Rimbaud ve Morrison ile fantastik bir yolculuk

Rimbaud ve Morrison ile fantastik bir yolculuk

Nazlı Eray, son romanı ‘Aşk Yeniden İcat Edilmeli’de şiirleri, şarkıları, aşkları ve gizemleriyle iz bırakmış genç ölülerin peşinden gidiyor. Onlardan ilki Fransız şair Arthur Rimbaud, ikincisi erken yaşta yaşamını yitiren ABD’li şarkıcı Jim Douglas Morrison.

MİNE ALKAN

Nazlı Eray, son romanı ‘Aşk Yeniden İcat Edilmeli’de şiirleri, şarkıları, aşkları ve gizemleriyle iz bırakmış genç ölülerin peşinden gidiyor. Onlardan ilki Fransız şair Arthur

Rimbaud, ikincisi erken yaşta yaşamını yitiren ABD’li şarkıcı Jim Douglas Morrison.

Ben sizinle sarmaş dolaş olmuşum, dalgalar,

Pamuk yüklü gemilerin ardında gezemem;

Doyurmaz artık beni bayraklar, bandıralar;

Mahkûm gemilerinin sularında yüzemem.

‘Sarhoş Gemi’-Arthur Rimbaud (Çeviri: Sabahattin Eyüboğlu)

Nazlı Eray yine yaptı yapacağını ve gizemin doruklarında gezineceğimiz bir romanla çıktı karşımıza. Père Lachaise romanıyla gizemin şiirle, müzikle, yaşam ve ölüm kavramlarıyla harmanlandığı bir anlatıyı okuyuculara sunuyor. Romanda Nazlı Eray’ın yine özel konukları var. 19’uncu yüzyılın çizgi dışı şairi Arthur Rimbaud, 37 yaşının genç kalmış duyarlılığını asrı aşkın bir zaman sonrasının bu romanında görüyoruz.

18-01/16/arthur-rimbaud.jpg
Arthur Rimbaud

Eray, besbelli gizemli kalmış (yarım kalmış da diyebiliriz) bir yaşamın peşine düşmüş. Romanda yazarın kendisi konuşuyor. Bir gece evinde Rimbaud’u görüyor. Çok genç bir yaşının şairi olarak görünüyor ona. Çok şiirsel bir an. Eray’ın saatlerce bir Rimbaud fotoğrafına baktığını ve o satırları öyle yazdığını düşünüyor insan. Gerçek ile düş arasında gidip geliyor:

Arthur Rimbaud idi o. Beynindeki hayalleri, küskünlüğü, cehennemi ve sızısıyla oydu, ta kendisiydi. (s.15)

Eray kısa ama zorluklarla ve zamana meydan okuyarak geçmiş bir ömrün izini sürüyor. Uzak bir zamanda, pek kısa bir zamanda dünyanın bir çok coğrafyasında ayak ve dize izine rastlanan şairi güçlü ve gizemli bir anlatıyla ulaştırıyor okura. 

Arthur Rimbaud. Çok uzaklarda kalmış bir yüz, birkaç satır, bir sancı, cehennemde bir mevsim, bir aydınlanma, bir başkaldırı, bir yumruk… Bir kendini yok etme. Bambaşka bir şey. Bir asi. (s.16)

Yazarın genç ölü şairle karşılaştığı yer Bodrum-Gümüşlük. Faik’in Gayvesi’ndeyiz. Romanda mekânlar ve şehirler birden değişiyor. Ancak Faik’in Gayvesi ortaya çıktığı yerde sanki yeni bir roman karakteri görüyoruz. Anlatıcının Rimbaud’u görmesi ve ardından yaşadığı heyecanın altını çizmek gerek. Rimbaud’un evine geldiğini söylediğinde tuhaf sorularla karşılaşıyor ve anlatmak için duyduğu heyecan sönüp gidiyor.

18-01/16/44433b531531d918205063aeeea84d49-jim-morrison-music-rock.jpg
Jim Douglas Morrison

Kitabın diğer özel konuğu yine genç yaşta yaşamını yitiren ABD’li şarkıcı Jim Douglas Morrison. 28 yaşında öldüğünde, nedeni hakkında sayısız varsayım konuşuluyor. Bunlardan birisi Pamela’nın onu aldatmasına dayanamadığı iddiası. Bu arada ölümüne inanmayanlar var. Morrison ölü taklidi yapıp sonrasında başka bir hayat kurmuştur kendisine. Hawaii’de yaşadığına inanlar da var; işi daha da gizemli hale getirip Doğu’ya doğru yola çıktığını söyleyenler de. Bunların hiçbiri ispatlanmaz ama Nazlı Eray, onu kaleminin ustalığıyla bizim ülkemize getiriyor. Yaşlı bir adam bulunur ve onun Morrison olduğunu düşünülür. Üstünde kimlik bile olmayan, konuşmayan ama Morrison’a çok benzemeyen bu adamın gizemi de çözülmeye çalışılır.

Romanın mekanı ve zamanı birden değişiyor. Anlatıcı birden Père Lachaise Mezarlığı’nda buluyor kendisini. Şarkıcının o gizemli mezarının başında. Sonra çok ilginç, yazar bir büstü konuşturuyor. Gerçeği ne olduğunu anlatmaya çalışıyor bu büst. Bu arada, Morrison da konuşuyor. Yaşayan haliyle değil. Anlatıcı yaşadıkları gizemi ve onun ardından onula ilgili yaşananları anlatıyor.

Morrison şaşırıyor:

“Gerçekten doğru mu bunlar, yoksa bir şey mi çektin? Benimle kafa mı buluyorsun?” (s.110)

Romandaki gizemin tonu yer yer gerilime doğru yol alıyor. Ancak sonlara doğru bir dinginliğin ve şiirselliğin yüzeye çıktığını söylemek mümkün. Bodrum’da Faik’in Gayvesi’ndeyken. Anlatıcı Rimbaud’un şiirini düşlüyor.

“Az ileride tavşan adasının orada Arthur Rimbaud’nun ‘Sarhoş Gemi’sini gördüm. Denizin ortasında sallanıyordu. Denizi hiç görmeden yazdığı şiiri ‘Sarhoş Gemi’. Buradaydılar. Hepsi bir yerlerde, çevremdeydiler yine” (s.226)

Nazlı Eray’ın son romanı ‘Aşk Yeniden İcat Edilmeli’de şiirleri, şarkıları, aşkları ve gizemleri ile iz bırakmış genç ölülerin peşinden gidiyor. Onların satırlarında ve hayatlarında yaptığı keşifle aşka dair yeni şeyler de söylüyor. Bunu sıradışı hayatların, edebiyatta, müzikte olduğu kadar toplumun derinliğindeki özlemlere işaret eden sanatçıların yaşamıyla yapıyor. Fantastik edebiyatın kraliçesi yine keyifli ve sürükleyici bir anlatımla okuyucuları güzel bir anlatıda buluşturuyor.

18-01/15/nazlieraykitap.jpg

Aşk Yeniden İcat Edilmeli

Nazlı Eray

Everest Yayınları

232 sayfa/ 19TL

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN