Şiir Yıllığı’nın iç yüzü

Şiir Yıllığı’nın iç yüzü

Edebiyat Ortamı dergisinin 2018 Yılı Şiir Yıllığı üzerine gazetedeki yazımda içerik değerlendirmesini Karar Kitap’ta yapacağımı belirtmiştim. Yıllığın iç yüzüne de mercek tutarak konuyu kapatalım.

18-07/11/ekran-resmi-2018-07-11-014233.png

Gazetedeki yazılarımı okumayanlar için Yıllık’la ilgili çok kısa bilgi vereyim. Ankara mahreçli Edebiyat Ortamı iki aylık bir edebiyat dergisi. Düzenli olarak çıkardığı Şiir ve Öykü yıllıkları ile dergiciliğimizde seçkin bir yere sahip. Salt bir edebî tür üzerine çıkarılan başka yıllıkların olmadığı dikkate alındığında gerçekleştirilenin önemi daha belirgin olmaktadır. Yıllıklar yetkin şair ve yazar Arif Ay ile akademisyenler Beyhan Kanter, Erdem Dönmez ve Halil İlteriş Kutlu tarafından hazırlanmakta ve derginin eki olarak okura sunulmaktadır. Şubat sayısının eki olarak çıkartılan Şiir Yıllığı 2018’in kaçıncı yıllık olduğu künyede belirtilmemiş.                                                                

Yıllığa ilişkin yayın yönetmeni Arif Ay’ın hem dergide hem de yıllıkta sunuşları var. Değerlendirmeye sunuşlarla başlayalım. Dergideki sunuşta yıllık çıkarmanın zorluklarına değinerek, hayal kırıklığını dile getiriyor: “Bu yıl yıllık hazırlarken trajik bir duruma tanık olduk. Otuz şaire (bunların içinde dergi yönetenler de var) tek soruluk bir soruşturma gönderdik. Soruşturmamızı üç kişi cevapladı.” [Garip, yıllıkta dört kişinin cevabı var.] Aynı hususa yıllıktaki sunuşta da değiniyor. Edebiyatçılarımızın bu şaşırtıcı kayıtsızlığını anlamak için soruşturma sorusuna bakınca işin ne idüğü anlaşılıyor. Soru şiirle ilgili herhangi bir husus değil, 2017 yılının şiir değerlendirmesi. Yani yıllığı çıkaranların yapması gereken başkalarından bekleniyor ve “Bu şiirimiz adına, edebiyatımız adına gerçekten üzücü bir durum” deniyor. Soruşturmayı cevaplayan dört şairimiz isteneni mi yapmış? diye baktığımızda öyle olmadığını görüyoruz. Çünkü, soruşturma sorusu yanlış ve cevaplamak kolay değil.                                            

Şaşırtıcı bir husus da yıllıktaki sunuşta Arif Ay bir yakınmada daha bulunuyor: “Bu kadar uğraşın sonunda yıllık çıkar ve sokağa bırakılan çocuk misali hiç kimse ilgilenmez; hakkını yemeyelim ve Doğan Hızlan’dan başka diyelim.” Yıllığı çıkarırsınız, üzerinden zaman geçer, hakkında yazan olmaz böyle bir söz edilebilir. Daha çıkarken bu söz neyin nesi ve de Doğan Hızlan’a yıllık basılmadan mı gönderilmiş de hakkında yazı yazmış? diye sormak hakkımız. Hızlan’ın övgüsüne bir karşılık olsa gerek, şiirle veya yıllık olgusu ile ilgisi olmayan, zâtı ile ilgili bir söyleşi iktibas edilmiş.                                                                                                                       

Sunuşta yadırgadığım bir ifade de şu oldu: “Sağ sol, şucu bucu ayrımı yapmaksızın dahası şiire emek veren herkesi yıllığa almayı amaçladık.” Bu cümle tamam da, tek başına yeterli değil. Cümlenin başına “kutsal değerlerimize saygı ve ahlâkîlik mahfuz kalmak kaydıyla” ibaresine yer verilmeliydi. Sezai Karakoç diyor ki, “Şiir alnı vahiy ve kıyamet günü ürpertisiyle aşılı hikmetten yanadır; şeytanî dil değildir; o, özgürlüğü sever; ama bu özgürlük, iğvanın ve iğfalin özgürlüğü değildir.” Hâli tavrı bir tarafa, erotik şiirleriyle ünlenmiş, bir ‘küçük’ şairin hemen her yıllığa şiirlerinin alınması “iğva ve iğfal”e alet olmaktır düşüncesindeyim. Bu yıllığa seçilen şiirinde de bir satır kendisini ifşa ediyor.                                                                    

Soruşturmayı cevaplayan dört kişiden biri Hüseyin Akın. Gazetedeki yazımda Akın’ın yazısında tam 37 düzeltme yaptığımı yazmıştım. Millî Gazete’deki yazılarından birinde benden ve yazımdan söz etmeden şöyle bir cümle kurmuş: “Metinlerde imla hatası arayanlar keşke biraz da mantık, bağlam ve de bakış hatalarına dikkat çekmiş olsalardı ne iyi olurdu.” Bu cümleyi okuyan yazısının mantık, bağlam ve bakış açısı itibariyle kusursuz olduğunu sanabilirler. Oysa, değerlendirmesi alelâde bir sayım dökümden ibaret ve de tek taraflı. Yalnızca kendi tarafına dönüp bakmış. Bu yanlışı soruşturmayı cevaplayan ‘sol’dan diğer üç isim de yapmış. Veysel Çolak sadece Ebubekir Eroğlu’nun şiir kitabı Bentler’i, Baki Ayhan T. 80 Şiiri bağlamında İhsan Deniz’i zikretmiş. Abdülkadir Budak tabir caizse fire vermemiş. Edebiyatımız adına bu at gözlüğü utanılması gereken bir durum.                                                                                                   

Nitelikli, fakat soruşturma sorusunun tam karşılığı olmayan değerlendirmesinde Veysel Çolak’ın bir cümlesini kabullenmek mümkün değil: “İsrailli askerî lider ve siyaset adamı Moşe Dayan…” Mesleği Filistinli katletmek olan bir ‘kasap’ı anacaksınız, bu yönüne atıfta bulunmayacaksınız, anlaşılır bir durum değil.                                                                                            

Dikkatimi çeken bir husus da, çeşitli değerlendirmelerde ele alınan kimi dergiler, yıllığın sonunda yer verilen taranan dergiler listesinde yok veya dergi isimlerinde farklılıklar, dergilerin ay ve sayı yazımlarında bir bütünlük olmaması. Ayrıca, dergilerden isimler sıralarken, demirbaş isimlerin zikredilmemesi. Meselâ, Bizim Külliye dergisinden bahsediliyor, derginin her şeyi olan Nazım Payam’ın ismi anılmıyor. Şair adı vermeden Karahindiba dergisinden bahsediliyor, “derginin öteki şairleri” diyerek isimler sıralanıyor. Bu bağlamda Semih Diri’nin yıllıkla ilgili Hece dergisinde yayımlanan değerlendirmesinde sözünü ettiği iki aksaklığı da anayım. Diri’ye göre, Hayriye Ünal’ın Hece’nin 250. sayısında yer alan Bir Adamı Çok Sevmek şiirinin yarısı seçkiye alınmış. Ayrıca, kendisinin yaptığı söyleşiye yer verilmişse de, İçindekiler’de görünmüyormuş.                                                                   

Halil İlteriş Kutlu’nun değerlendirmesi maalesef çağdaş edebiyatın içinden bir değerlendirme değil. Yerli yersiz kavramlarla şiirin dışına taşan bir yorum çabası.                                                                                               

Kimi yazılarda genel okurun idrak etmede zorluk çekeceği ifadelere yer verilmiş. Hasan Akay’ın yazısında, “… sübliminal mesajlarını içeren…”, Enis Batur’un Cemal Süreya portresinde “… sıfat tamlamaları ile kurduğu pervers ilişkiler…”, A. Ali Ural’ın İsmet Özel’e dair yazısında, “Ya da isterlerse ‘şiir personası’ kendileri adına bir çekiliş düzenleyecek ve bu çekilişte vertigolar, nostaljiler ve kara sevdalar kazanabileceklerdir” ifadelerinde olduğu gibi.                                       

Zamanla yarışarak çıkarılan yıllığın kusursuz olması elbette beklenemez. Emeği geçenleri kutlamak gerekir. Daha titiz olunması için de hata ve yanlışların gösterilmesi yapılana katkı olarak değerlendirilmelidir.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN