Fatma Aliye, Cahit Uçuk ve Suat Derviş çıkıp gelirse...

Fatma Aliye, Cahit Uçuk ve Suat Derviş çıkıp gelirse...

Oylum Yılmaz ‘Gerçek Hayat’ romanında geçmiş mücadele- lerden ders çıkarmak, güç almak için Fatma Aliye, Cahit Uçuk ve Suat Derviş’i günümüze getiriyor. Yılmaz’ın her satırına büyük emek verdiği kitabında gerçekle hayal, kadınla erkek, doğayla kültür iç içe geçiyor.

İNCİ DÖNDAŞ

Fatma Aliye, Cahit Uçuk ve Suat Derviş... Oylum Yılmaz, Türkiye feminizm tarihi içerisinde önemli rol üstlenen bu yazarlara selam göndererek kadına ait görülen temel duyguları ilgi çekici kurgusuyla anlattığı ‘Gerçek Hayat’ adlı romanıyla ‘Duygu Asena ‘Kadının Hâlâ Adı Yok’ Roman Ödülü’nü kazandı.

Öncelikle ‘Gerçek Hayat’ın bir öyküsü var mı? Neden bu hikayeyi anlatma ihtiyacı hissettiniz? 

Aslında 2000’li yılların başında, Çukurcuma’da yalnızlık ve yoksullukla baş etmeye çalışırken hayaletlere karışan genç bir kadının hikayesini yazmak vardı aklımda. 2000 krizi, üniversite mezunlarının, beyaz yakalıların ilk büyük krizlerinden biriydi ve hem toplumsal anlamda hem de cinsel kimlikler anlamında karanlık bir değişimin başladığı bir tarihti çünkü. Ancak yazmaya başlar başlamaz, Fatma Aliye, Cahit Uçuk ve Suat Derviş, Leyla’nın hayaletleri olarak çıkageldi. Bu, başta kendim olmak üzere, sisteme karşı bütün kadınlar için bulduğum çareye işaret ediyordu belki de: Geçmiş mücadelelerden ders çıkarmak, güç almak.

Fatma Aliye, Suat Derviş ve Cahit Uçuk romanınızda bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Neden bu yazarları tercih ettiniz? 

Bu üç yazar da yaşadıkları dönemin kültür, sanat ve siyaset hayatını etkilemiş, kadın hareketine yön vermiş kadınlar her şeyden önce. Ancak zamanla unutulmaya yüz tutmuşlar. Fatma Aliye İmparatorluk döneminde fazla feminist, cüretkar bulunmuş, Cumhuriyet döneminde ise fazla İslamcı. Suat Derviş, komünist olduğu için kanondan dışarı çıkarılmış, Cahit Uçuk ise popüler aşk romanları yazıyor diye. Hiçbir erkek yazarın başına gelecek sebepler değil bunlar. Kısacası toplumun ve sanatın her alanında olduğu gibi edebiyatta da kadınlara karşı işleyen baskı ve yok saymanın benim için üç simge ismidir: Fatma Aliye, Cahit Uçuk ve Suat Derviş. Yaşadıkları çağdan bugünün insanına söyleyecek şeyleri olduğunu düşündüğüm için girdiler ‘Gerçek Hayat’ın içine.

Bu kadınların sizin kaleminize nasıl bir etkisi var? 

Kalemimin işlemesi için bana güç ve ümit veriyorlar!

Fantastik bir roman. Leyla, gerçekle düş arasında gidip geliyor. Neden ‘Gerçek Hayat’ adlı bir romanda böyle bir karakteri anlattınız?

Burada küçük bir oyun var elbette. ‘Gerçek Hayat’ her şey bir yana, hem edebiyatta hem de hayatta gerçek diye, gerçek adına sarıldıklarımızın altını oymaya, bunları kurcalamaya niyetlenmiş bir metin. Nereye kadar gerçek, nereye kadar kurmaca, doğru bildiklerimizin ne kadarı gerçek ne kadarı yalan… Bir, birbirine karışma hikayesi yazmak istedim, gerçekle hayal, kadınla erkek, doğayla kültür iç içe geçsin istedim. O yüzden de hayaletlere karışan bir kadının hikayesine, fantastik denilebilecek bir romana ‘Gerçek Hayat’ adı verdim. Bir de hayalin gerçekten daha az gerçek ve daha az güçlü bir şey olduğuna inanmadığım için.

Çok zengin bir anlatımınız var, her satıra büyük emek vermişsiniz. Nasıl bir çalışma yöntemi izliyorsunuz? 

Özel olarak hiçbir çalışma sistemim yok. Mutfak masasında da yazıyorum, çay bahçesinde de, çalışma masamda da. Ancak yazarken içimde yeni bir dünya açılıyor gibi oluyor ve onu çok uzun süre aklımda, yüreğimde taşıyorum. Ve inat ediyorum yazmaya, hiç bırakmıyorum.

Romanda Suat Derviş’in “Mesele kadın gibi yazmakta, kadın gibi olmakta değildir evladım. (...) Aşkı arayanların bulunca da heba edenlerin çağındasınız biliyorum, pek yazık. Ama hayat aşkla da bilgiyle de değişmez. Hayat ancak erkekler kadın, kadınlar erkek olduğunda değişir” sözleri okurken bir kadın yazar olarak bugün Leyla’nın onları “Kendinizi erkekler gibi yazmaya adadınız ve yok edildiniz” sözlerine katılıyor musunuz? Siz bir kadın yazar olarak günümüzde kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Evet, kadınlar erkek, erkekler kadınlar gibi olduğunda… Burada cinsel kimliklerden uzaklaşmayı öneriyorum aslında. Toplumların kurtuluşlarının söz konusu arınmayla olabileceğini zannediyorum çünkü. ‘Gerçek Hayat’ın kahramanlarından biri olan, kimliği gizli trans birey de bunu simgeliyor. Erkek gibi, kadın gibi yazmaya gelince… Aslına bakarsanız erkek aklının kurduğu bir düzende onlar gibi olmaya çalışarak varlık göstermek uzun vadede imkansız. Artık hepimiz anlamış olmalıyız. Bunu elbette temel haklarımızı dışarıda tutarak söylüyorum, yanlış anlaşılmak istemem. Kadın yazarlarımız da erkekler gibi yazdıkları için unutulmadılar elbette ama dilde ve edebiyatta kendi alanımızı açmanın -mış gibi yapmaktan daha etkili olacağına inanıyorum, biraz da bu inançla yazıyorum.

Romanınız Duygu Asena Ödülü aldı. Bunun sizin için anlamı nedir? 

Kadın özgürleşmesine hayatını vermiş olan kadın yazarlara adanmış bir romanın Türkiye kadın özgürleşmesinin öncülerinden Duygu Asena’nın adına verilen ödülü alması benim için çok büyük bir mutluluk. Duygu Asena, Fatma Aliye ve Suat Derviş gibi çıkardığı dergiler, kaleme aldığı gazete yazılarıyla, Cahit Uçuk gibi büyük kitlelerin ilgisini çeken romanlarıyla, kadın özgürleşmesini halka yayacak kadar güçlü bir karakter olmasıyla bilinen bir ikon isim. ‘Gerçek Hayat’ bu anlamda da yerini buldu, diyebilirim.

18-07/11/ekran-resmi-2018-07-11-014123.png

Gerçek Hayat
Oylum Yılmaz
İletişim Yayınları
132 sayfa / 16.50 TL

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN