Görüşler

Emine Uçak Erdoğan yazdı: Suriyeliler, vatandaşlık ve ortak gelecek

Emine Uçak Erdoğan yazdı: Suriyeliler, vatandaşlık ve ortak gelecek

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık verileceği yönündeki söylemi yankı uyandırdı. Peki vatandaşlık verilmesi hepimiz için ortak bir gelecek kurmaya yardımcı olacak mı? Gazeteci yazar Emine Uçak Erdoğan yazdı.

[Karar]
EMİNE UÇAK ERDOĞAN

Geçen günlerde Helsinki Yurttaşlar Derneği’nin düzenlediği ‘Suriyeli Mülteciler ve Sivil Katılım’ isimli uluslararası toplantıya Balkanlar’dan katılan aktivistler, hükümetlerin medya aracılığıyla toplumu mültecilerle korkuttuğuyla ilgili değerlendirmelerde bulundular. Mülteci hakları konusunda çalışan aktivistler, gündelik hayattan örneklerle, İslamofobik kesimlerin burka, yaşam tarzı; İslamofobik olmayanların da güvenlik kaygısı üzerinden korkutulduğunu ifade ettiler. Balkan ülkelerinde çok az mülteci olduğu halde böyle politikalar yürütüldüğünü belirttiler. Onları dinlerken Türkiye’deki durumu düşündüm.

GÖRÜNMEZ OLSUNLAR

Türkiye yaklaşık 3 milyon Suriyelinin bulunduğu bir ülke. Ancak hem siyaset hem medya hem de toplum neredeyse onlar yokmuş gibi davranıyor. Akdeniz, Ege’de denizlere dökülmedikçe, yoğun oldukları şehirlerde ırkçı saldırılara maruz kalmadıkça yahut iç siyaset için özne olmadıkları sürece…

Yıllardır sahada kurulan gönül köprülerini, iyilik hikayelerini elbette önemsiyorum. Ama yeterli olmadığını da kabul etmeliyiz. Vize serbestisi tartışmalarında gördük ki bir anlamda baskı aracı olarak da görülüyorlar. ‘Kapıları açıp mültecileri salarız’ cümlelerinin terennüm edilmesi bile yeterince utanç vericiydi.

Toplum olarak büyük çoğunluk Suriyelilere açık kapı uygulamasından memnun ve gereken tüm yardımın yapılmasını destekliyor. Ancak araştırmalar kalıcılık ve birlikte yaşam konusunda böyle bakılmadığını ortaya koyuyor. Kamplarda kalmaları, mümkünse görünmez olmaları isteniyor. Çünkü bakış ilk günden itibaren misafirlik üzerine kuruldu.

Misafir bakışının kuşatıcılığı, bu bakışın onların gündelik hayatına yansıyan yönleri sıkça tartışıldı. Toplumsal uyum konusunda yapılan en önemli çalışmalardan olan Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi’nin raporunda Suriyeliler bu durumu şöyle değerlendiriyordu: “Türklerin misafirperverliğinden son derece memnunuz ve müteşekkiriz. Ama biz artık misafir değiliz. Bize misafir diyenler aslında bize haddimizi bilin misafir umduğunu değil bulduğunu yer demiş oluyorlar.”

Toplumun çoğunluğu Suriyelilere açık kapı uygulamasından memnun. Ancak araştırmalar kalıcılık ve birlikte yaşam konusunda böyle bakılmadığını ortaya koyuyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘vatandaşlık’la ilgili açıklaması Suriyelilerin kalıcı olduğunun devletin en üst makamları tarafından kabul ediliyor olması açısından iyi bir gelişme. Çünkü geçen bunca yılda hep geri dönecekleri üzerinden bir anlayış yer alıyordu. O yüzden eğitim, çalışma gibi alanlarda kalıcı çözümler gecikmeli hayata geçirildi, geçiriliyor. Şu an ikamet ve çalışma izinleri yasal olarak bulunsa da uygulamada öyle olmadığını eşit işe eşit maaş alamadıklarını, tarımdan inşaata birçok alanda kaçak olarak çalıştırıldıklarını ve çocukların da bundan nasibini aldığını biliyoruz. Gündelik hayatta sıradan bir durum olan banka hesabı açma mevzusu bile Suriyeliler için tam anlamıyla çözülmüş değil.

Banka hesabı lüks gelebilir çünkü barınma sorunları bile halen tam çözülmüş değil. Çalışma hayatında da durum böyle; işverenken de işçiyken de zaten çok olan bürokratik sorunlardan onlar daha fazla etkileniyor. Hep övündüğümüz açık kapı neredeyse bir yıldır uygulanmıyor, sınırda vurulanlar oluyor, ülke içinde seyahat etmeleri sorun ama bunlar konuşulmuyor bile.

Tekrar vurgulayayım böyle bir ortamda ‘vatandaşlık’ meselesinin gündeme gelmesi ne olursa olsun önemli bir konu. Mülteci olarak tanınmalarının önemine yıllardır vurgu yapıyoruz. Ama gündelik hayattaki sorunların, yasal mevzular çözülse bile kurumlar arası senkronizasyon eksikliği ve ‘öteki’ odaklı bir anlayış bürokraside giderilmedikçe tam olarak çözülmesi mümkün değil. Bu ülke vatandaşlarının da demokratik haklar, emek hakkı, taşeronlaşma ve daha birçok alanda köklü sorunları var. Sosyal olarak ayrışan bir toplum olmanın getirdiği sorunlar da gün geçtikçe büyüyor.

MAKBUL SURİYELİ

Suriyeliler iç çatışmaları, gerilimleri, siyasi kamplaşmaları giderek büyüyen bir ülkeye gelmenin ağırlığını üzerlerinde taşıyorlar. Yıllar süren baskı rejiminin ardından iç savaşın tüm yakıcılığını bir de göçün getirdiği sorunları yaşadılar, yaşıyorlar. Bu yüzden de geldikleri yerdeki her olumsuzluk onların daha çok etkilenmesine sebep oluyor. Yüksek lisans tezim sırasında yaptığım saha çalışmasında; ülke içindeki gerilimlerin onların gündelik hayatını çok etkilediğini ve yaşananların faturalarının onlara çıkarılmasının endişesini yaşadıklarını bunun da onların aidiyet, gelecek durumlarını olumsuz etkilediğiyle ilgili tanıklıkları dinleme fırsatım oldu. Diğer bir mesele yukarıda belirttiğim gibi toplumun büyük kesiminin onların varlığını desteklese de gündelik hayatında olabildiğince karşılaşmamaya çalışması.

Ve Suriyelilerin de kendi gettolarına çekilmek zorunda kalması. Mülteci konusuna bakışımız hatta yardım çalışmalarımız bile gündelik kamplaşmalardan etkilenmiş. Herkesin makbul bir Suriyelisi var ve herkes kendine yakın hissettiği Suriyeliyle görüşüyor, onunla dayanışıyor, diğerini istemiyor ya da kendisi için tehdit hissediyor.

Vatandaşlık mevzusu gibi önemli bir konunun Suriyelilerin toplumsal kabulünü zedeleyecek iç siyaset çekişmesine mevzu yapılmadan, sağlıklı şekilde tartışılacak bir zeminde konuşulması gerekiyor. Sosyal medyadaki ırkçı Suriyeliler karşıtı paylaşımların reel hayata taşınmasının önlenmesi elzem. Siyasi kamplaşmalar sebebiyle toplumun bu meseleye alacağı tavır zaten endişeleri olan Suriyelileri daha da olumsuz etkileyecektir. Suriyelilerin idari, hukuki haklarının olmayışı sebebiyle kendilerini güvensiz hissetmeleri, sosyal hayata katılımlarının önünde engel. Ama tek engel bu değil, karşılıklı tanıma ve tanınma hali de yok iki toplum arasında.

Yardım bakışının artık “ortak gelecek” çalışmalarına evrildiği ve farklı görüşlerden sivil toplum kuruluşlarının bu alanı yavaş yavaş örmeye çalıştığı günlerde; tepeden gelen açıklamaların bu çabaları gölgeleme riski de var. Ez cümle Suriyelilerin varlığının ve kalıcılığının gündeme gelmesi önemli ama eylemi olmayan bir söylem üzerinden yürütmek sorunlu;  bunu toplumun tüm kesimlerinin kendilerini içinde ve güvende hissedeceği bir şeffaflık ve tartışma zemininde yapmak önemli.

Maraş’taki mülteci kampı gerginliği bu konunun nasıl yapılmayacağının örneği olarak önümüzde duruyor. Şeffaflık ve katılımcılık, yerel halkın endişeleri, hissiyatı dikkate alınarak yapılacak bir çalışma “mülteci karşıtlığının” oluşmasına sebebiyet vermeyebilirdi. Vatandaşlık mevzusunda da bu önemli bir handikap unutulmamalı…

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir