Görüşler

Şenol Kaluç yazdı: Yine bir mah-ı Muharrem geldi

Şenol Kaluç yazdı: Yine bir mah-ı Muharrem geldi

Muharrem Ayı’yla birlikte 12 gün boyunca oruçlar tutulacak; su ve et ağza sürülmeyecek, gün batımıyla iftar yapılacak. Kerbela şehidi Hz. Hüseyin için ağıtlar yakılacak. En az 12 farklı malzemeden yapılan Aşureler kaynatılacak.

Muharrem Ayı’yla birlikte 12 gün boyunca oruçlar tutulacak; su ve et ağza sürülmeyecek, gün batımıyla iftar yapılacak. Kerbela şehidi Hz. Hüseyin için ağıtlar yakılacak. En az 12 farklı malzemeden yapılan Aşureler kaynatılacak.

GEÇTİ BİR YIL, GELDİ MUHARREM

“Geçti bir yıl, yine bir mâh-ı Muharrem geldi

Söyle ey bâd-ı saba! Söyle; Hüseyn’im nerede

Göze nem, gönle elem, her- yana mâtem geldi

Söyle ey bâd-ı saba! Söyle; Hüseyn’im nerede

Kurret’ül’ayn-ı Resûl’üs’sekaleyn’im nerede

***

Kerbelâ; kerb ü belâ, kahr u anâ meydânı

O’na kim kıydı Zebûn- etti kim ol sultânı

Götürür hufre-i ısyâna, şu hâl insânı

Söyle ey bâd-ı saba! Söyle; Hüseyn’im nerede

Kurret’ül’ayn-ı Resùl’üs’sekaleyn’ im nerede”
K. E. Kürkçüoğlu

Alevî kelimesinin bir özel bir de genel anlamı vardır. İlki, Hz. Ali ile Fatıma’nın evlatları Hz. Hasan (Şerifler) ve Hz. Hüseyin’in (Seyitler) soyundan gelenleri nitelerken; ikincisi Hz. Ali’yi Peygamberden sonra imam-vasi olarak gören ve ilk üç halifeden üstün olduğunu kabul eden İslami gruplar için kullanılır. Bu nispetle Alevî kelimesi bir üst kimliktir ve birbirinden farklı hatta zıt akımları Ali sevgisi ve bağlılığı özelinde buluştururken, dışındakiler içinse aynileştirir. Bu ortak çatıya Alevîler, 12 İmam Şiileri, Zeydiler, İsmaililer, Nusayriler, Bektaşiler ve daha pek çok grup girer. Alevî tabiri 19’uncu yüzyıla kadar Alevîler arasında yaygın kullanılan bir tabir değildir. Alevîler kendilerini daha çok Haydari, Kalenderi, Hüseyni, Torlak, Işık, Kızılbaş, Bedreddini, Tahtacı, Sofi, Sufi, Sofi süreği vb. isimlendirmelerle anmışlardır. Bunun en büyük şahidi Pir Sultan Abdal’dır ve şiirlerinde “Alevî” kelimesi geçmezken sık sık ‘yol’dan bahsedilir:

“Muhammed Ali’nin kurduğu yoldur

Ak üstünde kara seçebilirsen

Gönülden itikat söyleyen dildir

Ali’nin sırrına erebilirsen”

18-09/17/ekran-resmi-2018-09-17-000219.png

ULU VE YÜCE ANLAMINDA ‘ALİ’

 Alevî kelimesi nispet yönünden “Ali” kelimesinden türemesine rağmen, Alevîliği “İslam dışı” gören bazı çevreler, Alevî kelimesini Sünnilik ve İslam’a duydukları antipati ve ideolojik gerekçelerle “Alev”, “Alav” ya da “Luvi” kelimesinden türediğini iddia etmiştir. Bu iddialar çok basit bir sözlük incelemesi ile dahi çürütülebilecek kadar zayıf olsa da bazılarınca kolayca kabullenilebilmektedir. Alevî kelimesi Arapça kökenlidir ve “Ali”den türetilmiştir. ‘Ali’, yüce, ulu anlamlarına gelir. ‘Alevi’- , ‘Ali’ kelimesine, mensubiyet-aitlik anlamı katan ‘-i’ son ekinin eklenmesi ve ulanırken de araya ‘v’ kaynaştırma sesinin girmesiyle türetilmiştir. Nasıl Hıristiyanlarda Hz. İsa’ya nispetle ‘İsevi’, Yahudilere Hz. Musa’ya nispetle ‘Musevi’ deniyorsa, Hz. Ali taraftarlarına da bu nispetle ‘Alevî’ denir. Osmanlıca sözlüklere bakıldığında da ‘Alev’in , ‘Alevi’nin ise şeklinde yazıldığı ve Alevi kelimesinin kelimesine yakınlığı açıkça (ilki elif, ikincisi ayn harfiyle başlar) görüldüğünden ‘Alevi’ kelimesinin alevden gelme ihtimali yoktur. Bugünkü alfabeden kaynaklanan benzerlik hissi ise bize harf inkılabının garip bir cilvesidir.

ALLAH, MUHAMMED, YA ALİ

Alevi nefeslerinde Hz. Muhammed ve Ali birbirinden ayrılmaz bir bütün olarak işlenirken buna sıklıkla Allah’ın da eklendiği hemen fark edilir. Nefeslerdeki, Hz. Ali ile ilgili aşırı övgü ve ulûhiyet çağrıştıran ya da tanrısallık atfettiği düşünülen mısraların varlığını şairlerin vecd halinde söyledikleri kastı aşmış, aşk ile söylenmiş aşırı ifadeler olarak düşünmek daha doğrudur. Çünkü bu tür ifadeler kullanılsa da Hz. Ali’nin Velayeti-Veliliği daima ön plandadır. Bu tür ifadeler Aleviliğin ilmihali sayılabilecek buyruk metinlerinde görülmez.

18-09/17/screenshot_3.jpg

Hz. Ali sevenlerini şöyle uyarır: “Benim yüzümden iki kişi helâk olmuştur: Sevip hakkımda ileri giden ve sevmeyip aleyhimde bulunan” Yine bir hutbesinde “Sakının bizim hakkımızda ileri inanca sapmaktan; biz kullarız, yaratılmışız; buna inanın sonra bizim hakkımızda, üstünlüğümüz hakkında dilediğiniz inancı güdün (Ancak Tanrılık, Peygamberlik müstesnâ)” demiştir.

“Muhammed Mustafâ nûr-ı Hudâdur

Alîyi sanma kim andan cüdâdur” Yeminî

HER ŞEYİN SIRRI ‘BA’DA

Hz. Ali’nin: “Her ne ki, Kuran’da vardır, Fatihayı şerif’te de vardır. Her ne ki, Fatiha’da vardır, Besmele’de de vardır. Her ne ki, Besmele-i şerif’te vardır, onun “Bâ” harfinde de vardır. O nokta ki “Bâ”nın altındadır. Ben o noktayım.” dediği rivayet edilirken; Resulullah’ın da kendisine; “Kâinat yaratılmadan önce neredeydin?” diye sorulduğunda; “Bâ”nın altındaki noktada gizliydim.” dediği rivayet edilir. Kuran-ı Kerim “Besmele” lafzıyla başlar. İlk harfi “Bâ”dır. Öyle ise her şeyin başı ve sırrı ‘Bâ’nın altındaki noktada gizlidir. Alevi inancına göre Resulullah ile Ali aynı nurdan iki parçadır. Bu nedenle Aleviler “Hz. Ali ve Ehl-i Beyt sevgisini” Allah ve peygamber inancının bir parçası ve imanın tamamlayıcısı olarak görür. Bu anlayış kendisini “Allah, Muhammed, Ali” terkibi ile gösterir.

“Cümle bir mürşide demişler belî

Tespihleri Allah Muhammed Alî

Meşrebi Huseynî ismi Alevî

Muhammed Alî’ye çıkar yolları” 

Kul Himmet

TEKLEŞTİRME YOKTUR

Ehl-i Sünnet içinde fıkıh ehli –buna Şia’da dâhildir- bu tabiri Hristiyanlıktaki teslis inancına benzetir, hâlbuki Hıristiyan teolojisindeki Baba-oğul-kutsal ruh (Allah-İsa-Cebrail) anlayışındaki gibi burada bir tekleştirme ve aynileştirme yoktur, sadece aralarındaki ilişkiye bir atıf vardır.

“Ay Ali’dir gün Muhammet 

Okunur doksan bin ayet 

Balıklar da suya hasret 

Çarh dönerler göl içinde” P.S.A.

Bu nefeste de görüldüğü gibi ay nasıl güneş olmadan parlayamaz ve göze gözükemez ise Hz. Ali’de Resululah’tan ayrı düşünülemez.

“Muhammed Mustafâ nûr-ı Hudâdur

Alîyi sanma kimandan cüdâdur

Muhibb-i hânedân-ı Ahmed olan

Süleymân-ı zamândur ger gedâdur

Muhammed Mustafâyı sevmeyenün

Cehennem cânına lâyık sezâdur

Anun evlâdı nûrı hürmetine

Günâhı mücrimün cümle atâdur

Ehadden nûr-ı Ahmed fark olunmaz

Yemînî gey hatâdur gey hatâdur” Yemini

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir