Her yeni rol bir insan gibi doğar, yaşar ve gider

Her yeni rol bir insan gibi doğar, yaşar ve gider

Sanat yaşamında 42’nci yılını dolduran Suzan Aksoy, bugüne kadar sayısız film, dizi ve tiyatro oyununda yer aldı. Her yeni rolle birlikte adeta bir çocuğun doğduğunu söyleyen Aksoy “O da bir zaman sonra bitiyor. Çok heyecan duyduğunuz karakteri de şık bir bohça yapıp sandığınıza kaldırıyorsunuz” diyor.

IŞIL ÇALIŞKAN

Çemberimde Gül Oya’nın Suna’sı, Şaşıfelek Çıkmazı’nın Nuran’ı Suzan Aksoy, 42’nci sanat yılını doldurdu. Birçok dizi, tiyatro, sinema projesinde rol alan Aksoy, izlenme rekorları kıran ‘Şevkat Yerimdar’ dizisinde Rum anne Marika rolüyle ekranda izleyicinin gönlünde taht kuruyor. Aksoy, 8 Eylül’de vizyona girecek ‘Cenaze İşleri’ adlı filmde de demans Fatma karakterini canlandırıyor. İşini aşkla yaptığını dile getiren Aksoy, bugüne kadar girdiği her rolü yeni doğan bir bebek olarak tanımlıyor. Aksoy, “Her güzel şey gibi zamanı gelince o da bitiyor. Paketleyip rafa kaldırıyorum. Bir daha almıyorum, yoksa kirlenir” sözlerini kaydediyor. Aksoy’la 42 yıllık sanat yaşamını ve bayramları konuştuk.

* 42’nci sanat yılınızı doldurdunuz. Sizin için ne anlam ifade ediyor?

Yıldız Kenter hep bize ‘Ah canikolar! Nasıl geçti bu 50 küsür yıl’ derdi. Yıldız Hanım hocamdı. Bize bunu söylediği yıllar çok uzun gelirdi. Biz gıpta eder ‘Acaba biz de uzun yıllar bu mesleği yapabilecek miyiz?’ derdik. 40 küsür yıl çabuk geçti gibi. Ve hiç acıları hatırlamıyorsunuz. Hep güzel taraflarını ve mutluluk anlarını hatırlıyorsunuz.

* Filmlerinize ve dizilerinize denk geldiğinizde ne hissediyorsunuz?

Denk gelince izleyemiyorum. Hüzünlü geliyor. Hatalarımı görüyorum. Hep ileri bakmak gerekir ya öyle bir prensiple kendinizi şartladığınızda geçmişe dönük yaşayamıyorsunuz. Çünkü o sizi aşağıya çekiyor. Kendinizi beğenmediğiniz zaman demoralize oluyorsunuz. O nedenle biraz daha ileri bakıyorum, yeni olanı seviyorum.

* Hiç istemediğiniz halde bir rolde oynadınız mı?

Pişman olduğum yegane film var. Onlardan biri Muharrem Gülmez’in çektiği ‘Çarşı Pazar’. Role de filme de ısınamadım.

* Gençlerin oyunculuklarını nasıl değerlendirirsiniz?

Çok şekerler. Aslında oyuncunun genci, yaşlısı yok. Siz sete veya sahneye çıktığınız anda genci, yaş almışı, ihtiyarı kalmıyor. Çünkü oyuncunun gerçekten yaşı yok. Bunu söylediğimiz zaman bazı insanlar garipseyebilir. Ama aynı heyecanı duyuyorsunuz ve ‘Allahım ya yapamazsam ya beceremezsem, şu sahne olmadı’ gibi aynı duyguları hissediyorsunuz. Genç arkadaşlarımız bizden öğreneceği bir tarz buluyorlarsa ve onu kendilerince değerlendiriyorlarsa açık söleyeyim ben de onlardan farklı şeyler alıyorum.

* Bugüne kadar birçok role girdiniz. Bu roller sizin hayatınıza nasıl renkler kattı?

Roller kişisel olarak Suzan Aksoy’a bir şey katmıyor. Çünkü rol o, adı üstünde. Onu kullanıp kurdeleyip paketleyip kaldırıyorsunuz. Sonra bir bakıyorsunuz size kapıda kocaman yeni bir paket var. Onu özenle açıyorsunuz. En hassas şekilde onu nasıl dünyaya getiririm diye düşünüyorsunuz. Çünkü yeni bir çocuk doğuyor. O da bir zaman sonra bitiyor. O çok heyecan duyduğunuz karakteri şık bir bohça yapıp sandığınıza kaldırıyorsunuz. Ama onun dışındaki Suzan Aksoy bambaşka. O an etkileniyor belki ama bittikten sonra herhangi bir rengi kalmıyor, eskidendi o.

* “Nerede o eski bayramlar” diyenlerden misiniz?

Hayır değilim. Çocukluğumda nasıl geçiyorsa şimdi de aynı geçiyor. Benim için dini bayramlarla ulusal bayramlar arasında fark yoktur. Çünkü ikisinde de aynı heyecanı, aynı sevinçleri yaşadık. 30 Ağustos’ta 23 Nisan’da fener alaylarına katılıyorsak dini bayramlarda da o yapılıyor. İkisi için de ne gerekiyorsa o yapılıyor.

* Bayram mesajınız nedir?

Barış içinde, huzur dolu, herkesin birbirine sevgi ve saygıyla yaklaşmasını istiyorum. Çok çalışmamız gerektiğine inanıyorum. Çok çalışırsak biraz daha kalkınacağımızı düşünüyorum. Sevgisiz ve birbirine saygısı olmayan toplumların daha modern ve çağdaş düzeye gelebileceğine inanmıyorum. Bayram da olsa bol bol kitap okumalarını rica ediyorum. Bütün Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan bütün halkımıza güzellikler diliyorum.

ESNAFIN SIRDAŞI MARİKA

* Şevkat Yerimdar’da Marika rolüyle mahalle esnafının da annesisiniz. Bu rol size ne hissettiriyor?

Ben Fatih’te büyüdüm. Orada bizim Marikalarımız vardı. Dizinin yönetmeni Bülent İşbilen’le konuşup bir farklılık katıp Rum olsa, Ermeni olsa dedim. Özgün olsun istedik. Beyin jimnastiği yaptığımızda Marika çıktı ortaya. Daha önce bir Rum karakteri oynamamıştım. Benim Moda’da oturan Ermeni bir arkadaşım var. Ona beni bir Rum hanımefendi ile tanıştırmasını istedim. Beni çok şeker Cumhuriyet döneminden kalma bir hanımefendiye götürdü. Biraz ağzı bozuktu. O kısımları çok yapamıyorum tabii. Biz daha çok esnafın annesi, sırdaşı ve yoldaşı olması özelliğine yöneldik.

DEMANSLI BİR ANNE OĞLUNA EŞ ARIYOR

* ‘Cenaze İşleri’ isimli filmde de rol alıyorsunuz. Oradaki rolünüzden de bahseder misiniz?

Cenaze İşleri’ndeki rolüm aslında önce çok sıradan bir anneydi. Olsa da olurdu olmasa da. Sadece ağır işiten bir anneydi. Bir şey daha katmak lazım dedim. Evet, ağır işitiyor ama bunu kabul etmiyor. Hayat dolu. Oğluna hoş bir kız arıyor. Çok heyecanlı. Demansını yaşıyor. Yemek yapmaya bayılıyor. Oğlunun arkadaşlarına yemek yedirmeye bayılıyor. Bizim annelerimiz gibi. Ama yalnızca demans ve işitme kaybını işlediğimiz zaman sevimsiz bir şey olacaktı. Bu nedenle hayat dolu ve enerjik bir özellik kattık.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN