Babam asıl öldükten sonra yaşamaya başladı

Babam asıl öldükten sonra yaşamaya başladı

Cemil Meriç çağın çok ötesine geçen bir Türk düşünce insanı. Kızı Ümit Meriç ise ‘Babam Cemil Meriç’ kitabında yazarın çalışmalarını ve yaşamını genişletilmiş baskısıyla okuyucuya sunuyor. Babasının eserlerinin bir milyon okuru aştığını belirten Meriç “Hakkında çeşitli tezler ve kitaplar yazıldı, röportajları bir araya getirildi. Velhasıl ölümünden sonra hayatında olduğundan daha çok yaşamaya başladı” diyor.

RÖPORTAJ: MELEK GEDİK

"Bir çağın vicdanı olmak isterdim: bir çağın daha doğrusu bir ülkenin. Mazlum bir kavmin sesi olmak isterdim. Muhteşem bir maziyi daha muhteşem bir istikbale bağlayacak köprü olmak isterdim, kelimeden sevgiden biri köprü...” Cemil Meriç’in bu satırlarını okuyup kendisine hayran olmamak mümkün değil. Tüm hayatını ilim öğrenme aşkına adamış, hatta bu yolda gözlerini feda etmiş bir mütefekkirin en büyük temennisiydi; bir çağın, bir memleketin vicdanı olmak... Bu o kadar yüce bir duaydı ki; Cemil Meriç belki de sırf ‘vicdanlarımızın sesini daha net duyalım’ diye tüm izm’lere savaş açtı ve “İzm’ler idrakimize giydirilmiş deli gömlekleridir” dedi. Söylediği her sözle, yazdığı her satırla ufkumuzu, vicdanımızı ve düşüncelerimizi derinleştiren Cemil Meriç, idraklerimize bu kez kızı Prof. Dr. Ümit Meriç’in kalemiyle girdi. İlk kez 1992’de yayımlanan ‘Babam Cemil Meriç’ bu yıl genişletilmiş baskısı ile okuyucuyla buluştu. Aile bağları, okul maceraları, aşkları, hayalleri, acıları, çocukları, öğrencileri ve okuduğu kitaplarla yani insani bütün yönleriyle kitapta can bulan Cemil Meriç’i, kızı Prof. Dr. Ümit Meriç’le konuştuk.

İlk kez 1992’de yayımlanan ‘Babam Cemil Meriç’, 2018’de genişletilmiş baskısıyla yeniden okuyucuyla buluştu. Yıllar sonra bu çalışmayı hazırlarken nasıl duygular yaşadınız?

Genişletme çalışmalarına başlarken ilk önce iki rekat namaz kıldım ve şöyle dedim: ‘Yarabbim bu kitap, bir evladın babası hakkında yazdığı en güzel kitap değil; bir insanın, bir insan hakkında yazdığı en güzel kitap olsun.’ Çalışmam sırasında şöyle bir zorluğum da oldu. Kendi hayatımı, babamın hayatından nasıl ayıracaktım. Tek bir ruh gibi neredeyse aynı hayatı yaşayan -en azından bir dönem- iki insanın birbirinden nasıl ayıracağımı bilmiyordum. Ben nerede başlayacaktım, babam nasıl bitecekti? Bu zorluğu, üçüncü bir şahıs gibi baba-kız Meriç’lerin arasına girerek çözdüm. Dolayısıyla kitaptaki Cemil Meriç, sanki babam Cemil Meriç değil, Ümit Meriç de sanki Ümit Meriç değildi. Yani sıhhatli bir şizofreni hali.

Peki, kitaba eklenen yeni bilgileri tasnif ederken şaşırdığınız ya da ilginç bulduğunuz ‘Bir Cemil Meriç Potresi’yle karşılaştınız mı?

Kitabı hazırlarken elbetteki birinci kaynağım hafızamdı. İkinci kaynağım ise kendi özel notlarım ile rüya defterlerimdi. Fakat bunların dışında babamla ilgisi olan bütün kaynaklara ve şahıslara ulaştım, bu konuda hiç tembellik etmedim. Tüm noktaları birleştirdiğim zaman müphem bir şekilde hatırlamakta olduğum konular, birden bütünlüğe kavuştu. Bu bakımdan kitap boyunca dedektiflik çalışması yaptığım yerler oldu. Mesela babamın Rıza Tevfik’le ilişkisini hem kendisinden hem de Sabih Bey amcadan dinlediklerimle birleştirdim. Hatta Rıza Tevfik hakkında çıkmış kitapları okudum. Arkadaşım Melek Otay da Rıza Tevfik’in kızı Munise Hanım’la beni tanıştırmıştı. Bu özel dostluktan edindiğim bilgiler de vardı. Hepsini bir araya getirerek bir Rıza Tevfik hayatı ve bunun beraberinde bir de Cemil Meriç dostluğunu yeniden inşa ettim.

1916’da dünyaya gelen 1987’de vefat eden Cemil Meriç’in hayatını ilmek ilmek kitabınızda anlatmışsınız. Peki, eserin eski ile yeni baskıları arasındaki farkları nedir? ‘Babam Cemil Meriç’i eline alan okuyucu nelerle karşılaşacak?

Eserin evvela hacmi büyüdü, 156 sayfadan 420 sayfaya ulaştı. Nasıl büyüdü? Hafızam ve bireysel notlarım dışında ‘Türkiye’nin Ruhu’ belgeseli için konuşmuş olan 60’tan fazla Cemil Meriç dostunun söyledikleri, kitabın bu kadar genişlemesine yol açtı. İlk 10 baskıda başlıklar yoktu, bu baskıda ise var. Bitirirken yazısı da eklendi. Eski baskılarda notlar yoktu. Genişletilmiş baskıda ciddi bir notlama ile karşılaşacak okuyucu. Dolayısıyla artık eski kitap yok hükmündedir.

‘Babam Cemil Meriç’ yayımlandıktan sonra nasıl tepkiler aldı?

CNR’daki imza gününde karşıma çok genç okurlar çıktı, hatta kitap çıkalı az bir süre olduğu halde okuyup imzalatanlar oldu. Eşten, dosttan da ağlayarak telefon açanlar söz konusu.

Ümit Meriç, yeni baskıda eserin hacminin büyüdüğünü belirterek “156 sayfadan 420 sayfaya ulaştı. 60’tan fazla Cemil Meriç dostunun söyledikleri, kitabın bu kadar genişlemesine yol açtı” diye anlatıyor.

Mesela, babamın talebesi olan bir diş hekimi Süryani Davut Tanoğlu, kitapta kendisiyle ilgili satırları okuyunca çok duygulanmış. Birçok kişi de ‘Biz sadece senin yazdığın bu kitapla ebediyete intikal edeceğiz’ diyerek bana ulaştı. Kitap zannediyorum ki bundan sonra daha da ilgi çekecek. Çünkü okur kitaplarını çok iyi bildiği yazarı, pek az tanıdığı ‘insan’ tarafıyla öğrenmiş olacak.

Kitabınızda Sefa Kaplan’dan atıfla şöyle bir sitemde bulunuyorsunuz: “İspanyolca yazan Borges sesini dünyaya duyurabilirken Türkçe yazan Cemil Meriç neden Misak-ı Milli sınırlarının dışındaki herhangi bir insan için zerre ifade etmiyor.” Bu konu hakkında Meriç ailesi olarak attığınız adımlar oldu mu?

Evet, benim en büyük amaçlarımdan birisi bu. Kültür ve Turizm Bakanlığı Türk Kültür, Sanat ve Edebiyat Eserlerinin Dışa Açılımını Destekleme Projesi (TEDA) bu konuda teşebbüste bulundu, ayrıca ben de Paris’teki Yunus Emre Enstitüsü’nde Cemil Meriç’le ilgili bir konferans verdim. Bazı Fransız yayınevleri bunu takip etti. Gerçekten en büyük arzularımdan biri Cemil Meriç’ten yapılmış bir seçkinin Arapça, Fransızca ve İngilizceye tercüme edilmesi. Nasıl bizde Ali Şeriati’nin bütün kitapları varsa Cemil Meriç’in niye bütün eserleri Farsçada olmasın diye düşünüyorum. Ama Cemil Meriç sadece İslam dünyasına değil bütün dünyaya hitap eden küresel bir mütefekkir olduğu için sadece Türkiye’deki okuru dünyayla tanıştırmaz, dünyadaki okuru da dünyayla tanıştırır. Bu bakımdan Cemil Meriç’in yerli bir yazar olduğu kadar küresel bir yazar olmasından hareketle tercümelerinin, dünyanın entelektüel seviyesini yükselteceği kanaatindeyim.

Kitabınızın önsözünde 1987 ile 2017 arasındaki süreyi ‘Türkiye’nin Cemil Meriç’i’ başlığıyla yayımlayacağınızı açıklamışsınız. Bu çalışma nasıl bir çerçeveye oturacak?

Evet o kitap ‘Türkiye’nin Cemil Meriç’i’ olacak. Elinizdeki kitap Meriç’in doğumuyla başlıyor, vefatıyla sona eriyor. Fakat 1987’den sonra Cemil Meriç, Türkiye’nin Cemil Meriç’i oldu. Evvela, internet sitelerinden adına sayfalar açıldı, Cemil Meriç’in eserleri toplam bir milyon okuru aştı. Hakkında çeşitli yüksek lisans ve doktora tezleri hazırlandı, kitaplar yazıldı, röportajları bir araya getirildi. Velhasıl Cemil Meriç ölümünden sonra hayatında olduğundan daha çok yaşamaya başladı. Ben 87’den 2017’ye kadar 30 yıllık Cemil Meriç’in yaşadığı Türkiye’yi önce kendim kitap haline getirmeyi düşündüm. Fakat diğer eserlerim beni beklediği için onu bir yazar olan öğrencim ve yine yazar olan bir arkadaşına teslim ettim. Ümit ediyorum ki ‘Türkiye’nin Cemil Meriç’i’ 2018’in sonuna kadar hazır olacak.

Türkiye Cemil Meriç’in ‘Bu Ülke’ kitabıyla tanısa da Meriç vefatına kadar geniş bir külliyat bıraktı Türk okuyucusuna. Meriç’le daha tanışmamış kişiler için bir okuma sırası tavsiye eder misiniz?

Doğrusu, onu bir insan olarak tanımak isteyenler için kendi eserimden başlamalarını tavsiye ediyorum. ‘Babam Cemil Meriç’ bir numara olmalı, ‘Jurnal’ler iki numara olmalı. Bunların arkasından çıkış tarihine göre 1974’te ilk baskısı yapılan ‘Bu Ülke’ ile 1986’da yayımlanan ‘Kültürden İrfan’a Doğru’ okunmalı.

“Cemil Meriç sadece İslam dünyasına değil bütün dünyaya hitap eden küresel bir mütefekkir olduğu için sadece Türkiye’deki okuru dünyayla tanıştırmaz, dünyadaki okuru da dünyayla tanıştırır. ”

Nasıl Cemil Meriç ‘Lisem, üniversitemdir’ diyorsa aslında Cemil Meriç’in kendisi de bir üniversitedir. Okur, Cemil Meriç’in eserlerini okurken mutlaka notlar alarak, onun bahsettiği şahısları tanıyarak ve üzerinde durduğu kavramları inceleyerek hatta o kavramlar hakkında yazılmış kitapları okuyarak ilerlemeli. Yani Meriç’i okumak dört yılı bile aşan bir gayret ister. Ama Cemil Meriç’i okuyup bitiren kişi, bir ayağıyla kendi ülkesini diğer ayağıyla da bütün dünyayı dolaşmış, bir dünya entelektüeli olabilir.

Üzerinde yoğunlaştığınız çalışmalarınız neler? Örneğin yeniden İstanbul’la ilgili bir kitap yazacak mısınız?

Masamda 8 kitap projesi var. Fakat eskiden basılmış olan kitaplarıma, yeni baskıları çıkmadan ciddi katkılarda bulunuyorum. ‘Babam Cemil Meriç’ nasıl genişlediyse ‘Dualar ve Aminler’ kitabımın da genişlemesi söz konusu. Bu dönem onunla meşgulüm. Onun arkasından üç ayrı kitap olarak düşündüğüm ‘Şehir Denemeleri’ini çıkarmayı düşünüyorum. Bu kitaplar ilk kez yayımlanacak. ‘Şehir Denemeleri’nin birinci bölümü ‘Dünyanın Kalbigahı İstanbul’, ikinci bölümü ‘Asırların Harmanyeri Anadolu’ üçüncü bölümü ‘Dünyadan Kainata Mektuplar’ olacak. Üçüncü kısımda Cezayir ve Kudüs hakkında yazdığım yazılar yer alacak. ‘Şehir Denemeleri’nden sonra muhtemelen ‘Bir Ben Vardır Benden İçeri’ başlığını taşıyan ve kendi hayat hikâyemden derlediğim psikolojik hakikatları okuyucuyla paylaşacağım. ‘Yitik Hafızanın Peşinde’ başlığında yayımlanacak kitabımda ise tarihe yaptığım yolculuktan ‘bende kalanlar’ı anlatmayı düşünüyorum.

18-04/18/ekran-resmi-2018-04-18-013035.png

Babam Cemil Meriç
Ümit Meriç
İnsan Yayınları / 420 sayfa / 40 TL

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN