Beşir Ayvazoğlu yazdı: O bir zamanlar 'şair-i âzam'dı

Beşir Ayvazoğlu yazdı: O bir zamanlar 'şair-i âzam'dı

Abdülhak Hâmid Tarhan, şimdi sadece üniversitelerin Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinde okutulan, dili hızla eskitildiği için birçok şair gibi, erkenden edebiyat tarihinin tozlu sayfalarına gömülmüş bir değer. İsminin bir gün sadece 'Makber’le anılacağını bilseydi herhalde kahrolurdu.

Abdülhak Hâmid’in ismini bilen ve eserlerini okuyan kaç kişi kaldı dersiniz? Uzmanlar dışında ismini bilenler de eserlerini sorduğunuz takdirde muhtemelen sadece Makber’i söyleyeceklerdir. Hâlbuki o 20. yüzyılın ortalarına kadar edebiyatımızın “şair-i a’zam”ıydı; çağdaşları onu “göklerin fevkinden etrafa ibzâl-i ziyâ eden” bir güneş gibi görür, eserlerini ezberlerlerdi. Şimdi sadece üniversitelerin Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinde okutulan, dili hızla eskitildiği için birçok şair gibi, erkenden edebiyat tarihinin tozlu sayfalarına gömülmüş bir değer... “Şair-i Azam”, isminin bir gün sadece Makber’le anılacağını bilseydi herhalde kahrolurdu. Gerçi Makber’in devamı sayılan Hacle ve Ölü ve şiirlerinden sonra bir ölüm şairi olarak tanınmıştı, ama ölüm gerçeğinin onu -gelenekteki düşünüş ve davranış biçiminin aksine- hayata daha fazla bağladığını biliyoruz. Yusuf Ziya Ortaç, ölümünden on gün kadar önce Midhat Cemal’le birlikte Maçka Palas’taki dairesinde ziyaret ettikleri Hamid’in yeni bir şiirini okumak istediğini, kendi elyazısını tek gözlüğüne ve avizelerden dökülen parlak ışıklara rağmen okuyamayınca “Ölümden korkmuyorum, iğreniyorum!” diyerek defteri salonun ortasına büyük bir öfkeyle fırlattığını anlatır. Evet, ölüm Hâmid’in nazarında iğrençti; bu yüzden hayatın her anının tadını çıkara çıkara yaşardı. Karısı Fatma Hanım’ın ölümünden sonra, kendini toplaması için Hariciye Nezareti tarafından bütün masrafları karşılanarak gönderildiği Paris’te kendine hemen bir sevgili bulduğu anlatılır. O tarihte başka bir Avrupa şehrinde görev yapmakta olan Sami Paşazâde Sezai, aziz dostunun acısını paylaşmak için işini gücünü bırakıp Paris’e gitmiş, otelini ararken kendisiyle Şanzelize’de burun gelir. Hiç de karısını yeni kaybetmiş birine benzemeyen Şair-i Âzam her zamanki gibi şıktır ve endamlı bir siyahî dilberi koluna takmış, salına salına gezinmektedir. Hayretten donakalan Sezai’ye gayet pişkin bir tavırla der ki: “Sezai, biliyorsun büyük bir teessür içindeyim. Matemde olduğumu herkese göstermek için bu zenci kızı buldum!”
Hâmid, 13 Nisan 1937 tarihinde ölmüş ve muhteşem bir cenaze töreniyle, İstanbul’un ilk modern mezarlığı olan Zincirlikuyu’ya ilk gömülen olmuştu. Cenazesinden dönüşte, birisi, “Merhum hayatta çok çekti!” deyince, İbnülemin Mahmud Kemal’in -çok büyük üzüntü içinde olmasına rağmen- dayanamayıp “Hâmid, çok şey değil, üç şey çekti: Buldukça akşamları mey, sineye dilber, hazineden para!” esprisini patlattığı meşhurdur. Hâmid, eserlerinin değeri birçok bakımdan tartışılabilirse de, edebiyatımızın yakın tarihini asla onsuz düşünemeyeceğimiz bir şahsiyettir; hem eserleri, hem de aile çevresi, yaşama tarzı ve şahsiyet özellikleriyle uzun uzun tahlil edilmesi gerektiğine ve bu tahlilin son derece öğretici olacağına inanıyorum. Eğer bir Osmanlı aristokrasisinden söz edilebilirse, Hâmid, kelimenin asıl mânâsında bir aristokrattır; büyükbabası Abdülhak Molla, II. Mahmud’un hekimbaşısı, babası Hayrullah Efendi ise tanınmış bir tarihçidir; Bebek’te, Osmanlı irfanı, muaşereti ve terbiyesinin en süzülmüş biçimiyle yaşandığı bir yalıda doğar ve kendisini çok küçük yaşta bir hariciyeci olarak bulur. On yaşındayken hariciyeci ağabeyi Nasuhi Bey’le Paris’e gidip orada bir yıl kadar bir kolejde okumuş, on üç yaşındayken de, Tahran elçiliğine tayin edilen babasıyla birlikte İran’a gitmiş, üç yıl kalmıştır. Yirmi beş yaşında Paris elçiliğine ikinci katip olarak tayin edilecek, Poti, Golos ve Bombay şehbenderliklerinde, Londra elçiliği başkatipliğinde, daha sonra Lahey ve Brüksel elçiliği görevlerinde bulunacaktır. Kısacası, eczahanensine “Ne ararsan bulunur derde devadan gayrı” levhasını asan ve yalısının bahçesinde çiçek ve meyve yetiştiren bir Osmanlı zarifinin, Abdülhak Molla’nın torunu Abdülhak Hâmid artık alafranga bir zarif, bir “monşer”dir. Kılığı kıyafeti, hali tavrıyla bir İngiliz aristokratına benzeyen Hâmid, ne kadar uğraşsa da, içinde dedesinin diliyle konuşan rindi söküp atamamıştır. Aslında ondan derin bir istekle kurtulmak isteyip istemediği de tartışılabilir. Bir insan, şahsiyetinin bir parçasını yapan âlemi istediği zaman kolayca kesip atabilir mi? Hâmid’in ve çağdaşlarının yaşadığı dram... Yahya Kemal, “İthaf” şiirinde, “O yerlerden gelen son yolcu Hâmid / Haberdar olmaz olmuş mâverâdan” derken, belki de bu dramı an
latıyordu. Bir medeniyete, bir iklime bir duyuş tarzına âdeta veda niyetiyle yazılmış bir şiir olan “İthaf”ta Yahya Kemal, “o yerler”le hiç şüphesiz Hâmid’in içinde hâlâ konuşan dedesinin temsil ettiği dünyayı ve bu dünyaya asıl rengini veren “ledünnî” kaynakları kastetmiştir. Bana öyle geliyor ki, bir Hâmid monografisi son iki yüz yılda yaşadığımız dramatik medeniyet değiştirme macerasının da harikulâde bir hikâyesi olacaktır. Ancak bu monografiyi yazacak talihli yazarın sadece tasvirle yetinmeyip Hâmid’in içindeki bütün gizli kapaklı köşeleri yoklaması, ruhunun bütün kıvrımlarını keşfederek derin bir tahlile girişmesi gerekir. Malzeme mi? Malzeme büyük ölçüde hazır. Yıllardır Hâmid üzerinde çalışan Prof. Dr. İnci Enginün, merhumun bütün eserlerini gün ışığına çıkardı. Önce bütün şiirleri, ardından tiyatro eserleri, hâtıraları ve mektupları: Dergâh Yayınları tarafından yayımlanan bu önemli külliyat, tuhaftır, bir ömürlük emeğin mahsulü olduğu halde pek yankı uyandırmadı. Halbuki, İnci Enginün hocamızın yaptığı bir yeniden keşiftir. Ve her neslin, kendisinden önceki birikimi yeniden keşfetmesi ve onu yeni bir gözle yeniden okuyup değerlendirmesi şarttır. Aksi takdirde, bir toplum için hava kadar, su kadar gerekli olan tarihî devamlılık sekteye uğrar.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN