İsmail Kılıçarslan'ın "Neşeli dindar kızlar, mutsuz İslamcı delikanlılar" başlıklı yazısına, mahallenin yazar delikanlıları itiraz etti: Kızların kariyer hırsı cihad gibi anlatılıyor.
Yeni Şafak gazetesi yazarı İsmail Kılıçarslan'ın "Neşeli dindar kızlar, mutsuz İslamcı delikanlılar" başlıklı yazısına mahalleden farklı tepkiler geldi. Dindar kızları sosyal, girişken ve öğrenme meraklısı olmakla öven, İslamcı delikanlıları ise nargile başında atıp tutmakla yeren Kılıçarslan'a şimdi de mahallenin yazar delikanlıları cevap veriyor.
Taha Ün: "Zaten delikanlı adam İsmail abinin sohbetine gitmez."
İslami kesim 13 yılda para ve makamla imtihan olundu
Taha Ün (Yazar)
İsmail abi sohbetlere kızların daha çok katıldığını söylemiş fakat zaten İsmail abi, Tarık Tufan, İbrahim Paşalı ve Sinan Yağmur gibi isimlere genelde kızlar gider. Bizler daha çok devrimci olarak gördüğümüz Hakan Albayrak, Sezai Karakoç, Abdurrahman Dilipak, İhsan Süreyya Sırma ve Bülent Yıldırım sohbetlerine gideriz.
Şu an Suriye’de cihada giden, zalim bir iradeye karşı baş kaldıran Müslüman Kardeşlerin yanında yer alan yüzlerce delikanlı var, bunlar İslamcı sayılmıyor mu İsmail abinin gözünde? İSAM’da, bilim Sanat Vakfı’nda, SETA’daki delikanlıları gidip gördü mü? Şu ana kadar kimsenin duymadığı işler yapan delikanlılar var. Somali’de Kuran kursu, su kuyusu açan 18-19 yaşındaki delikanlıları yok mu sayıyor?
İslami kesim son 13 senede para ve makamla imtihan olundu. Yapılabilecek pekçok eleştiriye rağmen ben Müslümanların bu sınavdan geçtiğini düşünüyorum. Yılda 10 milyar dolara yakın bir zekat fonu oluşturulması bunu n göstergelerinden biridir bence.
Kızlara gelince son yıllarda özel üniversitelerde okuyanlar içinde, başörtüsü hakkıyla eşcinsel haklarını bir potada değerlendiren saçma sapan bir güruh türedi. Orta ve uzun vadede bir sorun olacaksa bu noktada sorun olur.
Hasan İyibildiren: "Başörtüsüne özgürlük diye haykırırken savrulan şalları kastetmiyorduk."
Şal takıp gezsek daha mı mutlu oluruz
Hasan İyibildiren (Sosyal Medya Yazarı)
İsmail abimizin yazısını okuduktan sonra biz erkekler şal taksak daha mı mutlu olurduk diye düşünüp durdum.
İsmail abimizin haklı olduğu noktalar kadar haksız olduğu bir çok nokta var. Dindar kızlar dünyayı kurtarırken her İslamcı erkek nargile içmiyor ya da nargile içse de mücadelesine devam ediyor. Tanıdığım ve içinde bulunduğum bir çok sivil toplum kuruluşu ve insani yardım vakfında binlerce genç gecesini gündüzüne katıp kimseciklerin gitmediği onlarca ülkeye kütüphaneler, su kuyuları, hastaneler ve yetimhane yurtları açtılar. Kudüs'te Mescidi Aksa’nın gölgesinde binlerce kişiye iftar verdiler. Savaşın ortasına giderek Suriye'ye, Afganistan'a ve Mısır'a yardım götürdüler. Bayramlarda herkesin unuttuğu Afrika ülkelerine giderek kurban çalışması yaptılar ve on binlerce genç Sabah Namazı Devrimi ile her şehirde sabah namazlarında camileri doldurdular.
Başörtüsüne özgürlük derken daracık pantolonları kastetmedik
Genç kız kardeşlerimize gelince bu kadar aktif olmalarının temelinde 28 Şubat’ta biz erkeklerin terkettiği ama kızların terketmediği imam hatip kaleleri vardır. Kardeşlerimize eleştirilerimiz de var elbet; bizler 28 Şubat ve sonrasında başörtüsüne özgürlük diye haykırırken savrulan şalları, daracık pantolonları ve görünen boyunları kastetmiyorduk.
