Mustafa Sait Gönen: Devlet Bey MHP’yi dış etkilere açık hale getirdi

Mustafa Sait Gönen: Devlet Bey MHP’yi dış etkilere açık hale getirdi

Her şey geçen Mart ayında başladı. Üç yılda bir yapılması gereken MHP Olağan Kongresi 2015 Kasım’ında planlanıyordu. Yapılmadı. MHP lideri Devlet Bahçeli, ‘olağan kongre’yi, sekiz ay öncesine çekerek,  ‘olağanüstü kongreye’ götürdü partiyi. MHP’de o gün bugündür sular durulmak bilmiyor. “Biraz dinlenmesi gerekiyor” dediği ‘Küçük Hanım’a Sinan Oğan, Ümit Özdağ da katıldı ve Kasım ayında ‘olağanüstü’ kongre çağrısı yaptılar. Muhalifler, kongre için gerekli üye sayısının çok üstünde bir sayıda imza topladılar. Devlet Bahçeli ‘Yaptırmam’ dedi. MHP mahkemelik oldu.

[Karar]
ELİF ÇAKIR

Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi, 8 Nisan’da MHP’nin olağanüstü kongresinin toplanması için üç kişilik çağrı heyeti görevlendirilmesi talebini kabul etti. Heyet, kongre tarihi olarak 15 Mayıs’ı ilan etti. Sonra Gemerek ve Tosya mahkemelerinden “tedbir kararı” çıktı... Devlet Bahçeli ve parti içindeki muhalifler arasındaki ‘kongre çekişmesi’ devam ediyor. MHP’nin kongre meselesi, neredeyse memleket meselesine dönüşmek üzere... Neler olup bittiğini, MHP’deki asıl sorunun ne olduğunu, MHP içinden bir isimle Prof. Dr. Mustafa Sait Gönen’le konuştuk. Gönen, 2012 yılından bu yana MHP Genel Başkanlığı için ismi geçenlerden birisi.. 

MHP içinden gelen bir isimsiniz. Genel Sekreter Yardımcılığı, Ülkü Ocakları Başkanlığı yaptınız. Bugün MHP’de yaşanan sıkıntı nedir?

Durumun sürdürülebilir olmadığını baştan söyleyeyim. MHP’deki problem yönetim anlayışından kaynaklanan bir problem. Soğuk savaş dönemlerinin yönetim anlayışıyla yönetiliyor. Bu anlayışla bırakın parti yönetmeyi, herhangi bir yerde organizasyon yapamazsınız. Ortak aklı, istişareyi ön plana alan çağımızda katılımcı demokrasi denilen yönetim anlayışı olmadığı için, MHP’de 1 Kasım hezimeti yaşadık.

Tek adam yönetimi mi var diyorsunuz?

Maalesef, bir tek adam hegemonyası var. Ancak bu sorunun sadece MHP’de yaşandığını söylemek haksızlık olur. Ortadoğu toplumlarının kaderi böyle... Tek başınıza bütün kararları verirseniz bir süre sonra şifreleriniz çözülür. Birey olarak, refkleksleriniz, zaaflarınız çözülür, dışarıdan kolayca manipüle edilir hale gelirsiniz.

MHP’nin en önemli sorunu yönetimsel dediniz. Biraz açar mısınız?

7 Haziran’da Türk milleti iki şey söyledi: Birincisi biz başkanlık sistemini arzu etmiyoruz, ikincisi Adalet ve Kalkınma Partisi Türkiye’yi tek başına yönetme yetkisini kaybetti. Ama MHP Genel Başkanı gece  yaptığı açıklamayla bombanın pimini çekti, kendi karargahımıza bıraktı. Yönetim anlayışı istediğimiz şekilde olsaydı Devlet Bahçeli böyle bir açıklama yapmazdı. Partinin lideri olabilirsiniz ancak parti adına alacağınız karar, parti kaderini de belirleyen bir durum. Bu durumda ‘başkanlık divanı’ ile istişare etmeniz gerekmiyor mu?

‘Bireysel açıklama’ diyorsunuz yani...

Mevcut başkanlık divanındaki arkadaşlarımızı toplayıp “Arkadaşlar seçim sonuçlarına dair açıklama yapacağım. Sandık sonuçları ortada. Milli iradenin sonucu başımızın tacı. Bu sonuca göre yaklaşımımız nasıl olmalı?” demiş olsaydı… Çok daha farklı bir durum olurdu.

Nasıl farklı olurdu?

O gece “Millet bizi muhalefle görevlendirdi” sözünü söylemezdi. O gece “seçimse seçim” meydanını okumazdı. Bunlar kendisinin bireysel kararıydı, partinin değil. Kendi başınıza, kimseye danışmadan çıkıp açıklama yaparsanız manipülasyona da açık hale gelirsiniz.

Sürekli istişareye vurgu yapıyorsunuz. Alparslan Türkeş istişare yapar mıydı?

Başbuğumuz Alparslan Türkeş istişareye açıktı. Bizim kuşağın Alparslan Türkeş’e bakış açısı şu: Alparslan Türkeş’i biz seçmedik, o bizleri seçti. Fakat Sayın Genel Başkan’ı bizler seçtik. Seçerken de Başbuğ gibi değil, Genel Başkanı olarak seçtik. Devlet Bahçeli de Genel Başkan olarak partiyi ortak akıl üzerine kurgulamış olsaydı MHP, siyasi anlamda daha az hata yapar, bugünkü durumda olmazdı. 

MHP’nin bugünkü duruma gelmesinde sizin hiç mi payınız yok?

Elbette bizim de MHP’nin bugünkü durumunda bir miktar payımız olabilir. Ancak bu hatalar, ortak akıl ve istişare sonucu ortaya çıkan bir stratejinin yanlışlığının sonucu değil. Tek başına kimseye danışılmadan alınmış kararların sonucudur. 

Bir anda da mı farkettiniz Bahçeli’nin yönetemediğini. Ne değişti de ‘Devlet Bey ile olmuyor’ sesleri yükselmeye başladı?

Şimdi farketmedik, bir iki yılın tartışması da değil. 2002’de Afyon’da İkbal Tesisleri’nde milletvekillerinin ve Sayın Genel Başkan’ın da olduğu bir toplantı yaptık. Ben o dönem başkanlık divanındaydım. Yarım saat konuştum. Toplumun, teşkilatlarımızın bizden beklentisi neydi, hangilerine cevap veremedik? Neden baraj altı kaldık? Sorularını içeren ve bu yönetim anlayışını eleştiren bir konuşmaydı.

Devlet Bahçeli’nin tepkisi ne oldu peki?

Hiçbir şey! Salonda spontan bir alkış oldu, o kadar. MHP’deki sorunlar bir anda oluşmadı. Adım adım gelindi bu sürece…

Mesela... Somut örnek verseniz…

Önceden, MHP’de başkanlık divanına, genel başkan yardımcısı, genel sekreter yardımcısı seçileceği zaman aramızda oylama yapılırdı. Adaylar olurdu ve oylama sonucuna göre seçilirdi. Devlet Bahçeli, 2002’ye doğru bunu kaldırdı. Genel başkan yardımcılarını, genel sekreter yardımcılarını atamaya başladı. Karar defterine ‘Başkanlık Divanı’na yapılan bu atamaları antidemokratik buluyorum’ diye kayıt düştüm. Orada duruyor. MHP’nin yönetim anlayışından duyduğumuz rahatsızlığı yıllardır dile getiriyoruz. 1 Kasım seçimleri bardağı taşıran son damla oldu.

Farklı sonuç çıksa 1 Kasım’da ne olurdu?

MHP 1 Kasım seçimlerinden 80 milletvekili ile çıksaydı, var olan sorunlar bir süre daha görmezden gelinirdi. O kadar.

Malum, MHP’de mahkemelik olan bir kongre tartışması var. Devlet Bahçeli kongre yapılmasına neden bu kadar karşı?

Ciddi bir olağanüstü kongre talebi var. Bu talebin önüne geçmek, kongreyi engellemeye çalışmak doğru değil. Süreç düzgün yönetilseydi mahkeme kapılarına düşmeseydik olmaz mıydı? Ayrıca siz krizi doğru yönetemezseniz dışarıdan müdahalelere açık hale getirirsiniz. MHP’nin şu anda yaşadığı durum budur.

Dışarıdan müdahale derken…

Kongre yapılması MHP’nin iç meselesidir. Ama bugün, MHP’yle uzaktan yakından ilgisi olmayanlar MHP’de kongre yapılsın diye beyanat veriyor. Dün HDP’ye oy isteyenler bugün “MHP kongre yapmalı’ diyor. İyi de ‘bu sizi niye ilgilendiriyor?’ diye sormak lazım.

Devlet Bahçeli gerçekten MHP’nin ‘Paralel Yapı’ tarafından ele geçirileceği için kongreye gitmiyor olabilir mi?

Diyelim ki Sayın Genel Başkanımız MHP’ye bir operasyon yapıldığına kanaat getirdiğinden kongreye gitmiyor. Anladığım kadarıyla bu düşüncesinde de samimi. O zaman şunu sormamız gerek miyor mu; 18 yıldır bu partiyi siz yönetiyorsunuz, parti dışarıdan operasyonlara nasıl bu kadar açık hale geldi? MHP dışarıdan müdahaleye açık hale geldiyse bu sizin yönetim anlayışınızın sonucudur. Çıkıp ‘partime operasyon yapıyorlar’ diye şikayetlenmek yerine kendilerini sorgulamaları gerekiyor. Ancak tek neden bu değil, kongreyi kazanamama korkusu da var.

SADECE LİDER DEĞİL VİZYON DA SUNUN

Devlet Bahçeli ‘Partiyi Paralele teslim etmeyeceğim’ diyor. Sinan Oğan ‘Endişeniz olmasın en az sizin kadar hassasız’ diyor. Meral Akşener ‘Parelel’ iddialarını reddediyor. Siz bu ‘Paralel’ suçlamalarına nasıl bakıyorsunuz?

Meral Akşener Paralelci midir bilemem, benim gözümde profesyonel bir siyasetçidir. Bu Paralel Yapı ne menem bir şeyse… Bir zamanlar Ergenekon vardı. Bir çuval buldular, suçlu suçsuz herkesi aynı çuvala doldurdular... Ama bu ülkenin bir gerçeği var, bu ülkede darbeler oldu. Bu darbeler ne uzayda oldu, ne de uzayda planlandı… Günün sonunda, suçsuzlar mağdur oldu, suçlular aklandı. Paralel Yapı ile ilgili süreci de aynı görüyorum.

Gemerek ve Tosya mahkemeleri kongreyi durdurma kararı aldı. Bundan sonra süreç nasıl işler?

Bu iki taraf için de hoş değil. Muhalif arkadaşlar biraz sabırlı davranıp Yargıtay kararını bekleyebilirdi. Genel Merkez de ‘tamam ben olağanüstü kurultayı topluyorum, hazırlanın’ diyebilirdi. Hala geç kalınmış değil, bu yakışıksız süreci sonlandırabilir.

Meral Akşener, Sinan Oğan, Ümit Özdağ… MHP Genel Başkanlığı’na aday olan isimler. Sizce hangisi MHP’nin başına gelmeli? 

İsimler üzerinden konuşmak istemiyorum. Kongre yapılır, yapılmaz. Devlet Bahçeli gider, gitmez. MHP’deki tek sorun lider sorunu değil. MHP’nin bir vizyonu yok. Bugün MHP’nin genel başkanlığına aday olan arkadaşlarımız “beni seven peşimden gelsin” diyorlar. Eee, gelelim. Peki ne olacak? Sen MHP’de hangi değişimi yapacaksın? Nasıl bir vizyon koyacaksın ortaya? MHP’nin antidemokratik bir tüzüğü var. Bu konuda ne düşünüyorsun? Bu ülkeyi yönetmeye talipsen, hangi kadroyla yöneteceksin? AK Parti’nin iktidara geldiği ilk yıllara bakarsanız, toplumun önüne bir vizyon koydular. Ciddi bir kadroyla çıktılar kamuoyunun önüne. Şimdi MHP’de Devlet Bahçeli gitsin, sen gel partinin lideri ol. Tamam ama ne olacak?

Peki, siz aday mısınız?

Adayım elbette. Ancak bizim Gelenekten Geleceğimize isimli bir platformumuz var. Platform “hayır seni değil başka bir arkadaşımızı aday gösteriyoruz” ya da “biz platform olarak şu aday arkadaşı desteklemeye karar verdik” dediğinde bu karara da saygı duyarım. 

Diyelim ki her şeye rağmen MHP için olağanüstü kongre kaçınılmaz oldu? Ne olur?

1 Kasım hezimetinden sonra mevcut yönetime olağanüstü bir tepki var. Kongreye gidilmesi gerekiyor. Ben kongreye gidildiği takdirde Devlet Bahçeli’nin artık aday olmayacağını düşünüyorum.

PROF. DR. MUSTAFA SAİT GÖNEN DEDİ Kİ:

- Biz MHP’ye teknik direktör aramıyoruz. MHP’nin ciddi sorunları var. Ortak akıl, istişare geleneği yok oldu.

- Umarım bu kez, ülkücü hareket kendi dinamikleri içinden bir yönetim ortaya çıkartabilir. 

- AK Partili arkadaşlarıma soruyorum; Türk toplumu 14 yıl önce mi daha mütedeyyindi yoksa şimdi mi? Bu soruyu samimi yanıtlamalarını istiyorum.

- Karaman’daki vahim hadise AK Parti iktidarı değil de X bir parti ikditarında yaşanmış olsaydı tepkiler ne olurdu?

- Bu milletin iki duyarlılığı var. Mukaddesat ve milli duyarlılık. AK Parti tarafından 14 yıllık süreçte mukaddesatın içi boşaltıldı. MHP tarafından milliyetçiliğin içinin boşaltılması tehlikesi var. Buna izin vermememiz lazım.

- Devlet Bahçeli’nin 7 Haziran’da ‘Ver Bilal’i al iktidarı” yaklaşımı baştan sona yanlıştı. O kadar sert bir söylemden sonra bir anda Cumhurbaşkanı’na karşı aşırı naifleşmesi tabanda farklı algılanıyor. Bir ortasının olması lazım.

- Ülkücülerin tamamı MHP’ye oy verse MHP’nin oy oranı %30’un üzerinde olur. Bizim yeniden küskün ülkücüleri kazanabilmemiz lazım.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN