Görüşler

Şanlı Bahadır Koç yazdı: ‘Kaybedenler Kulübü’ Trump’ın başını yiyebilir mi?

Şanlı Bahadır Koç yazdı: ‘Kaybedenler Kulübü’ Trump’ın başını yiyebilir mi?

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsünde çalışmalarını yayımlayan ABD uzmanı Şanlı Bahadır Koç; ABD, Charlottesville’de patlak veren olayları değerlendiriyor.

Geçen hafta ABD’de ırkçılarla ilgili yaşanan gerilim mümkündür ki çok da uzun olmayan bir süre sonra unutulup gidecektir. Ama öyle olmaması ve hatta Trump’ın “başını yemesi” daha muhtemeldir. Mümkün ama belki henüz çok muhtemel olmayansa beyaz milliyetçiliğinin zamanla gelişip serpilmesi ve bu hafta yaşananların ileride önemli bir milat olarak görülmesidir.

Amerika’da hep var olan ama 1940’lardan bu yana genelde radarın altında, gözlerden uzakta, uzunca bir süredir genelde en fazla bir mizah objesi olarak görülen beyaz ırkçı milliyetçiler ve neo-Naziler artık gündemde daha çok mu olacak? Yaşanan sadece, 1) eskiden bölük pörçük olan grupların teknoloji sayesinde birbirlerinden daha fazla ve hızlı haberdar olmaları, 2) ekonomik kriz sonrasında belki bir parça daha fazla ilgi çekmeleri, ve 3) Trump ile beraber kendilerine en azından bazı konularda ve bir ölçüde yakın bir Başkan bulunca ortaya daha sık, açıkça ve cesaretle çıkmaları olabilir. Gösterilerine genelde hala ancak yüzlerle ifade edilebilecek kişi katılıyor. Şu an önemli bir seçmen tabanları olduğu kuşkulu. Ama “uygun” koşullarda, etkin liderlik ve iletişim stratejisiyle Amerika’daki memnuniyetsiz ve kızgın kitleler içinde hızlı bir büyüme yaşamaları da mümkün olabilir. Dün Trump’a oy veren ve ondan hayal kırıklığına uğrayanlar ya da onun “şehit edilmesiyle” beraber daha radikal fikir ve gruplara açık hala gelebilecek bazı beyazlar zamanla bu tür aşırı eğilimlere girebilirler. Sonuçta teknik anlamda ekonomik kriz geçmişse bile “hissedilen kriz” devam ediyor.

Eskisi kadar büyük olur mu bilinmez ama “bugün ya da yarın” yeni bir kriz zaten “kapitalizmin emri.” Teknoloji de “orada olmaya” devam edecek. Ve kendi gitse bile bir ihtimal bu gruba dolaylı olarak da sağladığı platform, “iyisi kötüsü olmayan” reklam ve kısmi meşruiyet nedeniyle Trump, Pandora’nın kapağını açmış olabilir.

Aslında bu grupları tek bir çadır altında toplamak ya da incelemek de kolay olmayabilir. Irkçılık, beyaz milliyetçiliği, kapitalizm karşıtlığı, Yahudi düşmanlığı, İslam düşmanlığı, göçmen aleyhtarlığı, siyahları alt ırk olarak görme gibi bazen “birbirini destekleyen” bazı açılardan çelişkili itki ve “programlara” sahip, aslında büyük ölçüde lidersiz ve sahipsiz bir “hareket”ten bahsediyoruz.

Lider olarak öne çıkan bazıları var ama bunlar 30’lu hatta bazıları 20’li yaşlara yeni girmiş genç isimler. Bu hafta yaşananlardan sonra içlerine polis ve FBI’ın daha da büyük bir istek ve aciliyet duygusuyla sızmaya çalışacağından emin olabiliriz.

Eskiden “beyaz Amerikan milliyetçileri,” “bu ülke bizim, biz kurduk, biz yöneteceğiz, ona göre” diyorlardı. Şimdiyse, “ülke elimizden kayıp gitti, Yahudiler, siyahlar, Müslümanlar, Hispanikler, göçmenler onu bizden aldı, geri istiyoruz” diyorlar. Ama nasıl olur, Amerika’nın en zengin, eğitimli, ünlü, etkili insanları beyaz değil mi? Bir önceki hariç tüm Amerikan başkanları beyaz Amerikalılar arasından çıkmadı mı? Evet. Ama beyazlar profesyonel mesleklerde artık eskisi kadar hakim oranda değiller.

Elit eğitim kurumlarında da. Medyada, eğlence sektöründe, siyasette beyaz olmayanların sayı ve etkisi artıyor. Bütün bunların ötesinde ve söz konusu marjinal de olsa ilgi çeken hareketin öne çıkmasında esas itici faktör, Amerikan alt sınıfı içinde giderek büyüyen bir beyaz katmanın oluşması ile ilgili olabilir. Ayrıca beyazlar arasında, kendi alt tabakada olmasa da sınırda olan ya da artan ekonomik belirsizlik nedeniyle her an kendisinin ya da çocuklarının bir şekilde oraya düşebileceğinden endişe edenler artıyor.

Eskiden lise mezunu beyazlar özellikle imalat sektöründe oldukça uygun ücretlerle, emekli oluncaya kadar çalışacaklarından emin oldukları “saygın” işlerde çalışıp ev-araba “yapabilirken” şimdi onların çocukları için bu tür iş olanakları yok ya da azalıyor. Beyazların ağırlıkta olduğu orta batıda otomotiv, Apalaşya’da kömür sektörünün çökmesinin beraberinde getirdiği bölgesel ekonomik çöküş, bunun beraberinde getirdiği eğitimsizlik, işsizlik, uyuşturucu, dağılmış aileler, içeriden birileri tarafından onların aleyhine kurulduğu hissedilen sisteme yabancılaşma, “kendi ülkelerinin ellerinden kaçıp gittiği” hissi yaratıyor olmalı. Biraz abartarak söylemeye izin varsa, “artık ya McDonalds’da garson olacaksın ya da Silikon vadisinde programcı” ve bu çocuklar program yazıcılar arasında “azınlıktalar.” Beyazların “kaybedenleri, Amerika için uzun dönemli ve giderek artan bir problem alanı olmaya aday. Burada şu anda çok çok marjinal bir grup olan beyaz milliyetçi benzeri gruplar için büyük bir maden olabilir.

17-08/18/ekran-alintisi-1503088802.JPG

Eğer yeni(den) yükselen bir beyaz (üstünlüğünü savunan) ırkçı bir hareket varsa eğer bunun ana motorunun siyah karşıtlığından çok Amerikan kamusal hayatında önemli derecelere ulaşan Yahudi etkisine duyulan tepkiye bağlamak daha doğru olabilir. Dikkat, burada tamamen spekülatif bir alanda at koşturuyoruz, çünkü bu konular ne Amerikan medyasında ne de bilebildiğim kadarıyla üniversitelerde çok fazla ele alınıyor, araştırılıyor.

Ekonomik krizin çıkış noktası finans sistemiydi ve bu sektörde Yahudi Amerikalıların orantısız sayı ve etkinlikte olduklarını düşünmek için kafayı yemiş bir komplo teorisi müptelası olmak gerekmiyor. Siyahlara kabadayılık yapmak için Nazi sembol ve söylemlerine pek fazla “ihtiyacınız yok.” Siyahlara karşı ırkçı tavır ve söylemler ince ince ve bazen de açıkça günlük hayatın içinde bolca var zaten. Ama Nazi sembollerinin eskiye oranla daha fazla ve çekinmeden kullanılması bu grupların ağırlık noktasının siyah karşıtlığı dışında olduğunu düşündürtmeli mi? Bu grupların da ötesinde ABD’de dışa vurulmayan Yahudi aleyhtarlığının aslında çıplak gözle görünenden çok daha fazla olup olmadığı önemli ama cevabı meçhul bir soru olabilir. Genelde kriz sonrasında farklı çevreler tarafından bankalar, Washington, kodamanlar, büyük şirketler, “liberal medya” gibi şeylerden şikayet edilirken acaba sadece özellikle kulak kabartanların ve bunun için “donanımlı olanların” duyabileceği şekilde fısıltıyla aslında “Yahudi, Yahudi” deniyor olabilir mi? Trump’ın seçilmesi neo-Nazi, beyaz milliyetçi gruplara bir tür güven verdiği söylenebilir.

Babasının Nazi geçmişi olan Trump’ın aynı zamanda Yahudi kız, damat ve torunları var. Kendi Yahudi karşıtı mı bilinmez ama Trump’ın Amerikalı Yahudilerle hem yakın ve çeşitli ama belki çok da rahat olmayan ilişkileri var. Zengin, güçlü, eğitimli bir Amerikalı, siyahlar aleyhine duygu ve düşüncelerini, önyargılarını, orada burada ağzından ucundan da olsa kaçırabilir. Bunun çok örnekleri var. Ama benim hatırladığım kadarıyla üst düzey neredeyse hiçbir üst düzey Amerikalı ve tabii özellikle de siyasetçi son on yıllarda Yahudiler hakkında benzer bir hataya düşmedi. Nixon’ın Beyaz Saray’da Yahudiler aleyhine epey şey söylediğini biliyoruz ama bunları sonradan yayınlanan özel konuşma bantlarından öğrendik. ABD’de en büyük tabulardan biri Yahudi aleyhtarlığıdır. Ama bu her zaman böyle değildi. 2. Dünya Savaşı öncesinde açıkça anti-Semitik önyargılarını ve olumsuz düşüncelerini dile getiren çok sayıda “başarılı” Amerikalı siyasetçi olmuştu.

Artık ve uzunca bir süredir bu mümkün değil. Bu tabu (“cıss”) Trump’la beraber yıkılabilir mi? Bunun yüksek ihtimal olmadığını, Amerikan sisteminin Trump üzerinden, mümkündür ki onu Beyaz Saray’dan istemediği bir şekilde ve belki de görev süresini doldurmadan göndererek, bu konuda güçlü bir mesaj vereceğini düşünebiliriz. Bu konuda sistemin içinden Trump’a kol kanat germek isteyebilecek çok kişi de olmayacaktır. Böyle bir şey normalde bile çok riskli olurdu zaten ama Trump da türlü abukluk ve çirkinlikleriyle potansiyel müttefiklerini adıma adım kendinden uzaklaştırıyor. Ama Trump’a yapılacak onu görevden almak ve/veya “kötü muamele”de bulunmak, onu “Beyaz Saray’a hapsedip” iş yapamaz hale getirmek, ABD’de derecesini bilmediğimiz ama görünenden daha güçlü olduğunu sandığımız gizli Yahudi aleyhtarlığını arttırır mı, yoksa onu yüzeye güçlü bir şekilde çıkmadan, tutuşmadan söndürür ve daha derinlere mi iter, onu söyleyebilecek durumda değiliz.

17-08/18/170428100933-trump-white-house-0425-1024x576-1503088635.jpg

Trump, salı günkü basın toplantısında olduğu gibi medya ile ters düşmeye, onlara hakaret etmeye bayılıyor. Bunun tabanı mutlu ettiğini düşünüyor. Bu kısmen doğru olabilir. Ama o taban a) zaten sınırlı, b) kendi tabanı aleyhine çıkarmaya çalıştığı ama beceremediği yeni sağlık yasası gibi saçmalıkların da etkisiyle yavaş da olsa küçülüyor, c) taban onu bırakın tekrar seçtirmeye d) soruşturmalarla üstüne çullanıldığında ona etkili bir bodyguard olmaya dahi yetmez. Trump ayrıca, e) partisinin marka değeri ve adayları için de “zehirleyici” olmaya başlıyor. Özellikle Demokratların baskın olduğu bölgelerdeki Cumhuriyetçi adaylar önce ondan kaçıp çok da uzun olmayan bir süre
içinde ona karşı açıkça bayrak açabilirler.

2018 Kongre seçimlerinde Cumhuriyetçiler şimdiden beklendiği gibi önemli bir başarısızlık yaşarlarsa bu büyük ihtimalle Trump’ın kapısının önüne bırakılacaktır. Kaldı ki, Trump’ın o zamana kadar görevde kalamama ihtimali de göz ardı edilebilecek kadar küçük değil.

Bu son olaylarda beyaz Amerikalı ırkçılara karşı yeterince hızlı, açık ve güçlü tepki göstermemiş olması, sonra yetersiz görülen ilk sözlerini bile sulandırmaya çalışması Amerikan sisteminin içinde ipini çekme konusunda karasız olan, bunu zamana bırakmayı tercih eden birçok kişinin fikrini değiştirmesine neden olmuş olabilir. Konu ile Trump’ı ucundan da olsa savunan tek bir üst düzey Cumhuriyetçi politikacı olmadı. Benzer tek bir kriz daha Trump ekibinden sadece Yahudi kökenlilerle sınırlı olmayan toplu istifaları getirebilir. Kendi partisi ve bazı kabine üyeleri tarafından terk edilen, geri kalanlarca da savunulmayan bir Trump’ı Rusya gibi konularda devam eden soruşturmalardan sonra “yemek” çok daha kolay olur. 

ABD tarihinde, gündelik hayatında ve siyasi sisteminde ince (“rafine”?) bir ırkçılık hep var. Ama bunu açıktan ifade etmekse bir süredir “muteber” değil. Siyahlar, Müslümanlar, göçmenlere karşı önyargı, küçümseme, farklı muamele edecekseniz bunu çok “çaktırmadan, bağırmadan” yapabilirsiniz. Yahudilere karşıysa bırakın direk ve açıkça ırkçılık yapmayı bunu yapanlara kol kanat germeyi falan aklınızın ucundan bile geçirmeyeceksiniz. Geçirirseniz sizi kulağınızdan tuttukları gibi kenara atarlar. Hangi pozisyonda olursanız olun. Bu kriz şimdiye kadar Başkan’ın birçok abukluğuna katlanan ABD sistemi için Trump aleyhinde kesin kararını verdiği “an”, bardaktaki “son ve en büyük damla” olmuş olabilir. Trump son 50 yılda görülen tüm Amerikan başkanlarından farklıydı. Kendi de kuralları değiştirdiği ve farklı kurallara tabi olduğunu düşünmeye başlamış olabilir. Bu kısmen doğru “ama artık o kadar da değil.” 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir