Görüşler

Doç.Dr. İlyas Kemaloğlu yazdı: Türkiye Eurovision’a neden katılmalı?

Doç.Dr. İlyas Kemaloğlu yazdı: Türkiye Eurovision’a neden katılmalı?

Eurovision'da kazanan bu akşam belli olacak. 2013 yılında çekilme kararı alan Türkiye, bu yıl da yarışmada yer almıyor. Peki, uluslararası bir etkinliği protesto etmek ne getirir, ne götürür? Mimar Sinan Üniversitesi’nden Doç.Dr. İlyas Kemaloğlu kaleme aldı.

[Karar]
İLYAS KEMALOĞLU

Mayıs’ın 10’unda İsveç’in başkenti Stockholm’de 61. Eurovision Şarkı Yarışması başladı. II. Dünya Savaşı’ndan neredeyse hemen sonra Avrupa ülkelerini kültürel alanda bir araya getirmek amacıyla başlatılan yarışma, spor müsabakası olmayan dünyadaki en popüler yarışmadır.

Yarışmanın resmî amacı ise başarılı şarkıcıların uluslararası arenada kendilerini göstermelerine imkân tanımak ve onları desteklemektir. Gerçekten de özellikle yarışmanın ilk yıllarında İsveç’li ABBA (1974) ve İsviçre’li Celine Dion (1988) gibi dünyaca meşhur şarkıcı ve müzik gruplarının yıldızı Eurovision’da galip geldikten sonra parladı. Bu durumun tersine dair de örnekler vardır. Yani meşhur sanatçılar arasından da yarışmaya katılanlar oldu. Patricia Kaas, Toto Cotugno, Engelberg Humperdinck bu sanatçıların başlıcalarıdır.

İlk yarışmadan günümüze kadar Eurovision’a 51 farklı ülke katıldı, her sene yarışmayı yaklaşık 600 milyon kişi izlemektedir. Eurovision’un popüleritesinin önemli göstergelerinden biri de Avustralya, İsrail, Ermenistan gibi Avrupa sınırlarının dışında kalan ülkelerin yarışmaya katılmaları ve organizasyonun ABD’de dahi yayımlanmasıdır. Diğer bir deyişle Eurovision, dünyada Olimpiyat Oyunları ile kıyaslanabilecek düzeyde bir organizasyondur.

Eurovision’un çok popüler ve Avrupa ülkelerini bir araya getiren ortak bir kültür projesi olmasına rağmen uzun yıllardan beri AB’ye dair iç ve dış politikanın önemli gündemlerinden birisini oluşturan Türkiye, 2013’te kurucu beş ülkenin (İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya, İtalya) yarı finallere katılmadan doğrudan finale katılma uygulamasını ve oylama sisteminin değişmesini protesto ederek Eurovision’dan çekilme kararı aldı. Diğer 45 ülke bu uygulamaya karşı çıkmazken Türkiye’nin bu adımı şaşırtıcı oldu. Kaldı ki gerek yeni oylama sistemi gerekse de yarışmanın kurucu ülkelerinin doğrudan finallere katılmaları bu ülkelere bir avantaj sağlamıyor. Nitekim yarışmanın 61 yıllık tarihinde yarışmayı en fazla kazananların başında gelen İrlanda, İsveç, Luxemburg, Hollanda bu beş ülke içerisinde yer almamaktadır. Kurucu üyelerden Almanya, İspanya ve İtalya yarışmaya 61 kez katılmalarına rağmen ancak ikişer kez birinci oldular.

Azerbaycan, Ukrayna, Estonya, Letonya gibi ülkeler yeni katılmaya başlamalarına rağmen şimdiden birer kez birinci olmayı başardılar. Dolayısıyla Türkiye ve başka ülkelere herhangi bir haksızlıktan bahsetmek mümkün değildir. Kaldı ki Türkiye de bugüne kadar yarışmaya 34 kez katılmış ve onunda ilk on içerisinde yer almış, dolayısıyla nispeten başarılı bir performans sergilemiştir. Yine oylamalardaki bazı sıkıntılara rağmen genellikle en iyi şarkı ve en iyi performansların birinci olduğu gözlemlenmektedir. 

Eurovision’a yöneltilen genel eleştirilerden biri de yarışmanın zaman zaman siyasî unsurlar içermesidir. Siyaset; kendini spor, sanat ve kültür de dâhil olmak üzere hayatın her alanında hissettirmektedir. Eurovision da bu bağlamda istisna değildir.

Cezayir, Fas, Mısır, Tunus gibi Ortadoğu ülkeleri, Avrupa Yayın Birliği’ne üye olmalarına ve yarışmaya katılma hakkına sahip olmalarına rağmen İsrail’in de yarışmada yer alması dolayısıyla Eurovision’a katılmıyorlar. İşin ilginç tarafı Mihail Gorbaçov’un SSCB’de iktidara gelmesi ve “perestroyka i glasnost” (yeniden yapılandırma ve açıklık) siyasetini izlemeye başlamasıyla Eurovision’a katılım konusu SSCB’de de gündeme gelmiş, ancak Komünist Parti “SSCB’nin daha bu kadar radikal değişikliklere hazır olmadığını” ileri sürerek bu teşebbüse karşı çıkmıştır. Yine şarkılarda da bazen tarihî ve siyasî olaylara göndermelerin olduğu görülmektedir.

Ermenistan şarkıcıları, yarışmaya katılmalarından itibaren birkaç kez eserlerinde 1915 olaylarını üstü kapalı bir şekilde de olsa işlemekten çekinmediler. Bu sene ise Ukrayna adına katılan Kırım Tatarı kökenli şarkıcı Jamala bir kısmını Tatar Türkçesi ile söylediği şarkısında Kırım Tatarları’nın 1944’teki sürgününü konu etmektedir.

Eurovision, Türkiye gibi bu alanda ön sıralarda olmayan ülkelerin sanatçıları için uluslararası arenada adlarını duyurmak açısından fırsattır.

Ancak komşuların birbirine oy vermesi de, bazı şarkılarda tarihî olaylara yer verilmesi de yarışmanın genel havasını bozmamaktadır. Bunun sebeplerinden biri de ülkelerin çoğunun bu organizasyonu illâ da birinci olunması gereken bir yarışma olarak değil de İngilizce’nin yanı sıra ülkelerin ana dillerinde, hatta ülkelerdeki azınlık dillerinde şarkıların söylendiği (örneğin Rusya’yı 2012’de Udmurt nineler kendi ana dillerinde söyledikleri şarkıyla temsil ettiler), millî folklorun, hatta millî kıyafetin, müzik aletlerinin sergilendiği bir festival olarak görmeleridir.

Dolayısıyla Türkiye’nin protestosunun bir anlamı olmadığı gibi, organizasyon yöneticileri de bu protestoyu ciddiye almamaktadırlar. Türkiye’nin bu protestosu ise ancak Türk seyircilerle sanatçılarına verilen bir “ceza”dır. Hâlbuki Eurovision, Türkiye gibi bu alanda en ön sırada olmayan ülkelerin sanatçıları için uluslararası arenada adlarını duyurmak, hatta yarışmada başarılı oldukları takdirde dünyaya açılmak için nadir fırsatlardan biridir. Dolayısıyla bu “ceza” kaldırılmalı ve TRT’nin klasiği hâline gelen Eurovision tekrar ekranlara dönmelidir.

İlgili Haberler
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir