Selçuklu’nun mirası Kölelik mi efendilik mi?

Selçuklu’nun mirası Kölelik mi efendilik mi?

‘Selçuklu’nun Mirası: Gulâm ve Iktâ’ son dönemde Selçuklu ilgisine cevap verecek bir çalışma. Kitapta Anadolu Selçuklu Devleti’nin gelişmesi ve gücünü korumasında önemli olan iki sistem detaylar ve anekdotlarla açıklanıyor. Yazar Erkan Göksu, ‘Kölelik mi efendilik mi?’ sorusuna sıhhatli bir cevap da veriyor.

FATİH AKMAN

Ortaçağ Türk Tarihi hususunda mesai harcayan Doç. Dr. Erkan Göksu’nun kısa süre önce çıkan yeni kitabı ‘Selçuklu’nun Mirası: Gulâm ve Iktâ’ (Kölelik mi, Efendilik mi?) son dönemde artan Selçuklu ilgisinin genel beklentilerine karşılık verebilecek türden bir eser olarak karşımıza çıkıyor. 

Kitap, başlığında da ifade edilen şekli ile temelde iki bölümden oluşuyor. İlk bölümde Gulâm Sistemi, bu sisteminin uygulama alanından gulâmların bilhassa Türkiye Selçuklu Devleti içerisindeki etkilerini ortaya koymaya yönelik alt başlıklar halinde, zengin kaynaklarla da desteklenerek açıklanıyor. Gulâm sisteminin “esir veya köle olarak hizmete alınan kimselerin, kabiliyetleri ve aldıkları eğitim neticesinde kazandıkları becerileri doğrultusunda başta ordu olmak üzere çeşitli devlet hizmetlerinde istihdam edilmesi suretiyle işleyen mekanizma” (s.13) olarak tanımlanabileceğini ifade eden Göksu, özellikle gulâmları köle olarak nitelendirmenin son derece hatalı bir algılama problemine yol açabileceğini belirtiyor.

Gulâm sisteminin tam manasıyla uygulanmaya başladığı dönemin Sâmânîler devri olduğunun ifade edilmesinin yanında derli toplu ve bildiğimiz haliyle ‘Büyük Selçuklu Devleti’nin Anadolu şubesi’ olarak nitelendirilebilecek olan Türkiye Selçuklu Devleti zamanında uygulandığı vurgulanıyor. Gulâm sisteminin bina edilmesindeki temel saiklerin en önemlisinin asker ihtiyacını karşılamak olduğunu söyleyebilmekle beraber, siyasî olarak merkezî otoriteyi sağlamak, yani kadim Türk idare yönetiminin ürünü olan kut anlayışından da kaynaklanan otorite sorununun çözülmesi ve yalnız Türkmenler ve Türkmen beylerinin oluşturduğu bir askerî nizamın yetersizliği düşüncesinin de öne çıktığını anlıyoruz.

Genelde “harp esirleri arasından seçme, satın alma ve hediye gibi klasik yöntemlerle elde edilen” (s. 68) ve küçük yaştan itibaren başlayan uzun süreli eğitimler sonunda orduda asker olarak hizmetten, üst düzey devlet yöneticiliğine değin geçişlere imkân sağlayan gulâm sisteminde, yapılan hizmet alanlarına göre Gulâmân-ı Dergâh, Gulâmân-ı Hâss gibi gulâm sınıflandırmalarının da olduğunu öğreniyoruz.

Farklı etnik yapıların bir araya gelmesiyle oluşan ve küçük yaşlardan itibaren aldıkları eğitimle sultana bağlılıkları oldukça yüksek olan ve kölelerden farklı olarak mülk edinmeyle aile kurmaya değin birçok toplumsal haktan yararlandıkları görülen gulâmların vaziyeti hususunda ortaya çıkan ve Göksu’nun kitap başlığında sorduğu “Kölelik mi, efendilik mi?” sualine, eserde yer alan bilgi ve anekdotlarla sıhhatli bir cevap verildiğini söyleyebiliriz.

Eserin ikinci bölümünü ise Iktâ Sistemi oluşturuyor. Hz. Peygamber döneminde örnekleri görülen ve Selçuklular’dan Osmanlı’ya değin uygulama alanı bulan ve Anadolu Selçuklu Devleti döneminde “Nizâmû’l-mülk marifetiyle tesis edilen ıktâ’ nizâmı, yapılan bazı değişikliklerin ardından öylesine düzenli ve yaygın bir şekilde uygulanmıştır ki bazı müellifler ıktâ’ sistemini Nizâmû’l-mülk’le özdeşleştirmişler ve söz konusu sistemin ilk defa Nizâmü’l-mülk eliyle Selçuklular döneminde uygulanmaya başlandığını zikretmişlerdir.” (s. 137) Eserde ifade edildiğine göre, ıktâ sistemi, birçok devlet malının kullanıma verilmesi yoluyla yapılabildiği gibi genelde arazi tahsisi üzerinden işlevsellik kazanmış, ıktâ sahibinin işlenmeyen araziyi işletmesi, savaşa hazır asker yetiştirmesi, vergi vermesi gibi devlete önemli miktarda katkı sağlamasıyla oldukça fâideli bir sistem olarak kullanılmıştır. Ancak zamanla devlet otoritesindeki zayıflamadan kaynaklanan ve “1243 öncesinde sınırlı bir şekilde uygulanan ıktâların mülk haline getirilmesi uygulaması, Moğol idarecilerinin de etkisiyle” (s. 169) Anadolu Selçuklu Devleti içerisinde hızla yaygınlaşmış, devletin yıkılmasıyla birlikte de ıktâ arazileri özel mülk haline dönüşmüştür.

‘Selçuklu’nun Mirası: Gulâm ve Iktâ’ adlı eser, bilhassa Anadolu Selçuklu Devleti’nin gelişmesi ve gücünü korumasında çok mühim rollere sahip iki sistemin detaylarını açıklayarak önemli bir boşluğu doldurmanın yanında genel okuyucunun da ilgisini çekebilecek bir eser olarak okunmaya değer.

18-01/15/selcuklular-kapak.jpg

Selçuklu’nun Mirası: Gulâm ve Iktâ’
Erkan Göksu
Kronik Kitap
208 sayfa / 17.50 TL

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN