Yeni kitabım ‘edebiyatın yol haritası’ olacak

Yeni kitabım ‘edebiyatın  yol haritası’ olacak

Edebiyat hayatımda genellikle tek bir kitap üzerine çalışmadım. Daha çok birbirini takip eden, belli bir disiplin içinde okumalarla beslenen birden fazla kitap çalışmalarım oldu. Kurmaca ve kuram/araştırma kitapları ile öykülerim yan yana, iç içe hazırlandı. Şimdi de benzer bir çalışma hâlindeyim. Ama bu iç içelikte öne çıkan, bitmeye yakın bir kitabım var. Bir araştırma/inceleme kitabı.

Edebiyat hayatımda genellikle tek bir kitap üzerine çalışmadım. Daha çok birbirini takip eden, belli bir disiplin içinde okumalarla beslenen birden fazla kitap çalışmalarım oldu. Kurmaca ve kuram/araştırma kitapları ile öykülerim yan yana, iç içe hazırlandı. Şimdi de benzer bir çalışma hâlindeyim. Ama bu iç içelikte öne çıkan, bitmeye yakın bir kitabım var. Bir araştırma/inceleme kitabı.

Edebiyatın temel meselelerinin tartışıldığı, okuma listelerinin yer aldığı, edebiyat ortamına girmek isteyen ama bir yol yöntem bulamayan insanların sorularının cevaplandığı ‘Edebiyatın Yol Haritası’ adlı bir kitap bitmek üzere. Ortalama bir ömür, bırakın dünya edebiyatını ülke edebiyatını bile okumaya yetmiyor. Seçme yapmak fani olmamızın bir sonucu. Ancak ülkemizde daha doğru dürüst okuma listeleri üzerinde bile anlaşılmış değil. Ne okullarda okutulacak eserler ne de hayat boyu okunacak, kanonun belirlediği kitaplar mevcut. Siyasi ve tek bakış açısını yansıtan listeler ise anlamsız ve değersiz. Bu yüzden insanlar okul kitaplarında, dergilerde, eleştirilerde rastladığı, dost ve arkadaşlarından duyduğu kitapları okuyarak bir okuma serüveni yaşıyor. İşte bu çalışmamda 30 yıllık okuma ve yazma tecrübelerimi aktardım. Okuma-yazma süreçlerini, tecrübelerini, okuma listelerini, edebiyatın temel konularını bir araya getirmeye çalışan kitap iyi bir kılavuz kitap olmayı hedefliyor.

30 yıl önce genç bir yazar olarak karşılaşmak istediğim kitabı yazdığımı düşünüyorum. Kaybettiğim zamanı, yaptığım yanlışlıkları bir başkası yaşamasın diye okuma, yazma birikimimi bu kitaba aktardım. Bu tür kitapların yazılma süresi geniş bir zamana yayılır. Çünkü bu kitap için çok sayıda kitabın okunması, tasnifi, irdelenmesi gerekir. Sonunda onlarca yılın birikimi bir çalışma bu kitap. Kitap neredeyse tamamlandı. Ne var ki hemen yayınlanmayacak. Eylül gibi bir tarih düşünüyorum.

Ben neredeyse 24 saatimi okuma-yazmaya ayarlamış biriyim. Özellikle sabahın ilk saatleri 10’a kadar en verimli yazı yazma anımdır. Diğer verimli zamanım ise saat gece 23.00 ile 01.00 arası… Benim tüm zamanlarım okumaya ayarlıdır. Günün her anında, defterime notlar alırım. Ağırlıklı olarak elle yazarım. Bu notları bilgisayara aktardıktan sonra yazının gelişimini burada yaparım. Elle aldığım notları aralıklarla bilgisayara aktarmaya devam ederim. Asla direkt bilgisayara yazmam. Mutlaka elle başlamış, kalemle yazmışımdır. Bilgisayarda ise geliştirir, sonuçlandırırım. Ama yazı yazmada bilgisayarın, defterlerimin önüne geçtiğini de söyleyebilirim.

Günlük yazma sürem değişir. Ama her gün birkaç sayfa yazmaya çalışırım. Günde en az beş-altı saat okurum. Öykülerimi geç yayımlarım. Yazıldıktan sonra uzun süre bekletirim. Artık tamam dedikten sonra yayımlarım. Yazılma süreci ise sancılıdır. Bölüm bölüm, şiir yazar gibi oluştururum öykülerimi. Bir oturuşta bitirdiğim öyküm çok azdır. Genelde çerçevesini belirlediğim metni geliştirmekle geçer bütün zamanım. Hiçbir yeni çağrışıma, öykünün başka mecralara kaymasına izin vermem. Öykünün doğuş anına sadık kalırım. Bu yüzden zaman aralıklarına yayılan yazma sürecinde kopukluk, parçalanma olmamasını sağlamaya çalışırım.

Yazacağım konuları, temaları, duyguları not alırım. Zihnimde uzun süre gezdiririm. Bir gün ortaya çıkacaklarını bilirim. Aylarca zihnimde gezdirdiklerim olur. Hiç beklemediğim bir anda yazmam için ortam oluşur ve kendini dayatır. Aylarca üzerinde çalıştığım ama yine istediğim gibi olmayan öykülerim vardır; yarım, eksik, tamamlanmamış. Benim de “Acaba bunu ben mi yazdım?” dediğim anlar olur. Keşke hep böyle olsa. Jean-Paul Sartre, Edebiyat Nedir? kitabında bunun büyük bir aşama olduğunu şöyle örnekler: “Yeni yetişen bir ressam ustasına sorar: ‘Resmime ne zaman bitmiş gözüyle bakmalıyım.’ Ustanın karşılığı şöyledir: Karşısına geçip de, şaşkınlıkla: ‘Ben mi yaptım bunu!’ dediğin zaman.”

Öykü yazma disiplini, oluşumu ve süreci ile bir kuramsal yazının disiplini, oluşumu ve süreci çok farklı. Öyküde ihtiyacınız olan ‘duygular’, kuramsal yazılarda ise ihtiyacınız olan ‘düşünceler’. Kuşkusuz öykü yazayım deyince olmuyor, onun bir doğuş anı, bir duygu yırtılması ve onu doğuracak bir olgunun gerçekleşmesi gerekiyor. Kuramsal çalışmalar için gerekli olan ise sadece çalışmak, araştırmak ve emek. Oysa öykü yazmak için, çalışmak, araştırmak ve emek tek başına yeterli değil.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN