Vatikan cadı rahibe avında

Vatikan cadı rahibe avında

Romanya’da kuytu bir köşedeki manastırdaki rahibelerden biri ruhunu şeytana kaptıran bir rahibeyi etkisiz hale getirmek için Vatikan deneyimli ‘şeytan çıkarma rahibini’ göreve gönderir. Manastırın kapıları açıldığı anda da aksiyon ve gerilim başlar. Korku sinemasına çağ atlatan ‘The Conjuring’in devamı niteliğindeki ‘The Nun’da klişe ama etkili gerilim dolu anlar yaşanıyor.

ERKUT TEZERDİ/İSTANBUL

Öyküsü, karakterleri ve yönetmenliğiyle korku türüne çıta atlatan ‘The Conjuring’ serisi, yan karakterlerin başrole taşındığı spin-off yapım ‘The Nun’ ile devam ediyor. Bu filme spin-off diyoruz çünkü şeytani rahibe daha önce yan korku unsuru olarak sunulmuştu. Şimdi korkunun ta kendisi; filmde rahibenin kökeni anlatılıyor. Konusu 1952 yılında Romanya’daki bir manastırda geçen yapımda, bir rahibe intihar edince olaylar başlıyor. Vatikan “mevzunun aslı nedir, ne değildir” diyerek şeytan çıkarma pederi Burke’ü görevlendiriyor. Yanına da eğitimini henüz tamamlamamış Irene adında bir rahibe alması emrediliyor. İkili, manastıra varmalarının ilk dakikalarından itibaren korku devreye giriyor. O vakit diyorlar ki “Burada tuhaf olaylar dönüyor!” Hadi canım, aksi olsa şaşırırdık. İşin tuhaf kısmı ise tüm bunların kamera sağa-sola döndüğünde veya yukarı-aşağı yaptığında aniden ortaya çıkan varlıklar gibi klişe yöntemler ile basit diyaloglarla sunulması.

Kötü ruhların anlatıldığı her 5 korku filminin 6’sında yer alan korku etmenleri ‘The Nun’da ardı arkasına sıralanıyor. Ancak etkili olduklarını söylemek gerekiyor. Basit senaryo kötü ruhun araştırılması, bulunup ortaya çıkarılması ve olayın tatlıya bağlanması üzerine inşa edilmiş. Bir sonraki sahneyi tahmin etmek hiç zor değil ama yönetmen Corin Hardy’nin yeteneği bir tık öne çıkıyor. Gary Dauberman’ın yazdığı senaryodan en fazla bu olurdu. Daha iyi bir senaryo kaleme alınsaymış ‘The Nun’ çok daha iyi bir film olurmuş. Filmin matematiği şöyle gelişiyor: Rahip, rahibe ve yolda kendilerine katılan bir köylü el ele verip manastırın gizemi ile şeytani rahibenin sırrını çözmeye çalışıyor. Rahip habis varlıklar, dualar, yöntemler konusunda usta. Rahibe saflığı temsil ediyor, köylü Frenchie ise kaba kuvveti. Ayrıca filmde en akıllıca davranan kişinin köylü Frenchie olduğunu söylemek mümkün. Keza en iyi oyunculuk da karaktere hayat veren Belçikalı aktör Jonas Bloquet tarafından sergileniyor. Mimikleriyle gerçekçiliği sağlıyor, pompalıyı kaptığı gibi aksiyona hayat veriyor. Belli ki dualar işe yaramıyor, zorlamanın anlamı yok. Böyle anlarda yapılması gerekenler belli. Ya arkanıza bile bakmadan kaçacaksınız ya da özel hareket ekibi, birkaç C4 tipi bomba, roketatar, tank ve F16’yla mevzu dahil olacaksınız. Yani filmdeki gibi ortaya çıkışıyla haçların kendiliğinden ters döndüğü, camların patladığı ve yüzünü görseniz sopayla dahi dokunmak istemeyeceğiniz bir rahibe üzerinize doğru geliyorsa şayet “Sana emrediyorum çık içinden” gibi sözler sarf etmenizin anlamı yok. Manastırın kolonlarına C4’leri döşedikten sonra “Hadi derdini şimdi anlat” demek daha akıllıca bir çözüm yöntemi. Baktınız hapis varlık sorun çıkarmaya devam ediyor, o vakit silahlar konuşmalı. İşe yarıyor mu? Filmde yarıyor. Hatta o sahnelerin biraz daha uzatılması lazımdı. Filme artı kazandırıyor.

‘The Nun’ eşle dostla keyifle izlenebilecek bir korku yapımı. Mesajı, düşünsel boyutu yok. Oyunculuklar orta seviye, senaryosu klişe, yönetmenlik filmi kurtarıyor. Şeytani varlıkların ses patlamasıyla aniden belirmesi mevzusu belki de milyon kez işlendi ama hâlâ işe yarıyor. Eğer kötü varlığın gizemi biraz daha detaylandırılsaydı ‘The Nun’ tıpkı ‘The Conjuring’ serisinin filmleri gibi daha çok beğeni toplayabilirdi.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN