Her insanın içindeki boşluk kendi öyküsüdür

Her insanın içindeki boşluk kendi öyküsüdür

İlk kitabı ‘Biraz Uyusam Düzelirim’ ile raflardaki yerini alan Doruk Kirezci, bir yok oluş romanı kaleme aldı. Kitapta, her şeye sahip olabilecekken hayata bir türlü tutunamayan ve içindeki boşluğu kumar bağımlılığıyla doldurmaya çalışan Bilge’nin hikâyesi konu ediliyor.

İNCİ DÖNDAŞ/İSTANBUL

Genç yazar Doruk Kirezci’nin ‘bir yok oluş romanı’ olarak nitelendirdiği ilk kitabı, her şeye sahip fakat hayata bir türlü tutunamayan Bilge karakterinin çöküşünü konu alıyor. “Ben anne ve babamı sadece fotoğraflardan bilirdim. Fotoğraflar iki boyutlu, anne kokmayan, baba diye sarılamayacağınız parlak kağıtlardır. Sizi hiçbir zaman anlamazlar. Sadece donuk bir dünyadan yüzünüze bakarlar. Fotoğraflar çoğu zaman dikdörtgendir. Neden bilir misiniz? Onlara bakarken köşeleri kalbinize batsın diye...” sözlerini kaleme alan genç yazar, okur dünyasında kendine yeni bir pencere açıyor. Doruk Kirezci ile Müptela Yayınları’ndan çıkan ‘Biraz Uyusam Geçer’i konuştuk.

‘Biraz Uyusam Düzelirim’in bir öyküsü var mı?

Öyküsü insanın içinde bulunan o büyük boşlukta saklı. Hani doldurmak için çok uğraştığımız, ama bir gün ufka bakarken göğsümüzün tam ortasında hissettiğimiz o büyük boşluk... Kimi bu boşluğu inancıyla doldurur, kimi alkolle, kimi yanlış insanlarla kimi de kumarla. Kumar bağımlılığı bir sıvı gibi insanın içinde bulunan o boşluğun şeklini alır hemen. İnsana kendini iyi hissettirir ve hep kazanacağını düşündürür. Tıpkı uyuşturucu bir madde gibi. Bu bağımlılık yüzünden çevremde yuvası dağılan, elinde avucunda ne varsa satmak zorunda kalan ve aile bireyleri ömrünün sonuna kadar borç ödeyecek farklı farklı insanlar tanıdım. Yani kitabın öyküsü, insanın içinde bulunan o, galaksinin en büyük karadeliğinde saklı. Ben onu alıp ilaç sektöründeki deneyimimle harmanlamaya çalıştım.

Bilge’nin öyküsü sizinkiyle hangi yönlerden benzerlik taşıyor?

Bahis sitelerine erişim bu kadar kolayken ve mobil bankacılığı kullanarak bir parmak hareketiyle birkaç saniye içerisinde bu sitelere para aktarabiliyorken futbolsever bir genç olarak bunlardan uzak kalmak pek kolay olmuyor. Ben de tabii ki bir dönem bu işlere bulaştım ve kumar bağımlısı olarak bahiste kaybettim. Kazanma hırsını ve kaybetme psikolojisini yaşayarak öğrendim. Bu ortak bağımlılık dışında pek bir benzerliğimiz yok. Kapalı yer korkumuz da ortak gerçi. 

Neden bir yok oluş romanı kaleme aldınız?

Fransız Kimyacı Antoine Lavoisier, Kütlenin Korunumu Kanunu’nda “Madde yoktan var edilemez, vardan da yok edilemez” demiş. Var olmak ve yok olmak esasen birbirinden çok da ayrı şeyler değil, birliktelikleri bir bütünü oluşturuyor. O yüzden bu roman, aynı anda hem bir var oluş hem de yok oluş romanı. Başka bir açıdan bakacak olursak, Biraz Uyusam Düzelirim kişisel gelişim kitaplarına da birtakım göndermeler içeriyor. İnanın Bilge evrene mesajlar gönderdi, zaman zaman da oldukça pozitif şeyler düşündü. Umutları vardı, hayaller kurdu. Ama olmayınca olmuyor.   

Bir okur olarak bazı ayrıntıları fazla buldum, neden bu kadar çok ayrıntıya girmeyi tercih ettiniz?

Okuyucuların odaklanmalarını istediğim yerlerde detaylara başvurdum ve tecrübelerimin yoğun olduğu kısımlarda konuyla ilgili hiçbir boşluk olmasın istedim. Genel olarak bu detayların akıcılığı bozmamasına da özen gösterdim.

İlk romanınız, yazarken nasıl bir yol izlediniz?

Üç ay boyunca hemen hemen her gü

enç yazar Doruk Kirezci’nin ‘bir yok oluş romanı’ olarak nitelendirdiği ilk kitabı, her şeye sahip fakat hayata bir türlü tutunamayan Bilge karakterinin çöküşünü konu alıyor. “Ben anne ve babamı sadece fotoğraflardan bilirdim. Fotoğraflar iki boyutlu, anne kokmayan, baba diye sarılamayacağınız parlak kağıtlardır. Sizi hiçbir zaman anlamazlar. Sadece donuk bir dünyadan yüzünüze bakarlar. Fotoğraflar çoğu zaman dikdörtgendir. Neden bilir misiniz? Onlara bakarken köşeleri kalbinize batsın diye...” sözlerini kaleme alan genç yazar, okur dünyasında kendine yeni bir pencere açıyor. Doruk Kirezci ile Müptela Yayınları’ndan çıkan ‘Biraz Uyusam Geçer’i konuştuk.

‘Biraz Uyusam Düzelirim’in bir öyküsü var mı?

Öyküsü insanın içinde bulunan o büyük boşlukta saklı. Hani doldurmak için çok uğraştığımız, ama bir gün ufka bakarken göğsümüzün tam ortasında hissettiğimiz o büyük boşluk... Kimi bu boşluğu inancıyla doldurur, kimi alkolle, kimi yanlış insanlarla kimi de kumarla. Kumar bağımlılığı bir sıvı gibi insanın içinde bulunan o boşluğun şeklini alır hemen. İnsana kendini iyi hissettirir ve hep kazanacağını düşündürür. Tıpkı uyuşturucu bir madde gibi. Bu bağımlılık yüzünden çevremde yuvası dağılan, elinde avucunda ne varsa satmak zorunda kalan ve aile bireyleri ömrünün sonuna kadar borç ödeyecek farklı farklı insanlar tanıdım. Yani kitabın öyküsü, insanın içinde bulunan o, galaksinin en büyük karadeliğinde saklı. Ben onu alıp ilaç sektöründeki deneyimimle harmanlamaya çalıştım.

Bilge’nin öyküsü sizinkiyle hangi yönlerden benzerlik taşıyor?

Bahis sitelerine erişim bu kadar kolayken ve mobil bankacılığı kullanarak bir parmak hareketiyle birkaç saniye içerisinde bu sitelere para aktarabiliyorken futbolsever bir genç olarak bunlardan uzak kalmak pek kolay olmuyor. Ben de tabii ki bir dönem bu işlere bulaştım ve kumar bağımlısı olarak bahiste kaybettim. Kazanma hırsını ve kaybetme psikolojisini yaşayarak öğrendim. Bu ortak bağımlılık dışında pek bir benzerliğimiz yok. Kapalı yer korkumuz da ortak gerçi. 

Neden bir yok oluş romanı kaleme aldınız?

Fransız Kimyacı Antoine Lavoisier, Kütlenin Korunumu Kanunu’nda “Madde yoktan var edilemez, vardan da yok edilemez” demiş. Var olmak ve yok olmak esasen birbirinden çok da ayrı şeyler değil, birliktelikleri bir bütünü oluşturuyor. O yüzden bu roman, aynı anda hem bir var oluş hem de yok oluş romanı. Başka bir açıdan bakacak olursak, Biraz Uyusam Düzelirim kişisel gelişim kitaplarına da birtakım göndermeler içeriyor. İnanın Bilge evrene mesajlar gönderdi, zaman zaman da oldukça pozitif şeyler düşündü. Umutları vardı, hayaller kurdu. Ama olmayınca olmuyor.   

Bir okur olarak bazı ayrıntıları fazla buldum, neden bu kadar çok ayrıntıya girmeyi tercih ettiniz?

Okuyucuların odaklanmalarını istediğim yerlerde detaylara başvurdum ve tecrübelerimin yoğun olduğu kısımlarda konuyla ilgili hiçbir boşluk olmasın istedim. Genel olarak bu detayların akıcılığı bozmamasına da özen gösterdim.

İlk romanınız, yazarken nasıl bir yol izlediniz?

Üç ay boyunca hemen hemen her gün bilgisayarımın başına oturarak yazdım ve çeşitli araştırmalar yaptım. Tabii ki kitabın kafamda oluşma aşamaları daha eskilere gidiyor. Gün içerisinde yanımda taşıdığım ajandalara aklıma gelen her şeyi yazdım. Kurgu, bir organizma gibi yazım sürecinde sürekli kendini yenileyip geliştiriyor. Bu yüzden geriye dönüp değiştirdiğim ve yeniden yazdığım bölümler de oldu. İnsan bir roman yazarken yazdığı şeyler karşısında duygu patlamaları yaşayabiliyor. Bazen bunlardan arınarak yazılanlara geriye çekilip bakmak gerekiyor. Bunun için de defalarca okumak lazım. Roman bittikten sonra iki hafta hiçbir şey yapmadım ve sonrasındaysa yazdıklarımın çıktısını alıp kâğıt üzerinden okudum. Bunun oldukça faydalı bir şey olduğunu düşünüyorum. 

ARABANIN ARKA CAMINDA GÖZYAŞLARIYLA UĞURLANDIM

1983 doğumlu bir Doruk’um. O yıllarda Doruk ismi şimdiki gibi yaygın kullanılmıyormuş, hiç araştırmadım ama bu ismin en eskilerinden olabilirim belki. Ailem bu ismi sokağımızda bulunan bir eczaneden esinlenerek koymuş bana ve bu eczaneye hâlâ zaman zaman gidiyorum. Edirne’de doğdum ve tabir-i caizse Edirne hariç her yerde büyüdüm. Memur çocuğu olmanın yan etkileri… Bir sürü şehir gezmek ve sabaha karşı çıkılan taşınma yolculuklarında arabanın arka camından seni uğurlamaya gelen insanlara yaşlı gözlerle bakmak… Çocukken birtakım şiir yarışmalarında ödüller aldım. Bunlar 23 Nisan’la ilgili şiirlerdi. Üniversite zamanlarımda (2001-2007) yine kendime ait bir internet sayfasında denemeler yazıyordum. Bu dönemlerden sonra on yıl kadar sadece okudum, sanırım iş hayatına girişim ve ilaç sektörünün zorluğu beni yazma eyleminden biraz uzaklaştırdı. Sonra bir gün kendimi tertemiz bir Word sayfasında o ilk kelimeleri yazarken buldum.

Bilge’nin devam öyküsü gelecek mi? Başka bir roman mı yazacaksınız?

Bilge’nin devam öyküsüne okuyucu karar versin isterim ve yeni bir yazar olarak açık kapıları severim. Teşekkürler.

n bilgisayarımın başına oturarak yazdım ve çeşitli araştırmalar yaptım. Tabii ki kitabın kafamda oluşma aşamaları daha eskilere gidiyor. Gün içerisinde yanımda taşıdığım ajandalara aklıma gelen her şeyi yazdım. Kurgu, bir organizma gibi yazım sürecinde sürekli kendini yenileyip geliştiriyor. Bu yüzden geriye dönüp değiştirdiğim ve yeniden yazdığım bölümler de oldu. İnsan bir roman yazarken yazdığı şeyler karşısında duygu patlamaları yaşayabiliyor. Bazen bunlardan arınarak yazılanlara geriye çekilip bakmak gerekiyor. Bunun için de defalarca okumak lazım. Roman bittikten sonra iki hafta hiçbir şey yapmadım ve sonrasındaysa yazdıklarımın çıktısını alıp kâğıt üzerinden okudum. Bunun oldukça faydalı bir şey olduğunu düşünüyorum. 

Bilge’nin devam öyküsü gelecek mi? Başka bir roman mı yazacaksınız?

Bilge’nin devam öyküsüne okuyucu karar versin isterim ve yeni bir yazar olarak açık kapıları severim. Teşekkürler.

18-07/09/ekran-resmi-2018-07-09-000537.png

Biraz Uyusam Geçer
Doruk Kirezci
Müptela Yayınları
214 Sayfa / 20 TL

 

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN