Yabancılar bizi bize anlatıyor

Yabancılar bizi bize anlatıyor

Sosyolog Deniz Bağrıaçık ‘Sorsana Bizi Sevmiş mi?’ kitabında Türk toplumunun fotoğrafını burada yaşayan yabancılarla çekti. Kitapta ilginç tespitler var: Erkekler çok şımartılmış, samimiyetle mahremiyet arasında sınır sorunu mevcut.

MELEK GEDİK 

Türkiye’de yaşayan yabancıların hakkımızda ne düşündüğünü hep merak ederiz. Bizi övmelerini beklerken kötü bir şey duymaktan da çok çekiniriz. Sosyolog Deniz Bağrıaçık, yabancıların gözünden nasıl göründüğümüzü merak edenlere özel ‘tarafsız’ bir kaynak hazırladı. Bağrıaçık, Türkiye’ye ya da Türk toplumuna olan bakış açıları merak edilen yabancıların düşüncelerini Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan ‘Sorsana, Bizi Sevmiş mi?’ adlı kitapta bir araya getirdi. Çeşitli nedenlerle İstanbul’u mesken tutanların peşine düşen Bağrıaçık, kitapta yabancıların gözündeki Türk toplumunun fotoğrafını çekiyor. Bağrıaçık “Yeri gelince hizmette kusur etmediğimiz yerleşik yabancılar neden ülkemizde yaşamayı tercih ediyorlardı?” sorusuna yanıt aramak için bu kitabı yazmaya karar verdiğini söylüyor.

İstanbul’da yaşayan yerleşik yabancılarla iletişime geçerek bir Türkiye portresi çıkarmaya çalışan yazar, çalışmayı üç kategoriye ayırarak hazırladığını ifade ediyor. 20 yıl ve daha fazla süredir İstanbul’da ikamet edenler, 2000’li yıllardan sonra İstanbul’a yerleşenler ve bir yıldan daha kısa süredir mega kentte yaşayanlarla konuşan Bağrıaçık, kitabını görüşmecilerle yaptığı söyleşilere atıflarda bulunarak kaleme almış. 16 bölümden oluşan kitabın ilk 3 bölümünde İstanbul’un tarihine, ‘yabancı’ kelimesinin anlamına değinen yazar, asıl konuya dördüncü bölümde giriş yapıyor. Konuştuğu yabancıların İstanbul’a neden geldiklerini sorgulayan Bağrıaçık, farklı kalış süreleriyle farklı dönemlerde yaşayanların gözlemlerin arasındaki unsurlara dikkat çekiyor.

Yazar, bu bölüme şu sözlerle giriş yapıyor: “İstanbul’da yaşamaya başlayan yabancıların çoğu buraya gelmeden Türk toplumunun geleneksel özellikle gösteren yapısını az çok biliyormuş. Ama söylediklerinden anlıyoruz ki yine de İstanbul’daki hayatın aile yaşamının etrafından bu denli kuvvetli bir biçimde şekillendiğini görmeleri onları fazlasıyla şaşırtmış. En çok şaşırdıkları konulardan biri ailede çocukların kaç yaşlarına gelirse gelsinler evlenmedikleri takdirde ebeveynlerinin evini terk etmeyişleri.” Şaşkınlıklar bununla bitmiyor, kitapta dahası var. Bağrıaçık bir diğerini şöyle aktarıyor: “Türk toplum yapısında yabancıların en dikkat ettiği özelliklerden bir tanesi de ‘ayıp’ sözcüğünün etrafından şekillenen yaşamlar. Bu olgu yabancıların dikkatini çekmekle kalmıyor, aynı zamanda onların zorlandıkları konulardan birini de oluşturuyor.” Diğer ilginç bir olgu ise Bağrıaçık’ın anlatımına göre şöyle: “Yabancıları en rahatsız eden durum, hayatın zor anlarında yalnız kalmak isterken, insanların onun etrafında toplanmaları.”

İŞ HAYATINDA ÇOK KATI BİR HİYERARŞİ VAR!

Okurların kitapta en çok şaşıracağı tespitlerden biri de yabancıların Türkiye’deki çalışma koşullarına yönelik gözlemleri. Deniz Bağrıaçık, sosyolog kimliği çerçevesinde hem kendi gözlemlerini hem de görüştüğü yabancıların gözlemlerini bu bölümde okuyucuyla paylaşıyor. Görüşmecilerden Jenny’in Türkiye’deki çalışma hayatına yönelik söylemlerini yazar kitapta şu sözlerle anlatıyor: “Jenny, İstanbul’da çalıştığı zamanlarda, hem çalışma temposundan dolayı hem de işyerinde kadınlara karşı yapılan ayrımcılıklardan dolayı ciddi bir biçimde zorlanmış. Erkeklerle ofiste olmak ayrı hikaye. Yani Türk erkeklerinin yabancı kadınlara karşı ayrı bir tavrı var. Onun akının en çok karıştıran ise medya çalışanlarının haftadan yalnızca bir gün izinlerinin olmasıymış. Yabancıların şaşırdığı diğer bir nokta da hiyerarşik düzeninin katılığı. Müdürlerin ve patronların isteği dışında kararlarında neredeyse imkansız. Yine başka bir değerlendirmede bir görüşmeci, işyerlerinde daha üst pozisyonlarda olan kişilerin, altlarındaki insanlara özel işlerini yaptırdığını söylüyor.”

ERKEKLER ÇOK ŞIMARTILMIŞ

Kitapta aile, sosyal ilişkiler ve gönül işlerine ayrı bir bölüm ayrılmış. Bu bölümde, yabancıların tespitleri ilginç. İşte onlardan birkaç örnek: “Yabancı kadınlar, erkeklerin devamlı şımartılmalarından da son derece rahatsızlar! Bu kadınlar erkeklerin, yetiştirilme biçimlerinden kaynaklanan ego sorunu yaşadığını da düşünüyor. Yabancıların Türklerle ilişkilerinde kafalarını en çok karıştıran konulardan biri de bazı şeylere söz verilip gerçekleştirilmemesi ya da samimiyet ile mahremiyet arasındaki sınır sorunu. Yabancıların birçoğu aynı yorumda bulundu: Türkler gerçekten de çok meraklılar, karşındakini tanımak için sürekli soru soruyorlar. Üniversitelerdeki öğretmen-öğrenci ilişkisi ise ayrı bir durum! Yabancılar özellikle de Avrupalı üniversite öğrencileri, buradaki öğretmenle öğrenci arasındaki ilişki biçimini yadırgadıklarını ifade ediyorlar! Kendi ülkelerinde hocalarla buradaki gibi samimiyet kurmanın, hatta onlarla konuşmanın neredeyse imkansız olduğunu söylüyorlar.”

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN