Modern şiir huzursuzluğun belirtisi

Modern şiir huzursuzluğun belirtisi

Hayriye Ünal, şiir alanındaki ödül alan inceleme kitabı ‘Başkasının Sınırlarında Şair’de Türk şiirindeki değişimi de anlatıyor. Ünal “Şiirimizin gelişimi olağanüstü bir seyir izler, huyunu değişmeyen tek duyguyla ifade etmem yanlış olmaz: Huzursuzluğunun belirtisi modern şiir olmuştur” diyor.

ERKUT TEZERDİ

Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından ‘Yılın Yazar, Fikir Adamı ve Sanatçıları Ödülleri’nde ‘Edebi Tenkit’ dalında ödüle değer görülen Hayriye Ünal, ‘Başkasının Sınırlarında Şair’ adlı kitabında geçmişten günümüze Türk şiirini inceliyor. Kitabında Nurullah Ataç ve Cemil Meriç gibi yazarların şiire olan bakış açısını da irdeleyen Ünal, modern şiir kavramından şairle eleştiri türünün ilişkisine kapsamlı bir değerlendirme yapıyor. Ünal’la şiir, şairler ve eleştiri üzerine konuştuk.

Kitabınızın konusu “eleştirmeyi eleştirmek”. Bunu ‘edebiyat ve yazar’ bağlamında nasıl değerlendiriyorsunuz?

Eleştiri, bir ülke edebiyatının temsilini etkiler, eleştiri tarafından işaret edilmiş eserler temsilde yer bulur. Eleştirinin bu üstün rolü, yerini değerli kılar; ne var ki kanonik yapısı oluşmamış edebiyatlarda eleştirmenin yerini büyük oranda bu işe soyunmuş iyi niyetliler ve tesadüfe bağlı yazarlar alır. Düzyazının bir edebiyatın gelişimindeki rolünü belirginleştirmek önemli. Eleştiri de bir türdür ve kritize edilmeye ihtiyaç duyar. Nasıl yapılacağına dair varsayımların sürmesi önemli. Eleştirinin teorik temellerinin olması onu öznel olmaktan çıkarmaya yönelik. İyi eleştirinin ölçülerinin ortaya konması, şairin hangi eleştiriyi dikkate alacağını da gösterir. Şair, metnine dönük onlarca yorumun arasında ruhen ‘yorgun bir savaşçı’dır. Adil bir eleştirinin oluşması yazardan okura uzanan yolları kısaltan -otoban türünde- belki şairin umurunda olmasa bile okura dönük bir konfor da sağlıyor.17-01/21/screen-shot-2017-01-21-at-064345.png

Cumhuriyet’ten sonra Türk şiirindeki değişimi nasıl açıklarsınız?

Alfabe değişimi, dildeki değişimin etkisi, modernleşmeyle gelen yeni simgeler, özellikle 50’lerden sonra hızlı kentleşme, siyasi iklimin istikrarlı olmayışı, Batıdan tesirler… Hepsi etkilemiştir şiirimizi. Şiirimizin gelişimi olağanüstü bir seyir izler. Sosyal çalkantılarla ve basınç oluşturan etkenlerle senkronize bir şekilde bir içe kapanıp bir dışa açılarak ama her dönemde insanı tüm yönleriyle kavramaya çalışır şiirimiz. Etik evetlemelerle meşgul olduğu zamanlarda bile şiirimizin huyunu değişmeyen tek duyguyla ifade etmem yanlış olmaz: Huzursuzluğunun belirtisi olmuştur modern şiir.

Bir şiirin edebî değerini neler belirler?

Özetleyeyim: Ait olduğu dildeki poetik birikimle nasıl bir ilişki içinde ve çağının getirdiği ‘yeni şey’in ne kadar farkında olduğu belirler.

“Dilin en etkili silahlarından biri ironi” diyorsunuz. Peki Türk şiirinde ironiyi en etkili kullanan şairler kimler sizce?

Şair Eşref, Metin Eloğlu, Ergin Günçe bu konuda en etkili ve belirgin isimler. İroninin özel bir türüne yatkın dilleriyle Can Yücel, Ece Ayhan ve Ülkü Tamer eklenebilir.

Şairler arasında kadınların sayısı az. Sizce bunun nedeni nedir?

Kabaca söylersek sanat kentte ortaya çıkar. Kente geçerken kırsala özgü kültürel yapı kadının aleyhine gelişti. Kadın kente doğru ilerlerken erkeğin aksine boş vakit yaratamadı, sorumlulukları sürdü. Hatta bazı şartlarda daha ağır devam ediyor. Unutulmamalıdır ki sanatın/şiirin ortaya çıkması için temel şart ‘boş zaman’dır. Kadının tüm rolleri, çevresi tarafından boş zamanlarını doldurmuştur. İkinci bir gerekçe de ataerkil toplumda gündelik yaşamını bile otosansürleyerek sürdüren kadının özünü ifade etmesinin zor olmasıdır. İçinde bulunduğumuz gelenekte içini göstermek ‘yasa’ya ve teamüle aykırıdır. Somut örnek vereyim: Şiirin içinden biri, bir şairimiz “kadın şairler aşktan bahsettiği zaman/işitmek istemezsin” diyor. İşte bir sebep! İşitilmek istenmeyen sözleri edebilecek cesaret kaç kadında olabilir? Hani tek derdimiz aşk değil denebilir, peki. İstisna örnekler bir kenara, savaşa erkeklerin gittiğini, silahla erkek çocukların oynadığını, en genel anlamda kurtarıcılığın/kahramanlığın erkeğin kimliğinde vücut bulduğunu düşünürsek destansı duyguların da kadınlara yabancı olduğu söylenebilir. Özetle ‘sayısal azlık’ inşa edilmiş kimliklerle ilgili, doğuştan gelen kimlikle ilgili değil.

Siz günümüz şairlerinden kimleri ve hangi yapıtlarını beğeniyorsunuz?

Ebubekir Eroğlu’nun kendi kalma azmini; Haşim soyundan şairleri, mesela merhum Sami Baydar’ı; akranlarımdan Hakan Şarkdemir’in müzikle aklı birleştiren kusursuz yapısını; Osman Özbahçe’nin cevval akışını; Nazmi Cihan Beken’in ilk kitabı Ci’yi beğenirim. 2017’de ilk kitabı çıkacak olan Yasin Koç, henüz kitabı olmayan Onur Ocak yeni şiirlerini merakla beklediğim şairler.

DİLLE YARATILAN BİR GÜZELLİK

Nurullah Ataç’ın şiirde dilin üstünde durmasını ve sanatta güzellik kavramına yaklaşımını nasıl ilişkilendirirsiniz?

Estetik beğeni konusunda kendini çok iyi yetiştirmiş bir eleştirmen Nurullah Ataç. Şiiri dille yaratılan güzellik olarak görüyor ancak güzelliğin tanımlanabilir olmadığında ısrarcı. İyi şairliğin önkoşulu dil sevgisi ona göre. Her devirde değişeceği için güzelliği saptama konusunda eleştirmene de büyük iş düşüyor ve bu esnada eleştirmen buyurgan ve ihtiraslı olabilir, hatta olmalıdır. Mutlak tarafsızlığın ancak edebiyat tarihinin harcı olacağını düşünen Ataç’ın, eleştirmene tanıdığı yeri şu sözleri özetlemektedir: “Kuvvetli bir şahsiyete malik olması şartıyla içtimaî, siyasi, ahlaki, velhasıl her türlü ‘efkâr-ı bâtıla’sı, kinleri, hasedleri münekkidi cazip kılar. Edebî haksızlık ancak zayıflarda bir kusurdur.”

SONRAKİ DEVİRLERDE DEĞER KAZANIR

Cemil Meriç “Şiirde hala Baki, Fuzuli, Nedim, Şeyh Galip rakipsiz...” diyor. Onun
bu söylemi ve saptamaları için neler söylersiniz?

Yeni dünyamızın şairleri dili onlar kadar işleyemiyor mu yani? Katılmıyorum. Şiirin sonraki devirlerde anlamlandırıldığına ve geri dönük biçimde değer kazandığına inanıyorum. Eserin zamana dayanıklılığını kanıtlayan en kesin delil, zamanın geçmesi. Şiiri insan ömrü süresince mobilyaymışçasına test edemiyorsunuz. Mdf, suntadan görece iyidir. Lakin mdf de sunta da karakterini her numunesinde küçük farklarla korur. Şiirin öngörülemezliği ona dair kalıcılık fallarını da boş çıkarıyor. Unutulmaması gereken başka bir şey, cari edebiyatta mevcutken eleştirinin süzgecinden geçen eserin bilinmezliğe gömülmesinin zor olduğudur. İzleri herkes görmeyebilir, eleştirmen bir stalker-izsürücüdür.

HAFTANIN KİTABI

17-01/21/21kr2haftaninkitabi.jpgİşte Caravaggio hep kitap / Annabel Howard 80 sayfa / 29 TL

ŞİMDİ SIRA ‘İŞTE CARAVAGGIO’DA

Dünyanın önemli sanat yayıncılarından Laurence King’in hazırladığı ‘İşte’ adlı seri, Farklı ülkelerden, akımlardan, sanat dünyasında iz bırakmış 17 sanatçının yaşam öyküleri, tarzları ve eserleriyle ilgili bilgiler içeriyor. Türkiye’de hep kitap tarafından çıkarılan seride şimdiye kadar Andy Warhol, Van Gogh, Leonardo da Vinci, Gauguin, Dali yayımlandı. Serinin bu ayki kitabı: ‘İşte Caravaggio’. ‘İşte Goya’ ve ‘İşte Magritte’.

Sanat tarihçisi Annabel Howard’ın kalemiyle, ressam ve çizer Iker Spozio’nun ‘İşte Caravaggio’ya özel yaptığı illüstrasyonlar birleşiyor ve İspanya’nın dumanlar tüten arka sokaklarının belalısı ama aynı zamanda resim tarihinin parlayan yıldızı Caravaggio’nun macera dolu hayatına ışık tutuyor. 39 yaşında öldüğünde ardında 17 polis raporu, bir cinayet mahalli, bir de şövalye unvanı bırakan ressamın öyküsü büyük küçük herkesin ilgisini çekecek. Gerçeküstücülük üzerine çalışan Patricia Allmer ile ressam ve çizer Iker Spozio’nun özel çizdiği illüstrasyonlar Magritte’in üzerindeki gizemi kaldırıyor. Geleneksel sanatın sona erişinin müjdecisi, modern sanatın babası Goya’nın kitabında onun üzerine yıllardır çalışma yapan Wendy Bird’ün bilgi birikimi ve Sarah Maycock’un illüstrasyonları birleşiyor.

Bacon, Cézanne, Gaudi,  Kandinsky, Matise, Monet, Pollock, Rembrant, Frank Lloyd Wright ise serinin gelecek kitapları arasında.

YENİ  ÇIKANLAR

17-01/21/ewqtr.jpgAraba Sevdası Recaizade Mahmud Ekrem İnsan Yayınları / 352 sayfa / 12 TL

Bihruz Bey’in trajikomik öyküsü

Çamlıca’daki köşkünde Küçük Avrupa yaratmaya çalışan, gösteriş olsun diye yaşadığı ülkenin şartlarını ve standartlarını beğenmeyip onları aşma sevdasında olan;  Türkçe konuşurken araya uydurma Fransızca kelimeler katmadan edemeyen Bihruz Bey’in trajikomik öyküsünü konu alan Recaizade Mahmud Ekrem’in ‘Araba Sevdası’, edebiyatımızın ilk gerçekçi romanı. 

17-01/21/21kr2yenicikan2.jpgYalnız Kaldınız, Peyami Bey! Hamdi Koç / Can Yayınları 260 sayfa / 21 TL

Biyografi değil kurgu roman

Hamdi Koç, 7 yıl aradan sonra yeni romanı ‘Yalnız Kaldınız, Peyami Bey!’i çıkardı. Peyami Safa ve Türk edebiyatının önemli edebiyat kahramanları eşliğinde bir yolculuk vadeden roman, bir yazarın Beyoğlu'nun arka sokaklarında siyasi bir cinayet teşebbüsüyle öldüresiye dövülmesiyle başlıyor. Yazar, ölmek üzereyken Peyami Safa tarafından ruhunun arafta kurduğu dünyaya götürülüyor. Yaşlı yazar genç yazara sahip çıkıyor. Ama bu bir Peyami Safa biyografisi değil!

ÇOK SATANLAR TÜRKİYE

17-01/21/21kr2coksatan1.jpg

Homo Deus

Yuval Noah Harari

Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens

Yuval Noah Harari

Huzursuzluk

Zülfü Livaneli

Kuşlar Yasına Gider

Hasan Ali Toptaş

Aeden - Bir Dünya Hikayesi

Akilah Azra Kohen

Çok satan kitaplar ‘idefix’, ‘kitapyurdu’, ‘D&R’ ve ‘babil’ listelerinden derlenmiştir.

KANADA

17-01/21/21kr2coksatan.jpg

The Woman in Cabin 10

Ruth Ware

StrengthsFinder 2.0

Tom Rath

Joyous Detox

Joy Mccarthy

Oh She Glows Every Day

Angela Liddon

Food, Health, And Happiness

Oprah Winfrey

Kanada’da çok satan kitaplar ‘Amazon’  ile ‘Chapters Indigo’ listelerinden derlenmiştir.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN