Hayırdır inşallah ne pişiyor yargıda!

Son kabine toplantısında Adalet Bakanı Gül, Yargı Reformu Stratejisi’yle ilgili bir sunum yaptı.

Aynı gün bir bakanlık heyetinin, Strazburg’da AİHM ve Avrupa Konseyi’ne hazırlıklar hakkında bilgi verdiği haberi geldi.

Bakan Gül, beş yıllık strateji belgesini güncelleme çalışmalarının tamamlandığını ve Ocak’ta açıklanacağını duyurmuştu.

Ayrıca, yargılamalarda Hedef Süre uygulamasının da bu ay başlatılacağını söylemişti.

Açılan soruşturma ve davaların süreleri, taraflara baştan bildirilecek.

Amaç, yargı süreçlerini hızlandırırken ucunu açık bırakmamak.

Osman Kavala davasındaki gibi, bir yıldan fazla süredir yazılamayan iddianameleri, hakim önüne çıkarılmadan tutuklu bekleyenler var.

Bu tür mağduriyetlerin tekrarını ortadan kaldıracak bir adım.

Suçu yüzüne resmen okunmadan ve aleyhindeki delilleri bilmeden, boşluğa baktırılarak içeride yatırılmayacak kimse.

Eşzamanlı bir kıpırdanma daha oldu...

Yargıtay Başsavcılığı’nın Nazlı Ilıcak ve Altan kardeşlerle ilgili itirazı, bir toparlanma işareti daha çaktı.

Altanlar ve Ilıcak, ‘anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs’ten mahkumiyet almıştı.

Başsavcılık, ağırlaştırılmış müebbet hapis kararının bozulmasını istedi. Hem de yanlış suçtan yargılandıkları gerekçesiyle...

Anayasal düzeni zorla değiştirme suçunun, öyle bir söz ya da bir tokatla işlenemeyeceğini söylüyor itiraz. Fiili cebir ve şiddete başvurmayı şart görüyor.

Yargıtay dairesi bu görüşe uyarsa, Altanlar ve Ilıcak’ın yargılandığı suçun niteliği değişecek. Tabii istenebilecek azami ceza da...

Olsa olsa, terör örgütüne yönetici veya üye olmaksızın bilerek yardımdan hesaba çekilecekler.

‘Aynı amaç doğrultusunda’ ve ‘ağız birliği içinde’ işlenen terör eylemi ve darbe girişimi gibi uçuk suçlamalar tarihe karışacak...

Atılı suçla sanık arasında ‘amaç birliği’ gibi afaki, soyut ve zorlama bağlantılar artık iddia edilemeyecek.

Onun yerine, zor kullanıldığına dair somut araç, hiyerarşik bağ ve yöntem birliği aranacak. Bulunamıyor ve örgütlü eylem zincirine bilfiil iştirak bağı kurulamıyorsa da suçlama düşecek.

Silahla sözü, düşünce açıklamasıyla terör eylemini, konuşanla katili bir tutma çarpıklığına son verilecek. Kanun önünde aynı kefeye konmayacak, ayrı tutulacaklar.

Şöyle de diyebiliriz; kitap bombadan daha tehlikeli sayılmayacağından, yazar da bombacıdan bile daha ağır cezalara çarptırılmayacak.

Duyduklarına inanamayanlar, ‘bugünleri de görecek miydik’ diye sevinçle şaşıranlar yok değil.

Yargıda normalleşme umudu, hala şüpheyle karşılanıyor fakat.

O dönem bitti demeden önce, göz boyamayla kalmayacağını görme ihtiyacı hakim iyimserliğe.

Nedeni, bunların ne için yapıldığı...

Yargı, temel haklar, adalet, özgürlük ve güvenlik başlıklarında tıkanmıştı müzakereler. Bakan Gül’ün de altını çizdiği 23. ve 24. fasılları açmaya AB’yi ikna etmek için mi?...

Yoksa kafaya dank etti de, kendi vatandaşlarımızın hak arama yollarına ve adalete erişimini sağlamak için mi?...

İlkiyse göstermeliktir belirtiler. Kavala davasında önceki gün Türkiye aleyhine mütalaa veren Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserliği’ne, AİHM’e ve AB’ye göz kırpmaya dönük şirinliklerle kalacak geçici iyileştirmelerdir.

İkincisiyse yalancı şafak değildir tan yerindeki ağarma, adalet güneşinin tecellisidir beliren.

YORUMLAR (54)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
54 Yorum