Bu kentte kültür sokaktan akar

Bu kentte kültür sokaktan akar

Türk edebiyatının unutulmaz hocası Prof. Dr. Orhan Okay’ı dostu ve öğrencisi Alim Kahraman ‘Tanıdığım Orhan Okay’ kitabında anlatıyor. Kitapta Kahraman, Okay’ın doğduğu Balat başta olmak üzere Yeditepe’nin hemen her yerinde çekilmiş fotoğraflarını da yayımlamış: “Kendisinin de ifade ettiği gibi ‘İstanbul’da kültür biraz da sokaktadır. Yollardan caddelerden adeta akar’... Bizzat şehrin kişiliğe kattığı bir maya, onun şekillenmesinde oynadığı rol söz konusu.”

ERKUT TEZERDİ / İSTANBUL

Prof. Dr. Orhan Okay, bu yılın başında 86 yaşındayken vefat etti. Yaşamı boyunca onlarca eser kaleme alan ve yüzlerce öğrenci yetiştiren Okay, öğrencilerine göre hem her konu hakkında fikrine danışılan bilge hocaydı hem de İstanbul beyefendisi. Dostu ve öğrencisi Alim Kahraman, Okay’ı işte bu çok yönlülüğü üzerinden Büyüyenay Yayınları’ndan çıkan ‘Tanıdığım Orhan Okay’ kitabında anlatıyor. Kitapta Balat, Beyazıt, Haliç, Beyoğlu, Üsküdar, Altunizade gibi Yeditepe’nin birçok tarihi bölgesinde çekilmiş fotoğraflar eşliğinde Okay’ın İstanbul kültürüyle olan yakın ilişkisi ortaya koyuluyor. Kahraman, “Bu kitabın bir hikâyesi var” sözleriyle açtığı kitabına şu satırları not düşüyor: “Orhan Okay’la İstanbul içindeki gezmelerimizde bazı fotoğraflar çekiyordum. Fakat sistematik değildi bu çabam. Zuhurata bağlıydı. Tıpkı gezmelerimizin olduğu gibi.”

Balat’ta dünyaya gelen Okay için Kahraman “Alanı kültür, sanat ve edebiyat olan bir kişilik söz konusuysa o kişinin İstanbullu olması özel bir anlam kazanıyor. Kendisinin de ifade ettiği gibi ‘İstanbul’da kültür biraz da sokaktadır. Yollardan caddelerden adeta akar’. Anlaşılacağı gibi ilk planda çevreyi en genel anlamda düşünüyoruz. Bizzat şehrin kişiliğe kattığı bir maya, onun şekillenmesinde oynadığı rol söz konusu” diyor. Ardından Okay’ın erken yaşlarda önemli kişilerle görüşmeye başladığını söylüyor.  Kahraman “Abdülaziz Bekkine’den tasavvuf kültürü ve terbiyesini alır. Kişiliğinin üzerine oturduğu üç temel ayaktan birisi olur bu. Diğer ikisi idealizm ve ilmî disiplindir ki onlardan ilkini Nurettin Topçu, diğerini Mehmet Kaplan adıyla sembolleştirmek mümkündür” diyor.

Kahraman, Okay’la 28 yıllık tanışıklıklarıyla ilgili şunları anlatıyor: “Daha önce ilk kitaplarımdan birini imzalayarak Erzurum’a kendisine de postalamıştım. O günkü heyecan ve ilk hevesle belki 30-40 kişiye göndermiştim o kitaplardan. Berna Moran’dan, Hüsrev Hatemi’den bir de Orhan Okay’dan cevap geldi. Birer kartla teşekkür ve tebriklerini bildiriyorlar. Bir yaz günüydü; bir cuma… Namazı takiben Süleymaniye Camii’nin karşısındaki kuru fasulyecide açık bir yemek daveti vardı. Beni Okay’a tanıttıklarında gülümseyerek ‘O sen miydin?’ dedi. 28 Temmuz 1989. Hesaplayınca görüyorum ki otuz üç yaşındaymışım o sıralar, hoca ise elli sekiz.” Okay’ın hayatının bir bakıma üç ana bölüme ayrılabildiğini ifade eden Kahraman, “Doğumundan yirmi dört yaşına kadarki ilk bölüm İstanbul’da geçmiştir. Araya kırk yıla yaklaşan bir Anadolu macerası girer. Nihayet altmış dört yaşında döndüğü İstanbul’da ömrünün son yirmi üç yılını geçirir” sözlerini kaydediyor. Sonrasında ise İstanbul gezintileri başlıyor. Kahraman ile Okay Balat bu gezilerine sabah saat 10 gibi başlayıp, üç saat sonra öğle yemeyi için mola veriyorlarmış. Yemekleri de semtin mütevazı aşçı dükkanlarından birinde yiyorlarmış.

17-10/24/1.jpg

TANPINAR’IN ODASINI DIŞARIDAN GÖREBİLİRDİK

Prof. Dr. Orhan Okay ile Alim Kahraman, İstanbul’u gezerek tabiri yerindeyse kültür ve sanatla anılan tarihi semtlerin altını üstüne getirmişler. Kitapta bu gezilerle ilgili genişçe bir bölüm yer alıyor. Nerelere gitmemişler ki? “Balat gezmelerimizden sonra ya Haliç sahiline inip oradan yolumuzda devam ediyor ya da doğru Draman’a çıkıp oradan Çarşamba yoluyla Fatih’e varıyorduk… Tepebaşı tarafına gittiğimizde, o civardaki İstanbul’un en kısa sokaklarından biri olan Beşir Fuad Sokağı’ndan mutlaka geçerdik. Beşir Fuad, Hocanın tez konusuydu. Bu sokak o yıllarda dikkatini çekmiş… Tepebaşı’nda birkaç kere ziyaret ettiğimiz, sergi gezindiğimiz mekanlardan biri de Pera Müzesi’dir. Bir zamanlar Ahmed Midhat Edendi’nin matbaasının bulunduğu Haçopulo çarşısından da geçerdik… Tanpınar vesilesiyle birkaç kere uğradığımız binalardan biri de Tünel’e yakın Narmanlı Hanı olmuştur. Orada Tanpınar’ın kaldığı odayı ancak dışarıdan görebilirdik… Beyoğlu gezmelerimizde tarihi bazı mekânlara, edebiyatçıların buluşma yerlerine de kısa kısa işaret ederdi Hoca.”

17-10/24/2.jpg

YAHYA KEMAL’İ BİRLİKTE MEZARI BAŞINDA ANDIK

Alim Kahraman, Orhan Okay’la birlikte unutamadığı gezilerinden birinin de ‘Yahya Kemal Şiirlerinin İzinde İstanbul’ isimli etkinliğin sonrasında gerçekleştiğini kaydediyor. Kalabalık bir grupla dolaştıklarını belirterek Beşir Ayvazoğlu, Şeyma Güngör, Mustafa Miyasoğlu ve Abdullah Uçman’ın aklına gelen ilk isimler olduğunu söylüyor. Kahraman sözlerine şöyle devam ediyor: “Şehzadebaşı’nda belediye önünden bindiğimiz otobüsle önce Kocamustafapaşa’ya gitmiş, oradan Süleymaniye, Cihangir derken Boğaza doğru açılmış Rumeli Hisarı’ndaki şairin mezarı başına ulaşmıştık… Çamlıca Üsküdar tarafına da devam eden, akşam vaktine doğru ulaştığımız Atikvalide’de biten, o yolculuktaki rehberimiz Orhan Okay’dı.”

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN