Görüşler

Türk Cumhuriyetlerinin Bağımsızlığının 25. Yılı: Başarılar ve Başarısızlıklar

Türk Cumhuriyetlerinin Bağımsızlığının 25. Yılı: Başarılar ve Başarısızlıklar

Eski Sovyetler Birliği bölgesine dair çalışmalarıyla bilinen, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İlyas Kemaloğlu, Türki cumhuriyetlerin Sovyetler’den bağımsızlıklarını kazanışının 25. yılında geldikleri noktayı değerlendiriyor.

DOÇ. DR. İLYAS KEMALOĞLU

1991 yılında SSCB’nin yıkılmasından sonra Birlik içerisindeki beş Türk cumhuriyeti bağımsızlığını kazandı. Günümüzde de Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan bağımsızlıklarını pekiştirmiş, Avrasya coğrafyasında önemli rol oynayan birer ülke konumundadırlar. Bununla birlikte bağımsızlıklarından günümüze kadarki tarihleri farklı şekilde gelişti. Bu gelişim sürecinde cumhuriyetlerin etnik yapısı, sahip oldukları (ya da olmadıkları) enerji kaynakları, Rusya ve ABD gibi küresel ülkelerle münasebetleri etkili oldu.

Bağımsız Türk cumhuriyetlerinde iktidarda hâlâ Sovyet dönemi liderlerinin ve onların klanlarının olduğu söylenebilir. Tek istisnayı Kırgızistan oluşturmaktadır.

Cumhuriyetlerle ilgili en göze çarpan hususlardan biri şüphesiz devlet başkanlarının âdeta değişmez olmalarıdır. İslam Kerimov (Özbekistan), Saparmurat Niyazov (Türkmenbaşı), Haydar Aliev ölümlerine kadar devlet başkanlığı yaptılar. Diğer bir deyişle daha SSCB döneminde cumhuriyetlerin yönetimine atanan bu isimler 2010’lı yıllara kadar ülkelerini yönettiler. Kazakistan’da Nursultan Nazarbaev hâlâ iktidarda, Azerbaycan’da ise iktidar babadan oğula geçti. Dolayısıyla bağımsız Türk cumhuriyetlerinde iktidarda hâlâ Sovyet dönemi liderlerinin ve onların klanlarının olduğu söylenebilir. Geçiş sürecinde istikrarın sağlanması açısından bu husus önemli rol oynasa da uzun vadede Sovyet uygulamalarının bir kısmının devam ettirilmesini sağladı, demokratik yapıların gelişmesini engelledi. Bu bağlamda belki tek istisnayı Kırgızistan oluşturmaktadır. Orta Asya’nın “en demokratik ülkesi” olarak kabul edilen Kırgızistan, hem siyasî partilerin çeşitliliği hem de devlet başkanlarının değişimi açısından komşularından farklılık arz etmektedir.

Sovyetler’den Kalan Sorunlar

Sovyetler’den kalan sorunlar da günümüzde güncelliklerini korumaktadır. Yukarı Karabağ başta olmak üzere sınır problemleri, Kazakistan’daki kalabalık Rus nüfusu, Kırgız - Özbek çatışması, su kaynaklarının yetersizliği, ulaşım ve enerji hatları ve birçok alanda daha Moskova’ya devan eden bağlılık, bu sorunların başlıcalarıdır. Bu sorunlar, uzun vadede bölgedeki istikrarı tehdit edebilecek meseleler olduğu gibi Türk cumhuriyetleri arasındaki birliği de engellemektedir. Saydığımız bu sorunlara rağmen özellikle enerji kaynaklarına sahip cumhuriyetler, ekonomi alanında hızlı bir gelişim gösterdiler. Bu gelişim ise cumhuriyetlerin elini bölgede gözü olan Rusya ve Batı’ya karşı güçlendirdi, Rusya ile Batı arasında denge politikasını izlemelerini sağladı. Bu bağlamda yine tek istisna Kırgızistan’dır. Enerji kaynaklarına sahip olmayan Kırgızistan, stratejik mahiyetteki bütün kurumlarını Rusya’ya devretti ve birçok alanda Moskova’ya bağlı hâle geldi. Diğer taraftan enerji kaynaklarına sahip cumhuriyetler de gelirleri halka pek yansıtamadı, bunun da neticesinde adı geçen cumhuriyetlerde geçen süre zarfında orta sınıf oluşamadı. Enerji kaynaklarına sahip olunması,  bir başka sorunu daha beraberinde getirdi: Enerji kaynakları, diğer sanayi dallarının gelişimini engelledi ve ekonominin yalnızca enerji kaynaklarına bağlı kalmasına yol açtı.

Moskova 1990’lı yıllarda Orta Asya ile Kafkasya’da etkisini kaybetse de günümüzde bölgedeki Türk cumhuriyetlerinin en yakın ortağı hâline gelmiştir.

Bağımsız Türk cumhuriyetlerinin bulunduğu coğrafyanın (Orta Asya ve Kafkasya), stratejik öneme sahip olmasının, cumhuriyetlere olumlu katkısı olduğu gibi bu husus, olumsuz gelişmelere de yol açmaktadır. Ayrıca bu iki coğrafyanın Afganistan, Orta Doğu gibi sıkça askerî çatışmaların yaşandığı ve insan ile uyuşturucu ticaretinin çıkış noktalarının olduğu bölgelere komşu olması da cumhuriyetlerin işini zorlaştıran hususlardır. Başta Rusya ve ABD olmak üzere küresel güçlerin bölgede çıkarlara sahip olmaları ve kendi aralarında mücadele içerisinde olmaları da cumhuriyetleri zaman zaman tercih yapmaya zorlamaktadır. Türkmenistan neredeyse bağımsızlığından beri tarafsızlığını ilan etse de sahip olduğu enerji kaynakları ve ihtiyaç duyduğu boru hatları dolayısıyla özellikle enerji alanında Rusya ile işbirliği içerisinde bulunmakta, son yıllarda enerji projeleri dolayısıyla Çin ile de yakınlaşmaya çalışmaktadır. Kazakistan ile Azerbaycan, millî çıkarlarını gözeterek Rusya ile ABD arasında iyi bir dengeyi kurmuşken Özbekistan “git-gel” siyaseti izlemektedir. Kırgızistan ise yukarıda da belirtildiği gibi Rusya’ya fazlaca bağlı bir ülke konumundadır.

Rusya’nın bölgede ABD ve Çin ile kıyasla daha güçlü konumda olmasını; cumhuriyetlerin Moskova ile Sovyetler’den kalan bağlara sahip olmaları, Rusya’nın cumhuriyetlerdeki rejimleri “dışarıdan müdahalelere” karşı savunması, Moskova’nın her cumhuriyete karşı elinde siyasî, etnik, malî vb. kozlar bulundurması ve gerektiğinde bunları devreye sokması, Kremlin’in cumhuriyetleri de içerecek şekilde bölgede farklı alanlarda çeşitli örgütlenmelere gitmesi (Avrasya Birliği, ŞİÖ, Kolektif Güvenlik Örgütü Anlaşması vs.) gibi faktörlere bağlayabiliriz. Rusya’nın Kırgızistan, Özbekistan ve Kazakistan’daki askerî ve uzay üsleri ve Kırgızistan ile Tacikistan sınırlarının Rus askerleri tarafından korunması da Moskova’nın bölgedeki gücünü arttırmaktadır. Diğer bir deyişle Moskova 1990’lı yıllarda Orta Asya ile Kafkasya’da etkisini kaybetse de günümüzde bölgedeki Türk cumhuriyetlerinin en yakın ortağı hâline gelmiştir.

Türkiye ile İşbirliği

Geçen 25 yıllık süreçte cumhuriyetler, Türkiye ile de yakın işbirliği geliştirdiler. Bu bağlamda Ankara’nın en sıkı işbirliği içerisinde olduğu ülke şüphesiz Azerbaycan’dır. Onu, Kazakistan ile Kırgızistan takip etmekte, Özbekistan ile Türkmenistan ise Türkiye’ye karşı mesafeli davranmaktadırlar.

25 yıllık süreçte cumhuriyetler, Türkiye ile de yakın işbirliği geliştirdiler. Ankara’nın en sıkı işbirliği içerisinde olduğu ülke şüphesiz Azerbaycan’dır.

Her ne kadar Ankara, zaman zaman Türk dünyası ile ilgili yeterince ilgilenmediği suçlamalarıyla karşı karşıya kalsa da SSCB’nin yıkılışından sonra Türkiye’nin Türk dünyası ile geliştirdiği işbirliği artarak gelişmektedir. Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, TAKM (Türkiye, Azerbaycan, Kırgızistan, Moldova Avrasya Askerî Statülü Kolluk Kuvvetleri Teşkilatı), Türk Dünyası Belediyeler Birliği, TİKA, TÜRKSOY, TRT Avaz, Yunus Emre Vakfı gibi kuruluşlar Türkiye’nin Türk dünyası içindeki işbirliğini arttırmaktadır. Yine eğitim alanındaki işbirliği, “Türk Dünyası” kültür başkenti uygulaması, geleneksel Türk sporları Oyunları, “Türkvizyon” Şarkı Yarışması, kardeş cumhuriyetler arasındaki işbirliğini pekiştiren projelerdir. Genel olarak Ankara, günümüzde Türk cumhuriyetleriyle kültürel alandaki işbirliğine önem vermektedir. Ancak kalıcı ve uzun süreli çok yönlü işbirliğini sağlayacak olan da kültür ve eğitim alanlardaki münasebetlerdir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir