Görüşler

Dr. Hayati Bice yazdı: ‘Ruhunu iblise satmış vaiz’in çirkin yüzü

Dr. Hayati Bice yazdı: ‘Ruhunu iblise satmış vaiz’in çirkin yüzü

Ülkücü Yazarlar Derneği Genel Başkanı Dr. Hayati Bice, sahte manevi önderlerin ortak özelliklerini İngiliz psikiyatrist Anthony Storr’un ‘Öteki Peygamberler’ kitabından yola çıkarak kaleme aldı.

DR. HAYATİ BİCE

FETÖ/PDY adı verilen yapının Türk halkının öz evladını, nasıl olup da kendi halkına kurşun yağdırabilen, insanları tanklarla ezip geçebilen gaddar caniler haline getirilebildiği 15 Temmuz gecesinden bu yana tartışılıyor. Yapılanmanın odağındaki kişinin yurtdışından verdiği talimatlarla sıkı eğitim süreçlerinden geçmiş kişileri nasıl etkileyebildiği hem ilahiyatçılar hem de psikiyatristler tarafından tartışılıyor.

İngiliz psikiyatrist Anthony Storr, (1920-2001)  “Öteki Peygamberler”  kitabında mürşid anlamındaki  “Guru” terimini, “hayatın anlamı üzerine özel bilgi sahibi olduğunu iddia edenler ve bundan ötürü de, başkalarına hayatın nasıl yaşanması gerektiği konusunda söz söyleme hakkı olduğunu hissedenler” olarak tanımlamaktadır. Gurular, çoğu kişisel vahye dayanan, özel, manevi bir iç görüye sahip olduklarını iddia edip takipçilerine, kurtuluş için bazı yollar ve sonuçta cennet vaad ederler. Sahte “mürşidimsi guru”ların çoğu, saygı duyulmaya lâyık olmayan, güven sahtekârları veya bağlılarını duygusal, maddi ve cinsel olarak kötüye kullanan vicdansız psikopatlardır.

“Hiçbir guru, bu niteliklerin hepsini taşımasa bile, en iyisinden en kötüsüne kadar hepsinin sıradan insanlardan ayrılan ortak özellikleri vardır” diyen Storr’a göre manevî üstünlükleri olduğunu iddia edebilecek kadar kibri olan herkes “ruhanî  önder” Batı’daki yaygın tabiri ile guru olabilir. Bu tür kişilerin narsist ve paranoid kişilik bozuklukları ile malül olduğu bilinir.

Storr, kitabında tek tek örnekleri irdeledikten sonra insanları manevî yönden etkileyen kişilerin ortak niteliklerini özetleyerek insanların manevî ihtiyaçlarını sömürerek bir kötülük imparatorluğuna dönüşen yapılara karşı insanlığı uyarmak gibi insancıl bir görevi yerine getirmektedir. Storr bir psikiyatrist olarak insanlık düşmanı bir sapkın cani veya saygın manevî önder olarak anılan kişiler arasındaki benzerlikleri bir tablo halinde önümüze koymuştur.

“Nâkıs Darbe” girişiminin akıl hocası “Amerika’daki Adam” F. Gülen de Storr’un tanımlamalarına göre ‘mürşidimsi’ kelimesinin kapsama alanındadır. 7 Ağustos 2016 Pazar günü Yenikapı’da toplanan muhteşem mitingde MHP lideri Devlet Bahçeli tarafından “Ruhunu iblise satmış vaiz” olarak tanımlanan bu kişinin mânâ âleminde nasıl çirkin bir resme sahip olduğuna, Storr’un kitabındaki tasniften yararlanarak psikiyatri alanından alınan kavramlarla ışık tutmak isterim.

Sahte manevî önderlerin ortak özellikleri

Sahte mürşidler, genelde güçlerini vicdansızca kullanarak etkileri altındaki insanları, her yönden sömürür veya başlangıçta masum niyetlerle yola çıkmış olsalar bile, zaman içinde yanlış yollara saparak zalim figürlere dönüşürler. Storr’un “Öteki Peygamberler” kitabındaki kriterlerden yararlanarak “mürşidimsi”lerin ortak özelliklerini maddeler halinde ele alalım. Her bir maddeyi ülkemizin manevi hayatını zehirleyen “ruhunu iblise satmış vaiz” örneğinde sorgulamalısınız:

1) Sahte “mürşidimsiler”in ortak bir özelliği, “güzel, ağdalı ve tumturuklu konuşma becerileri sergilemeleri”dir. “Amerika’daki Adam”ın bu konudaki yeteneği tartışılmaz. 1970’li yıllarda teyp kasetleri ile çoğaltılarak yayılan günlerden bugün internet üzerinden dağıtılan video sohbetlerine kadar ağdalı bir dil kullanılan ve yer yer teatral sahnelerle soslanan “ağlamaklı vaazlar”ından haberdar olmayan okur olacağını sanmıyorum.

2) Otoriter ve paranoyak olan ‘mürşidimsi’ler potansiyel olarak tehlikeli sayılmalıdır. “Amerika’daki Adam”ın bu özelliklerinin hayata yansımalarını görmek için uzun süreler yanıbaşında bulunarak topluma gizli hallerini de gözlemleyen Nurettin Veren ve Latif Erdoğan’ın anlatımları yeterince veri sağlamaktadır. Kendi yakın elemanlarını bile dinleten, Genelkurmay Başkanı’nın odasına dinleme cihazı yerleştirten, üst düzey MHP yöneticilerinin evlerine gizli kameralar yerleştirerek elde ettiği görüntülerle ülke siyasetini tanzime yeltenen ve bunda da kısmen başarılı olan bir yapılanmadan söz edildiğini unutmayınız.

3) Sahte “mürşidimsiler”i ayırt edici bir özellik, yakın halkasındaki kişiler için bile, giderek daha fazla ulaşılamaz hale gelmeleri, insanüstü alana geçmeleridir. Bu konuda yine Gülerce’nin tanıklığı ile aynı sosyal ortamı paylaştığı kişiler ile ortak zaman kullanımının günde en fazla birkaç saat ile kısıtlı oluşu, kendisi ile görüşmek isteyen “hatırlı kişiler”in aylar önceden randevu talebi bildirmesi şeklinde bir erişilmezlik çemberi ile karşılaşmaları, araya giren aracılar üzerinden bu çemberi aşma çabaları basına yansıyan konulardır.

4) Yaşama alanı olarak bir çiftlik gibi izole bir alanda yerleşen ya da sosyal yönden kendilerini soyutlayan bir dini eğilimli grup şüphe uyandırmalıdır. Buna bağlı olarak “iyi/kötü”, “onlar/biz” , “rahmanî/şeytanî” gibi ve benzeri biçimde keskin ve uzlaşmaz sınırlar koyan akımlar maneviyat istismarı yönünden şüphelidir. “Amerika’daki Adam”ın ömrünün son 17 yılını geçirdiği Pensilvanya’daki çiftlik bu yönüyle de çok tipik bir örnek teşkil etmektedir.

5) Sahte “mürşidimsiler” müritlerinin hayatını değiştirmek adına, okul tercihi, istihdam, iş değiştirme gibi kişinin hayat çizgisini değiştirecek kadar önemli kararlar veriyorlarsa tehlikelidirler. Bu konuda “Amerika’daki Adam”ın organizasyonuna kaptırılmış nitelikli Türk çocuklarının polis koleji ve askerî okullara yönlendirilmelerine dair binlerce örnek hatırlanmalıdır.

6) Okul tercihi, istihdam, iş değiştirme alanlarında bağımlı kılınmış kişilerden istenen davranışların yerine getirilmesinin, grup içine kabul ve sadakatin test edilmesi için zorunlu olduğu durumlar çok tehlikelidir. Bu konuda da ciddi hattâ psikolojik zorlama sonucu çaresiz kalan kişilerin intiharına varan vahim durumlar ülkemizde de kayda girmiştir.

7) Etki altına aldığı insanların parası, giyimleri, kişisel malları ve evleneceği eşler konusunda denetim sahibi olmayı isteyen ve denetim uygulayan “mürşidimsiler”den hemen uzaklaşılmalıdır. Bu konuda da “Amerika’daki Adam”ın etrafındaki grup içerisinde oluşturulmuş kataloglardan “hayat arkadaşı” seçtirilerek yapılan “cemaatiçi eşleştirmeler” örneği yeterlidir. Buna benzer bir evlilik uygulamasının dünyada çok iyi bilinen örneği olarak Moon Tarikatı’nın “cemaat içi toplu evlilik ritüelleri” hatırlanmalıdır.

8) Sahte “mürşidimsi”lerin bir diğer özellikleri, kendilerine bağlananlardan, cemaat öncesi hayatlarındaki önceki kimliklerini tamamen bırakmalarını istemeleri, etki altına aldıklarından isimlerini bile değiştirmelerini talep etmeleridir. “Amerika’daki Adam” işi bu noktada yaygın bir şekilde uygulamaya koymamakla beraber, “cemaatiçi evlilikler”de doğan çocukları isimlendirmesi noktasında heveskâr olduğu bilinir. Bir örnek olarak bundan 30-40 yıl öncesinde Türk toplumunda hemen hiç kullanılmayan “Nurefşan” ismini taşıyan genç insan sayısının son yıllardaki artışına bakılabilir.

9) Sahte “mürşidimsiler”in malî çıkarcılık, sömürü/kokuşma anlamında kolayca bozulmaları ortak bir noktadır. “Nâkıs Darbe” müteşebbisi “okyanusötesi cemaat”in malî organizasyonu, kredileri, sigorta işlemleri çok ciddi bir incelemeye tabi tutulmalıdır. Sık sık “emekli imam maaşı” ile geçindiğini dile getiren “Amerika’daki Adam”ın milyarlarca dolarlık bir maddî rezervi yönetmesi yeterince uyarıcıdır.

Burada dokuz madde olarak sıralanan “sahte mürşid” özellikleri, “Amerika’daki Adam” ve kırk yıldır emek verip dokuduğu, kozasını ördüğü cemaati üzerinde yapılan bir çalışmanın sonucu değil, Anthony Storr adlı psikiyatristin Batı’da etkili olmuş maneviyat istismarcılarını incelemesi ile ortaya çıkmış olan “Öteki Peygamberler” kitabından alınmıştır. Sahte mürşid özellikleri, ülkemizde 15-16 Temmuz gecesi yaşanan kanlı sahnelerin müsebbibi olan F. Gülen’e ne kadar da uyuyor. Ülkemize bela olan bu maneviyat sömürüsünün engellenmesi için kamu adına görevli olanların gaflet ve en azından görev ihmali de sorgulanmalıdır. Bu sorumluluk akademiden Diyanet’e kadar hemen herkesi kapsama alanına almaktadır.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir