Görüşler

Prof. Dr. Hüseyin Bağcı yazdı: Almanya Türkiye ilişkileri nereye gidiyor

Prof. Dr. Hüseyin Bağcı yazdı: Almanya Türkiye ilişkileri nereye gidiyor

Orta Doğu Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden Prof. Dr. Hüseyin Bağcı, irtifa kaybeden Türkiye ile Almanya ilişkilerini analiz etti.

Türkiye ile Almanya arasında son birkaç yıldır gerek AB gerekse ikili ilişkiler üzerinden yaşanan gerginlik ‘Türk-Alman ilişkileri nereye gidiyor?’ sorusunu beraberinde getiriyor. Almanya’da son 12 yıldır iktidarda olan Angela Merkel ile 15 yıldır Türkiye’yi önce Başbakan şimdi de Cumhurbaşkanı olarak yöneten Recep Tayyip Erdoğan arasındaki ‘siyasi kimya’ son gelişmelerle büyük bir kırılma yaşamaktadır. Avrupa Birliği’nin ekonomik ‘motoru’ olan Almanya’nın Türkiye’yle çok özel ilişkileri vardır.

Tarihsel olarak Almanya, Türkiye’nin Avrupa’daki ‘avukatı’ rolünü üstlenmiştir ve Almanya’nın kurulduğu 1949’dan bugüne kadar Türkiye ile sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel anlamda çok önemli ilişkiler geliştirilmiştir. Dönemsel olarak iniş çıkışlar yaşansa da genel anlamda iyi ilişkiler daha belirleyici olmuştur.

Şüphesiz soğuk savaşın bitimi ve iki Almanya’nın 1990’da birleşmelerinden sonra hem Türkiye hem Almanya siyasi ve kültürel etki alanlarını genişletmişler ve yeni dönemin ‘kazananları’ olarak tanımlanmışlardır. Özellikle Türkiye’nin 1999’da AB üyeliği adaylığı ve 2005’te başlayan tam üyelik müzakereleri esnasında Alman Sosyal Demokrat/ Yeşiller koalisyon hükümetinin liderleri Schröder ve Fischer çok belirleyici rol oynamışlardır. 2002’de iktidara gelen AK Parti, Schröder/Fischer hükümetinin desteğiyle ve Ecevit/Yılmaz/Bahçeli koalisyon hükümetinin başlattığı reform sürecininin ‘rüzgarını da’ arkasına alarak siyasi, ekonomik ve sosyal refomlara imza attı. Türkiye, İslam ülkeleri içinde hem AB’nin hem de dünyanın ‘model ülkesi’ olma yolunda önemli kazanımlar elde etti.

İŞARET FİŞEĞİ İMTİYAZLI ORTAKLIK

Tayyip Erdoğan hakkında 2002- 2011 arasında Alman basınında çıkan olumlu yazılar ve Alman siyasetçilerin kendisiyle övgü dolu açıklamaları arşivlerde duruyor! Bugün ise bunun tam tersi bir hava hakim ve ‘Erdoğanfobi’ (AB Bakanı Ömer Çelik’in tanımıyla) Almanya’ da günden güne güçleniyor. Nasıl ve neden bu duruma gelindi sorusunun cevabı ise Türkiye’deki iç gelişmelerle AB içindeki gelişmelerin “uyumsuzluğu”nda. Almanya örneğinde ise 15 Temmuz 20016’da yaşanan darbe girişiminin çok büyük etkisi var.  Merkel’in muhalefet lideri olarak Şubat 2005’te Ankara’ya yaptığı ziyaret ve Türkiye’ye önerdiği ‘iltimaslı ortaklık’ fikri ikili ilişkilerde sorunların çıkacağının işaretini veriyordu. Nitekim 2005 Eylül’ündeki genel seçimler sonrası Merkel’in iktidara gelmesi Türkiye ile ilişkilerin yeni boyut kazanacağını gösteriyordu. Nitekim 2009 ve 2013 seçimlerinde önce Hür Demokratlar ve sonrasında Sosyal Demokrat ile kurduğu koalisyon hükümeti Merkel’i hem Türkiye’yi daha fazla tanımaya yöneltti hem de olayların gelişimi, Almanya-Türkiye ilişkilerini hızlandırmaya başladı. Başbakan Erdoğan’ın Almanya ziyaretleri ve AK Parti’nin Almanya’da bazı STK’larla sesini duyurması Alman iç politikasında Türkiye faktörünü daha görünür kılmaya başladı. 1.4 milyonu aşan Türk seçmen AK Parti için hiç de yabana atılacak bir sayı değil. Nitekim son iki genel seçimde yüzde 65-75 bandı arasındaki oy oranı AK Parti’nin Meclis çoğunluğu için önemli olmuştur. Alman siyasetçilerin Türkiye’deki gelişmelerden endişe duyan açıklamaları 2010 Eylül referandum sonuçlarıyla başlamış, Arap Baharı ile hızlanmış ve Gezi olaylarıyla da zirveye ulaşmıştır.

1949’dan bugüne kadar Almanya kamuoyu ve entelektüelleri arasında Türkiye’ye
yönelik böylesine olumsuz bir dönem yaşanmadı. 1992-1999 arasında Türkiye’nin PKK ile verdiği mücadele sırasında bile Alman kamuoyu ve basını bu kadar Türkiye karşıtı bir pozisyon almamıştı. Türkiye’de son birkaç yıldır başta Der Spiegel dergisi olmak üzere, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili yapılan “diktatör” ve “Sultan suçlamaları” hiçbir Başbakan ve Cumhurbaşkanı için yapılmamıştı. Bu açıdan başarısız darbe girişimi sonrası Türkiye’de ilan edilen OHAL ve bu çerçevede görevden alınan binlerce kamu görevlisi ile Almanya’ya iltica talebinde bulunan 40 Türk subay ve 136 diplomatik pasaportlu görevlinin yanı sıra başta Can Dündar gibi gazetecilerin yarattığı etkiler Türkiye konusunda zaten hassas olan Alman kamuoyunun daha olumsuz bir görüşe sahip olmasına yol açtı.

Türkiye’nin toplumsal ve kurumsal anlamda DNA’sını bozan FETÖ darbe girişiminin yarattığı toplumsal travmayı Alman toplumuna ve Batı’ya anlatmakta genelde zorluk çeken Binali Yıldırım hükümetinin Almanya ile ikili ilişkilerde iyileşme sağlaması kolay değildir ve olmayacak gibidir. Çünkü Alman toplumu, aydınları ve siyasetçileri ‘aynı dünya görüşüne sahip oldukları’ kabul edilen bu hareket ve hükümet arasındaki organik ilişkiyi bildikleri için bu ‘kardeş kavgasının’ arka planını anlamakta tıpkı Türk toplumu gibi zorlanmaktadır. Nitekim, AK Parti hükümetlerinin 2013 yılına kadar bu hareketi sadece Türkiye’de değil, Almanya’da da destekledikleri herkes tarafından bilinmektedir. 2011 Eylül’ünde Almanya’ya resmi ziyarette bulunan dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün oradaki programlarında en önde yer alanların çoğunluğu bu hareketin mensupları idi. Alman basınında özellikle Gülen okullarının açılması  ve ZAMAN gazetesi başta olmak üzere AK Parti’yi en fazla destekleyen STK’lar da hükümetin desteğini almışlardı. Alman kurumları ve hükümeti de bunu ‘doğal bir işbirliği’ olarak görmüştü. “Türk siyasetinin bir çatışma ve propaganda alanına” dönüşmesi başta Alman güvenlik kurumlarını endişelendirmiş ve PKK ile FETÖ örgütlenmeleri Almanya’nın kamu güvenliği sorunu haline dönüşmüştür.

16 TEMMUZ KIRGINLIĞI

Angela Merkel’in Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasından sonra çok kısa sürede olsa Başbakanlık yapan Ahmet Davutoğlu ile 2015 yılında yoğunluk kazanan ‘mülteci krizi’ nedeniyle sıkı bir teşrik-i mesaisi olmuştur. Almanya’nın 1 milyona yakın Suriyeli mülteciyi alması ve Avrupa’yı kasıp kavuran genel mülteci sorunu nedeni ile büyük bir iç tartışma yaşanmış ve Merkel’in  “mülteci politikaları” Almanya’nın siyasi gündemine oturmuştur. Bunun bir etkisi de  yabancı göçmenlere karşı olan Almanya için Alternatif isimli siyasi partinin ortaya çıkması ve hızla yükselmesi olmuştur. Türkiye’nin “mülteci geçiş yolu” olması nedeni ile eline yeni bir koz geçmişti ve Davutoğlu bu kozu  oynayarak, Almanya ile Türkiye arasında hem ikili hem de AB ile  Türk vatandaşlarına
vize serbestisi sağlayacak anlaşmayı 18 Mart 2015’de imzalamıştır. Oysa bugüne kadar Davutoğlu’nun gerçekçi olmayan ve Türk toplumuna “vadettiği vize serbestisi” halen gerçekleşmemiş ve gerçekleşmesi de vakit alacak gibidir.

Türkiye’de de Almanya karşıtı görüşler hızla değişik medya organlarında yayınlanmaktadır. Birçok TV programı ve makalede Almanya karşıtlığı eğilimi hızla artmaktadır. Bir başka ifadeyle Alman ve Türk kamuoyu karşılıklı olarak kutuplaşma yaşamaktadır. Özellikle 15 Temmuz sonrası Türkiye’yi arayıp sormayan Avrupalı siyasilere büyük bir kırgınlık duyulmaktadır. Buna bir de Almanya’nın 2 Haziran 2016’da  Meclis’te Ermeni soykırımı adı altında Türkiye’yi ağır yaralayan ve iki ülke ilişkilerinde kapatılması çok zor bir yarayı açan Meclis kararı Türkiye’deki Almanya algısının hızla kötüleşmesine ve Almanya’nın da Türkiye’yi “bölmek isteyen ülkeler sınıflandırılmasına” dahil olmasını beraberinde getirmiştir. Merkel’in Türkiye ziyaretinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı 6 Saatlik görüşmeden bir sonuç çıkmamış ve Merkel’in “radikal İslamcı terör” kavramı Erdoğan tarafından reddedilmiştir. Artık Merkel ile Erdoğan arasında “kimya uyumu” kalmamış, Erdoğan Alman basınında, (Handelsblatt, Der Spiegel vs.) “otokrat lider” olarak tanımlanırken, Merkel “anti-otokrat lider” olarak gösterilmektedir. Bunun anlamı Almanya ile Türkiye arasındaki “siyasi çatlağın genişlemesi”dir. Die Welt Gazetesi temsilcisi Deniz Yücel’in tutuklanıp göz altına alınması ise işin tuzu biberi olmuştur. Merkel’in 18 Şubat’ta Deniz Yücel’in tutuklanmasıyla ilgili “acı verici ve hayal kırıklığı” sözleri gelinen noktayı açıklamaktadır.

Almanya’da imamlara yönelik ‘casusluk’ suçlamasıyla yaşanan sorun Merkel-Yıldırım görüşmesinde çözümlenmişken şimdi yeni bir sorun devam etmektedir. Referandum için Erdoğan’ın Almanya’ya gitmek istemesi yeni bir krizin habercisi olmuştur. Erdoğan’ın Türk vatandaşlarına konuşması hukuken bir sorun değil. Fakat bu bir siyasi soruna dönüşecektir. Almanya’nın nasıl bir tepki göstereceği bilinmiyor. Fakat müsaade edilmemesi halinde şüphesiz Türk-Alman ilişkileri daha da gerilecektir. Sonuç olarak, son 15 yılda mutlu ve gelecek vadeden bir seviyeden kutuplaşan duruma dönüşen Türk-Alman ilişkileri, eylül ayında Almanya’da yapılacak genel seçimlere kadar “sürekli gerginlik” hali yaşayacaktır. Alman Sosyal Demokrat aday Martin Schulz’un seçimleri kazanması durumunda ise, Türk-Alman ilişkileri bugünleri arayacak duruma dönüşecektir. Tabii Türkiye’de de 16 Nisan referandumunun sonucu da bu gerginliği artırıcı ve azaltıcı bir rol oynayacaktır. Bir başka ifadeyle iki önemli siyasi gelişme farklı sonuçları beraberinde getirecektir. Referandumdan evet çıkması ve eylül seçimlerini Schultz’un kazanması durumunda gerginlik artacaktır. Tersi yaşanırsa da ‘durumlar’ idare edilebilecektir.

Nereden bakılırsa bakılsın, Türkiye-Almanya ilişkileri dibe vurmuştur ve bu sağlıklı bir durum değildir. Baharın başladığı şu günlerde Türk-Alman ilişkilerinde ‘Soğuk kış’ devam etmektedir. Halbuki Türkiye ve Almanya Avrupa’nın kendi içinde geçirdiği tartışmalar çerçevesinde birbirlerine en fazla ihtiyaç duydukları bir dönemdedir. Kimin kime “gönül koyduğu” değil, akıl ve mantık çerçevesinde ilişkileri düzeltme dönemidir. Umarız Ankara ve Berlin’deki ‘sağır kulaklara’ hitap etmiyoruz!!!

Angela Merkel’in muhalefet lideri olarak Şubat 2005’te Ankara’ya yaptığı ziyaret ve Türkiye’ye önerdiği ‘iltimaslı ortaklık’ fikri ikili ilişkilerde sorunların çıkacağının işaretini veriyordu.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir