Etten kemikten bir Atatürk’ü anlatırken epey zorlandım

Etten kemikten bir Atatürk’ü anlatırken epey zorlandım

İpek Çalışlar, ‘Mustafa Kemal Atatürk Mücadelesi ve Özel Hayatı’ adlı romanında Atatürk’ün doğumundan 1927’ye kadarki yaşamını kadınların gözünden anlatıyor. Çalışlar, kitabı yazarken epey zorlandığını belirterek “Okurların çok hassas oldukları bir isim Mustafa Kemal Atatürk. Kullandığınız sözcüklere dikkat etmeniz gerekiyor. Aktardığınız anekdotlardan da alınabiliyorlar” diyor.

Gazeteci-yazar İpek Çalışlar, yazdığı romanlarla tarihe not düşmeyi sürdürüyor. Önce Atatürk’ün karısı Latife Hanım’ı, ardından Halide Edib’i yazan Çalışlar, yeni kitabı ‘Mustafa Kemal Atatürk Mücadelesi ve Özel Hayatı’nda Atatürk’ün doğumunda 1927’ye kadarki hayatını konu ediyor. Çalışlar’ın romanı okuru şaşırtan pek çok yeni bilgiyle dolu, bol dip notlu, kadın anlatıcıların görünür olduğu bir çalışma. İpek Çalışlar ile konuştuk...

ÖNCE LATİFE HANIM'I ARDINDAN HALİDE EDİB'İ KALEME ALDINIZ. SONRASINDA ATATÜRK'Ü YAZMAYI NEDEN İSTEDİNİZ?

Latife Hanım araştırmasını yaptığım günlerde doğal olarak Atatürk’ü de çalıştım. Latife’nin aşık olduğu Mustafa Kemal nasıl bir eşti? Bu sorunun cevabı benim için önemliydi. Halide Edib’i yazarken de Milli Mücadele günlerinin Mustafa Kemal’ini yakından tanıdım. Planlı programlı bir şekilde yola çıkmadığımı söylemeliyim. Kimi yazmalıyım diye düşünürken, aklıma gelen bütün kişileri tek tek uzaklaştırdığımı anımsıyorum. Kafamda yarısı yazılmış, yarısı yazılmamış bir Mustafa Kemal vardı. Ben de onun bilinmeyenlerine yönelmeye karar verdim.

SİZİN ARAŞTIRMACILARINIZ SONUCUNDA ATATÜRK'ÜN ÇOCUKLUĞU GERÇEKTE NASILMIŞ?

Atatürk’ün çocukluğu üzerine bildiğimiz birkaç sahne vardı. Bunlardan en unutulmazı da karga kovalayan çocuğun hikayesiydi. Kız kardeşi Makbule’nin yıllarca görünmezden gelen anlatılarıyla karşılaşınca elimizde çok zengin bir çocukluk hikayesi olduğunu gördüm. Bunun üzerine Makbule’nin anlattığı çocuğu keşfe giriştim. Kitapta anlattığım da bu çocuk. Özenle yetiştirilmiş, dikkatle eğitilmiş. Örneğin, tahtadan bir tambura yapmaya girişiyor. Anne ve dayı süreci dikkatle izliyor. Tambura telleri Selanik’ten getirilip kapının arkasına asılıyor. Tamburanın sesi iyi çıkmazsa diye de çarşıdan alınmış bir tambura hazır ediliyor.

PARASIZ, YETİM ÇOCUK HİKAYESİ NEDEN HİÇ PEŞİNİ BIRAKMADI? OYSA SİZ KİTAPTA BUNUN TAM TERSİNİ ANLATIYORSUNUZ.

Parasız yetim çocuk hikayesi biraz, Ahmet Emin’e (Yalman) verdiği ropörtajın yanlış anlaşılmasından kaynaklanıyor. Biraz da Armstrong’un Bozkurt biyografisinden. Ama çok sevilmiş belli ki. Selanik’teki müze evi ziyaret eden herkes Mustafa Kemal’in yoksul bir aileden gelmediğini anlar zaten.

ATATÜRK'ÜN DOĞDUĞU EVDEN ANNESİ ZÜBEYDE HANIM'IN ÇOCUKLUĞUNUN GEÇTİĞİ LANGAZA'YA KADAR PEK ÇOK AYRINTIYI KALEME ALMIŞSINIZ. KİTABI YAZARKEN NASIL BİR SEYAHAT GERÇEKLEŞTİRDİNİZ?

Atatürk biyografisini yazarken onun için önemli olan mekanlara gittim. En etraflı geziyi Selanik’e yaptım. Annesiyle babasının yaşadığı Çayağzı (Stomio) kasabasından çok etkilendim. Zübeyde Hanım ile Ali Rıza Efendi’nin orada yaşadığı evin denize ve fenere bakan bir ev olduğunu öğrenmiştim. İlk çocukları Fatma orada hayatını kaybetmiş, kumsala gömülmüştü. Eşkıya Zübeyde’ye göz dikmiş, sonra Ali Rıza Efendi’yi kaçırmıştı. Langaza’ya gittiğimde de köylüler ‘Kemal’, ‘Kemal’ diye Rapla çiftliğinin vaktiyle bulunduğu araziyi bize göstermeye can attılar. Selanik’de Mustafa Kemal’in yaşadığı pembe evi, babasının devam ettiği kahvenin bulunduğu sokağı gezerken geçmişi yaşamış gibi oldum.

ATATÜRK'ÜN ANNESİYLE İLİŞKİSİ HAKKINDA NELER SÖYLERSİNİZ?

Ana oğulun, karşılıklı ilişkileri çok başarılı. Birbirlerine şefkatle ve sorumlulukla yaklaşmışlar. Zübeyde Hanım, sevdiği kocasını kaybediyor, biri kundakta üç çocukla dul kalıyor. Onları en iyi şekilde yetiştirmek için elinden geleni yapıyor. İkinci kez evlendiğinde oğlunun üvey babasını benimsemesi için zekice davranıyor. Mustafa Kemal sonunda üvey baba Ragıp Bey’i benimsiyor. Mustafa Kemal, savaşta ve barışta Zübeyde Hanım’ı düşünüyor ve ona karşı görevlerini yerine getiriyor.

KİTAPTA ATATÜRK’ÜN KARDEŞİ MAKBULE HANIM’DAN EPEY BAHSEDİYORSUNUZ. NEDEN ÖZELLİKLE MAKBULE HANIM?

Evet, Makbule Hanım’dan çok bahsettim. Kitabı yazarken kadın anlatılarına öncelik vermeye kararlıydım. Yani kadınları kaynak olarak kullanmaya önem veriyordum. Hele hele bu anlatıcı karşıma kız kardeşi olarak çıkınca çok sevindim. Kaldı ki Makbule Hanım’ın anlatıları esas olarak ailenin geçmişine ve çocukluk günlerine dair. Zübeyde Hanım’dan dinlediklerini paylaşıyor bizlerle. Bugüne kadar yazılmış Atatürk biyografilerinde kadın anlatıcılar görülmez kılınıyor ya da görmezden geliniyordu.

ATATÜRK’ÜN HAYATINI YAZARKEN NEDEN ONUN YANINDAKİ KADINLARIN GÖRÜŞLERİNE/ALINTILARINA YER VERDİNİZ?

Kadınların görüşlerine hep önem vermişti. Bir toplulukta kadın yoksa o topluluğu ‘noksan’ yani eksik bulurdu. Kadın haklarına olan hassasiyetinin kaynağının annesi olduğunu söylerdi. Annesi dul bir kadın olarak yaşamın zorluklarını tatmış ve kavramıştı. Makbule de kadınların nasıl ezildiğinin bilincindeydi. Ağabeyinden söz eden anlatılarında kullandığı tanımlar onun bu konudaki farkındalığını sergiliyor. Latife ise kadınların siyasi haklarını savunuyordu. Parlamentoya girmek emellerinden biriydi. Mustafa Kemal, ilk tanıştıklarında Latife’nin kadınların geleceğine dair düşüncelerini çok değerli bulmuştu. Planlarını değiştirip evlenmelerinde Latife’nin fikirlerinin etkisi büyüktü.

PEKİ FİKRİYE? ONUN ÖLÜMÜ ATATÜRK İLE LATİFE HANIM’IN EVLİLİĞİNİ NASIL ETKİLEDİ?

Fikriye’nin ölümü Latife-Mustafa Kemal evliliğinin üzerine büyük bir kabus gibi çökmüştü. Mustafa Kemal ölümün etkisinden uzun süre kurtulamamış, Latife de onun ruh halini görünce boşanmak istemişti. Latife’nin annesi ve babası kızlarını böyle bir boşanmanın saçmalığına ikna etmişler, ikisini barıştırmayı başarmışlardı. Ancak evliliğin pembe günleri sona ermiş, buhranlı günler başlamıştı.

ŞİMDİYE KADAR HAKKINDA PEK ÇOK KİTAP YAYIMLANAN ATATÜRK’Ü YAZARKEN EN ÇOK HANGİ AÇILARDAN ZORLANDINIZ?

Okurların çok hassas oldukları bir isim Mustafa Kemal Atatürk. Kullandığınız sözcüklere dikkat etmeniz gerekiyor. Aktardığınız anekdotlardan da alınabiliyorlar. Latife Hanım kitabım nedeniyle bunu çok iyi biliyorum. Ben de etten kemikten bir Atatürk anlatmak istediğim için epey zorlandım.

Ali Rıza Efendi karısı Zübeyde’yi çıban yüzünden terk etmek istemiş

BU KİTABI YAZARKEN ÖĞRENDİĞİNİZ EN İLGİNÇ BİLGİ NEDİR?

Kitabı yazarken Ali Rıza Efendi’yi biraz olsun tanıdım. Dönemin aydın ve akıllı bir kişisi; oğlu ile olgun bir ilişki kuruyor ve ona şefkatle yaklaşıyor. Evsiz göçmenleri evine kabul eden, onlara arsa dağıtan bir insan. Evlendiği güzeller güzeli Zübeyde’yi, yüzünde çıbanlar var diye bir süreliğine terketmeyi göze alan bir erkek. Ancak karısını ezdirmiyor, yaşadıkları ev için ortak tapu çıkartılıyor. Kemal’in estetik merakının babasından geldiğini farkettim. O da güzele meraklıydı.

18-10/14/atamm.jpg

İNCİ DONDAŞ/KARAR

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN