Ne rüşvete sessiz kal ne ABD’ye boyun eğ

Zarrab davasına iki tür tepki var.

Biri, toptan retçi. İtiraftır, iftiradır ne dökülürse Zarrab’ın ağzından, ayırmaksızın hepsini aynı torbaya tıkıştırıp çöpe atanların tepkisi.

Diğeri ise Türkiye’nin bağımsız bir duruşla, tek taraflı Amerikan ambargosunu takmama hakkını rüşvete göz yummaktan ayıranlarınki...

Zarrab’ın ambargoyu dolanırken Ankara’da kurduğu şaibeli, yılışık ilişkiler ağını ayrı bir yere koyuyor, ikisini bir tutup birlikte paketlemiyorlar.

Ve ülkelerinin egemenlik haklarını sonuna kadar savunup İran’la ticaretin arkasında dururken...Bu ikinci paketteki rüşvet dağıtıldığı iddialarının üstüne gidilmesini, gerçeğin ortaya çıkarılmasını, varsa görev ve yetkilerini kötüye kullananlar, yanlarına kalmamasını, suça bulaşanların soruşturulup cezalandırılmasını istiyorlar.

Fakat toptancılar yaygaracı, şirret. Ayırmacı yaklaşımdan rahatsız oluyor, ağızlarını bozarak saldırıya geçiyor, kuru gürültüyle gargaraya getirerek fırsat vermiyorlar anlaşılmasına.

Mandacı diyorlar, emperyalizmin uşaklığıyla yaftalıyorlar, satılmış hain karası çalıyorlar, FETÖ ağzıyla konuşmakla suçluyorlar, şantaja çanak tutmakla itham ediyorlar vesair.

DAVAYI MİLLİ GÜVENLİK RİSKİNE DÖNÜŞTÜREN KİM?

Kim çirkefliğe başvuruyorsa o tabii ki...

Riski büyütenler, rüşvet alıp vermekle ambargo delme eylemlerini birbirinden ayıran ayırmacılar değil. Aksine, ikisini aynı çuvala doldurup bu milletin sırtına yükleyen toptancılardır.

Onların panik ve telaş görüntüsü, karşı tarafa Türkiye’nin açığını, zayıf noktasını yakaladıkları duygusu veriyor.

Bir yumuşak karın varmış da istediklerini koparmak için buraya çalışabilirlermiş, Zarrab üzerinden tehdit ve şantaj işe yararmış gibi çok yanlış bir sinyal gönderiyorlar ABD’ye.

Oysa özgüvenli olmak da var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün manşetlerdeki sözleri gibi ‘abdestimden şüphem yok ki namazımdan şüphem olsun’ diyebilmek...

Yani emperyalizmle mücadele, rüşvetle mücadele etmemenin aracı yapılıyormuş izlenimine yol açmadan da şantaja rest çekmek var.

Birini diğerinin örtüsü olarak kullanmamak, hiçbir şeyin üstünü kapatıyor intibaı vermemek de var.

Aynı anda hem emperyalizmle hem de rüşvetle mücadele ederiz diyebilmek...

Hem FETÖ’yle hem yolsuzluk iddialarıyla cedelleşir, ikisinin de birden hakkından geliriz diyebilmek...

Bir mücadeleyi diğerini aksatmanın mazereti, ruhsatı, telafisi gibi sunmamak; emperyalizme de kafa tutarız, feriştahına da boyun eğmeyiz ama rüşvetçi ahlaksızlara da başımızı öne eğdirtmeyiz diyebilmek...

İşte karşı tarafa korkacak, çekinecek, sakınacak hiçbir şeyimiz olmadığı mesajını taşıyacak tavır budur.

Şantajları da böyle ellerinde patlar, oyunları da böyle boşa çıkar.

ŞANTAJA ALET OLANLARI NEREDE ARAMALI?

İster rehin tutsun iftiraya zorlamış olsunlar, ister Zarrab kendini kurtarmak için itirafçılığa kaymış olsun, fark etmez.

Kendinden emin durduğu sürece hiçbiri işlemez, ortalığa ne inci saçarlarsa saçsınlar sökmez Türkiye’ye.

Kısacası...

Biri, Türkiye’yi savunmakla Zarrab ve şürekasının yediği herzeleri savunmayı bir tutan ve herkese dayatan bu toptancıları dizginlesin.

Günü kurtarma baskısı altında, köşeye sıkışmışlık psikolojisiyle yanlış bir hava yayıyor ve Türkiye’yi şantajvari saldırılara açık gösteriyorlar.

Siyaseti zenginleşme kapısı olmaktan, iktidarları da saklandıkları o ‘şer güçler’ mazeretçiliğinin arkasından çıkaracak partiydi AK Parti.

İlla şantajcıya alet olanlar aranacaksa, iktidarın ve ülkenin özgüvenini yok eden sakat söylemlerde aransın, başka yerde bulunmaz.

YORUMLAR (44)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
44 Yorum