İsmail abi sen neşeli dindar kızları övüyorsun ama Allah gecinden versin cenaze namazına mutsuz İslamcı erkekler katılacak…
Mustafa Gözel: "Mutluluğunu İslam yolunda feda edebilen delikanlılar bir çırpıda siliniyor."
Hanımların sosyal olması İslam'da övünülecek bir şey mi?
Mustafa Gözel (Yazar, Adil Hareket ve İhya Derneği Genel Başkanı)
Ben en başında yazıda bahsi geçen olguların tamamı için hanım erkek ayrımını reddediyorum. İslam, dindarlık, İslamcılık gibi terimler üzerinden bir yazı yazılacaksa önce bu inanç sisteminin ölçüleri esas alınarak değerlendirme yapılmalıdır.
Bu tarz yazılara feminen egolarının okşanmasından hoşlanan yahut hata ve eksiklerinin dile getirilmesine tahammül edemeyen hanımlar hemen sarılır.
Oysa İslam'da hanımların sosyal hayatta çokça aktif olması övünülecek bir durum mudur? İslam'da mutlu, neşeli olmak insan için bir artı mıdır? Aksine dertli, mutsuz, öfkeli olmak -özellikle bu devirde- kaybeden olmanın (manevi anlamda) bir ibaresi midir? Yoksa tam aksi mi bunların?
Yazıda nargile denmiş. Nargile cafelerdeki hanım sayısından sanırım haberdar değiller. Konferanslar denmiş. Ben de üniversitelerde onlarca konferans düzenlemiş biriyim. Evet hanımların sayıca fazla oldukları programlarımız oldu. Fakat bunun aksi de fazlaca oldu. Fakat bununla alakalı konuşulması gereken konu bu değil. Genel olarak müspet meselelerin işlendiği programlara zaten ilgi çok zayıf. Bunun hanımı erkeği yok.
Dindar diye nitelendirdikleri hanımların bazılarının konser ve eğlencelerde de fazlaca boy göstermelerine, dinen sakıncalı kıyafetleri giymede yarıştıklarına, dinen sakıncalı olan fotoğraf paylaşma huylarına, tesettürden gün be gün uzaklaşmalarına, aile kurma, evlat yetiştirme gibi kutsal vazifelerden tam da bahsedilen kariyer hırsı sebebiyle gün geçtikçe uzaklaşmalarına neden değinilmemiş yazıda?
Kızların kariyer hırsı neden cihad gibi anlatılıyor
Neden erkeklerin kafelerde muhabbet etmesi samimiyetsizlik addedilirken, kızların bazılarının özgeçmişine eklemek için kariyer hırsıyla dolaştıkları kurs ve konferanslar cihad şuuru besliyorlarmışcasına anlatılmış.
Neden diplomasını, parasını, vaktini, uykusunu ve dahi mutluluğunu İslam yolunda feda edebilen delikanlılar bir çırpıda silinirken, elinde iki kitapla konferansta, orada yahut şurada bulunan fakat esasen hiçbir fedakarlığın ve yükün altına girmeden boş vaktini değerlendirmekten, can sıkıntısını gidermekten, eve gitmemek arzusuna uymaktan yahut kariyer hırsından öte gidemeyen hanımlar da böyle olmayan hanımlarla beraber zikredilerek gereksiz yere yüceltilmiş?
Bu gençliğin her gün içinde olan bir dernek başkanı olarak söylüyorum size. Meseleye cinsiyet açısından bakacaksak ve konumuz dindar, İslamcı gibi tabirler içeriyorsa, Allah’ın cinsiyetler arasında zikrettigi farklılıkları ölçü almamız gerekiyor.
Sosyal hayatta hangi cinsiyetin aktif olması gerekir Allah'a göre? Hangi cinsiyetin ne gibi dert, düşünce ve sorumluluklarla donanmış olması gerekir?Acaba Allah’ın bize çizdiği yol bize absürd mü gelmeye başladı? İdeal Müslüman kavramları hanım veya erkek için Allah tarafından belirlenmiştir. Acaba bizim ölçümüz mü şaştı? Annelerimizin seviyesi, eşlerimiz için nasıl ütopya haline geldi? On senede yaşanan değişim bir Müslüman perspektifinden bakınca olumlu mu görünüyor acaba?
Neden böyle bir yazı yazılır? Sosyal medyada da çok aktif olduğu düşünülen hanımlar çatır çatır paylaşsın da popüler olalım diye mi?
İslam'da esas olan Allah için sevinmektir
Yoksa biraz daha olması gerektiği gibi, biraz daha anneleri gibi, biraz daha Allah’ın emrettiği gibi eşleri olsun isteyen ve bununla dertlenen samimi erkekler de zan altında bırakılsın, ezik gösterilsin ve bundan fersah fersah uzak ve hiç de samimi olmayan bazı hanımlar tarafından bu erkeklere karşı done olarak kullanılsın diye mi? Zaten eleştirilmekten şeytanın ayetten kaçtığı gibi kaçan bazı hanımlar kendini iyice kusursuz, mükemmel ve dahi erkeklerden üstün addedsin ve hatalarına hata eklesin diye mi?
Ben Müslüman genç erkeğin durumunu kesinlikle iç açıcı bulmuyorum. Ama en az onun kadar Müslüman genç hanımın durumunu da iç açıcı bulmuyorum. Eleştirilecekse beraber eleştirilmeli. Takdir edilecek yönleri veya kesimleri ise beraber takdir edilmeli.
İslam penceresinden toplumsal meselelere bakacaksak evvela maddi kazanımların ne kadar kıymetsiz olduğunu bilmeliyiz. İslam'da neşeli olmak bir kazanım değildir. Diploma yahut sertifika da öyle. İslam'da esas olan sevinirken Allah için sevinmek. Orada da onun rızasını aramak ve buğz ederken de Allah için buğzetmek, O'nun ölçüsüne uymayan meselelere bu şekilde bakmaktır. Ve İslam'da bir hanımın erkeklerin gözlemleyebilecegi ölçüde sosyal olması acaba bir kazanım mıdır yoksa tam tersi mi buna da bakmak gerek.
Eyüp Gökhan Özekin: "O düzende şehit olurlar mesela erkekler. Kavga ederler mesela..."
Erkekler ergenliğe 40 yaşında girer
Eyüp Gökhan Özekin (Dergici Yazar)
Aslında Kılıçarslan'ın "kızlar-erkekler" mukayesesini yalnızca dindar camia içinde sınırlı tutmamak lazım. Bu tasnif sanki cinsiyetlerin fıtratı ile ilgili genel bir tasnif.
Herkes kendi ilk gençlik dönemlerinden, okul yıllarından hatırlar. Alakasız gelebilir size ama mesela ders notları kızlardan alınır, kopyalar kızlardan çekilirdi. Herhalde kızların bulundukları ortama dair farkındalıkları, sorumluluk bilinçleri ve adaptasyon yetenekleri erkeklere oranla daha hızlı gelişiyor. Okulsa bulundukları ortam ne yapmaları gerektiğinin farkındalar. Arkadaş grubu ya da siyasal-kültürel ortamlarda da. Tabi olumlu özellikler gibi kapris, kontrol, taktik-strateji, vesair "cadılık" mekanizmaları da daha gelişmiş oluyor. İki kızım var oradan biliyorum...
Bu uzun müddet böyle devam ediyor. "Erkek ergenliğe 40 yaşında girer" derler. Neticede ortama daha iyi adapte olan ve dışarıdan bakıldığında daha doğru, daha "neşeli", daha "yerinde" olan kızlar gibi gözüküyor. Ama belki de genç erkeklerdeki bu "acemilik", "mutsuzluk", "ilgisizlik" içinde bir düzen vardır. O düzende şehit olurlar mesela erkekler. Kavga ederler mesela. Evet pek etliye sütlüye bulaşmazlar ama tembellik yaptıkları okey masasından kalkıp daha aktif olan kızları korumak için dayak yiyebilirler. Ertesi gün yine dönerler okey masasına, nargileye...
Zaten belli bir süre sonra şartlar erkeğin lehine değişmeye başlar ki bu da fıtridir. Dediğim gibi Kılıçarslan'ın yazısına genel olarak katılıyorum. Ama bu tespitlerle ilgili erkeklerin de kızların da yapacak çok bir şeyi yok. Fıtrata teslim olmak gerek...
