 128 ülkenin ve aralarında UNESCO’nun da bulunduğu 28 uluslararası kuruluşun dostlar grubuna dahil olduğu bu oluşumun kurucu eşbaşkanlığı görevini Türkiye ve İspanya Başbakanları yürütmektedir.

Bütün bu göstergeler Türk kültürünün, milli karakteri kadar, uluslararası karakterini de gözler önüne sermektedir. Bunun içindir ki kültürel diplomasi söz konusu edilirken Türkiye’nin zengin medeniyet birikiminin ve Medeniyetler İttifakı içerisindeki konumunun göz önüne serilerek bütün dünyaya tanıtılması çok önemlidir.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın da birçok kez vurguladığı gibi, AK Parti iktidarı, son 15 yılda Türkiye’nin çehresini bütünüyle değiştirirken milli kültürümüz ve kültürel mirasımız konusunda aynı başarıyı gösterememiştir. Bu nedenle Sayın Bakan’ın inisiyatif kullanmasıyla Şura’da alınan kararların hayata geçirilmesi, özel bir çaba harcanmasını gerekmektedir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir