Hepimiz diptekileri görmezden geliyoruz

Hepimiz diptekileri görmezden geliyoruz

Anıl Mert Özsoy’nun öykü kitabı ‘Korku Yokuş Aşağıydı’da 14 hikâye yer alıyor. Öykülerinde görmezden gelinen hayatları anlattığını söyleyen Özsoy “Mecidiyeköy’deki Abide-i Hürriyet Caddesi’nin bir tarafındaki Nişantaşı’nda bambaşka hayatlar varken, caddenin diğer tarafındaki Osmanbey’in arka sokaklarında vahşi bir varoluş sancısı yaşanıyor. Bu uçurum, ülkemizin en büyük sıkıntısı” diyor.

MELEK GEDİK

Fiko, Aylin, Ethem, Asya, Dicle...  Anıl Mert Özsoy’nun ilk öykü kitabı ‘Korku Yokuş Aşağıydı’da adeta feleğin çemberinde asılı kalmış yaşamlar anlatılıyor. Kimi boşlukta kimi çabalasa da boşuna; belki kader belki zaruret belki de doğaçlama...  Doğan Kitap etiketiyle okuyucu karşına çıkan ‘Eve dönemeyenlere’ ithaf edilen kitapta 14 öykü bulunurken tabiri yerindeyse ‘sokağın dibini görmüş kişiler’ çarpıcı bir dille anlatılıyor. Özsoy’la hem yeni kitabını hem de yazarlık serüvenini konuştuk. 

 * Genç bir yazar olarak ‘yazma süreciniz’ nasıl başladı? 

Alevi bir aileden geliyorum. O yüzden hep sazın-sözün içinde büyüdüm. Yani edebiyatın sözlü geleneğine uzak değildim. Bir süre sonra da bir şeyler anlatmak istedim ve kalemle tanıştım. İlk metinlerim şiirdi. Şiirlerden sonra daha büyük bir dünyayı, anı anlatmak isteyerek öykü yazmaya niyetlendim. Kitap bir hedef değildi ama iyi şeyler yazmak bir hedefti diyebilirim. Bu niyetle kitap yazma sürecim şekillendi. 

* Kitabınızı adı ‘Korku Yokuş Aşağıdır’... ‘Korku’ sizin için nasıl bir duygu?

Korku hissi, kitaptaki karakterlerin var olmasındaki en temel izlekti. Metinlerde tüm karakterler korku düzleminde bir araya geliyor. Yazdığım karakterler zor hayatlar yaşıyor ve tabii ki sonları acı ölümlerle bitiyor. Bu duyguyu içimde taşımamda İstanbul’da yaşamanın çok büyük etkisi oldu. Ben İstanbul’da hep yokuşlu evlerde oturdum. Yokuş, kafamın içinde hep çıkmak zorunda kaldığım yolu çağrıştırdı. Bir de yokuş arkasındaki evler daha ucuzken yokuşun üstündeki evler daha pahalıdır. Bu durum sizi hem toplumsal hem de ekonomik olarak bir yere konumlandırıyor. Bunu kırmak adına karakterlerin hepsinde var olan ana izlek korkuyu da bağdaştırmak için kitaba ‘Korku Yokuş Aşağıydı’ adını koydum.

Öykülerinizde neden sokağın dibini görmüş insanları anlatıyorsunuz? Onları anlatırken neyi amaçladınız?

Mecidiyeköy’deki Abide-i Hürriyet Caddesi’ni hepimiz biliriz. O caddenin bir tarafı Osmanbey bir tarafı da Nişantaşı’dır. Nişantaşı’nda bambaşka hayatlar varken Osmanbey’in arka sokaklarında vahşi bir varoluş sancısı vardır. Buradaki uçurum, hem ülkemizin hem de bu coğrafyanın en büyük sıkıntısı.

* Neden yazınsal tür olarak öyküyü seçtiniz?

Türkiye’de çok satanların daha çok roman olduğuna dikkat edersek sizi öykü yazmaya neler teşvik etti? Benim anlatmak istediğim durumlar öykü minvalindeydi. Öykünün çatısına uyan şeylerdi. Edebi zevk olarak da öykü okumaya çok düşkünüm. Çağımı ve geleneği olabildiğince takip etmeye çalışıyorum. Yazı disiplinim de bu noktada gelişti.

ANI AKTARIRKEN ÖYKÜ AVANTAJLI

* Öykü yazmanın avantajları veya dezavantajları neler?

Çok kişisel bir cevap olacak ama öykünün avantajı şu: Kafanızda kurduğunuz bir anı aktarma konusunda özgürsünüz. Dezavantanjı da şu: Kafanızda kurduğunuz bir anı büyütmezsiniz. 

ANKARA HER ZAMAN MİSTİK

* Fethiye doğumlusunuz ama kitapta en hüzünlü, en efkarlı cümleler sanki Ankara için yazılmış? Neden Ankara?

Babamın ilk görev yeri Ankara olmuştu. Ankara aynı zaman ailemizin kurulduğu yer. Ankara hep bana mistik ve büyülü gelir. Bunun yanında edebiyat geleneğine olan katkısı çok kıymetlidir. Bir de Ankara, anlattığım dünyanın çatışmalarına en uygun şehirdi. 

ÇATIŞMA ALANI AİLE

* Kitabınızda 14 öykü var. Birbirinden farklı, renkli ancak en çok ezilen karakterler. Bunlardan hangileri sizin için daha özel ya da kendinizle özdeştirdiğiniz bir karakter var mı?

Fiko’nun Gömleği’ benim için çok özeldir. Sosyalist düşünce yapısını benimsemiş biri olarak hayata baktığım yeri o noktayla içselleştirmem ve bir çatışma alanım olan aileyi bir araya getirip yazmam gerekiyordu. Tabii içselleştirmek, tarafsız olmak ve karakterlere saygı duymak gerekliydi. Ne kadar becerebildiysem artık... Bir de ‘Kod Adı Ayla’ öyküsü var. Dostluk çatısında şekillenen bir öykü...

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN