Soygun temalı ‘Ocean’s serisinin yeni yapımında başrolde bu defa erkekler değil, kadınlar yer alıyor. ‘Ocean’s 8’ filminde zekice kurgulan hırsızlık operasyonu bir zaman sonra Hollywood’un en ünlü kadın oyuncularının oradan oraya koşuşturduğu bir defileye dönüşüyor. Ancak enerjisinden ödün vermediği gibi önceki yapımların gerisine de düşmüyor.
ERKUT TEZERDİ/İSTANBUL
İlk kez 2001 yılında sinemaseverlerle buluşan ‘Ocean’s 11’ filmini Steven Soderbergh yönetti. George Clooney’den Brad Pitt’e, Matt Damon’dan Julia Roberts ile Casey Affleck’e kadar Hollywood’un en şöhretli oyuncuları birlikte rol aldı. Bu, o güne kadar görülmemiş bir durumdu; dahası konusu ve oyuncuların işlevsel kullanımı açısından çok beğenildi. Filmde Clooney’nin canlandırdığı Danny Ocean hapishaneden çıkar çıkmaz alanında en yetenekli hırsızlardan oluşan bir ekip kuruyor, ardından yıllardır planladığı kumarhane soygununa girişiyordu. 2004 ile 2007’de izleyicinin karşısına çıkan devam yapımlarında bu soygun konusunun yanına birkaç yeni oyuncu ve intikam teması eklendi ama çok da başarılı yapımlar ortaya çıkmadı. Yalnızca ikinci filmdeki Vincent Cassel’in lazer dansı ve o sahnenin müziği akıllarda kaldı. Bu hafta gösterime giren, senaryosu Gary Ross tarafından yazılan ve yönetilen ‘Ocean’s 8’ ise serinin dördüncüsü. Devraldığı bayrağı kadınlarla göğe çekiyor. Eğlencesinden taviz vermiyor, zekice kurgulanmış bir hırsızlık operasyonu sunuyor. Ama güzel kadınların giydikleri kıyafetler, şıklıkları ve çekicilikleri her şeyin önüne geçiyor. Bu da filmi “Kaş yaparken göz çıkarmak” misali tüketim kültürüne daha da yakınlaştırıyor.
‘Ocean’s 8’ ilk duyurulduğunda 2001’deki birinci yapımın yeniden uyarlaması (remake) olacağı düşünülüyordu. Fakat uyarlama değil, bir spin-off, yani yan karakterlerin hikâyeleri anlatılıyor. Büyük benzerlikleri, göndermeleri olsa da konusu apayrı. Filmde Sandra Bullock’un canladırdığı Debbie Ocean karakteri, üç bölümden oluşan ‘Ocean’s serisinin ana karakteri Danny Ocean’ın kardeşi. Hırsızlık, kuşaktan kuşağa yadigâr bir aile mesleği, bunu kendi açıklamalarından öğreniyoruz.
Debbie de ağabeyi Danny gibi hapishaneden çıkar çıkmaz kolları sıvıyor. Beş yıl boyunca planladığı soygunu gerçekleştirmek için ekip topluyor. Bunun ilk üyesi Cate Blanchett’in canlandırdığı Lou karakteri oluyor. Lou karakterinin ilk üç ‘Ocean’s filminde Brad Pitt’in oynadığı Rusty Ryan ile büyük benzerlikleri olduğunu söylemek mümkün. Rusty filmlerde aşırı yemek yerken Lou sürekli değiştirdiği göz alıcı kıyafetleriyle Milano Moda Haftası’nı aratmıyor.
Hacker Nine Ball karakterini Rihanna oynuyor, çok etkili bir oyunculuk sergilemese de bu onun beyazperdede şimdiye dek gösterdiği en iyi performans. Yankesici, iş bitirici, sarraf ve tasarımcı derken ekip 7’ye tamamlanıyor. 8’inci kişinin de kim olduğunu tahmin etmek zor değil, afişte zaten yer alıyor: Ünlü oyuncu Daphne Kluger karakterine Anne Hathaway hayat veriyor.
Filmde her yıl Metropolitan Müzesi’nin düzenlediği Met Gala adındaki defile sırasında 150 milyon dolarlık pırlanta gerdanlığı çalmak için operasyon düzenleyen hırsızlar, erkek meslektaşlarından geri kalmadıkları gibi onları küçük de düşürüyor. Bu da filmin ikinci handikapı çünkü yer yer “kimse muhakeme yeteneğinden böyle yoksun olamaz” dedirten sahneler var.
‘Ocean’s 8’ filminin yönetmenliğinde sorun yok ama senaryosunun üzerinde daha fazla düşünülseymiş, çok daha iyi bir soygun filmi olabilirmiş. Ayrıca kadınların karizmaları birkaç tık aşağı düşürülse tema kayması yaşanmazmış. Lakin serinin 2004’teki ikinci ile 2007’deki üçüncü yapımın üstüne çıkan başarılı bir film izleyiciye sunuluyor. ‘Ocean’s 8’ ailece seyredilir, eğlendirir, güldürür, rahatlatır.
RESİM ALTI: Filmde Sandra Bullock (Debbie Ocean), Cate Blanchett (Lou), Anne Hathaway (Daphne Kluger), Mindy Kaling (Amita), Sarah Paulson (Tammy), Awkwafina (Constance), Rihanna (Nine Ball) ve Helena Bonham Carter (Rose Weil) rol alıyor.
