Polisten rahatsız olma hakkı

Deniz Çakır olayı yeniden gündeme gelmese yazmayacaktım.

İki hafta kadar önce başıma ne gelsin istersiniz. Levent’te, mahalle arası bir kavşakta trafik kontrolüne kemersiz yakalandım.

Ama asıl sürpriz arkadan gelecekti.

Cumartesi sabahı saat 11 sularıydı. Ana arter değildi. Hız yapmanın, yol şartları nedeniyle imkansız olduğu bir noktaydı.

Ve 4-5 araçlık kalabalık bir trafik ekibi, hiç beklemedikleri bir noktada tedbirsiz yakaladıkları sürücülere ceza kesmeye yetişemiyordu.

Düşen düşene; darphane gibi gelene geçene makbuz kesiyorlardı desem mübalağa olmaz.

Kural ihlali yaparken enselenen cezasını da sineye çeker, şikayete hakkı tabii ki yok. Polis de görevini yapıyor neticede.

Fakat kabul edelim ki alışılmadık bir tatbikattı. Şaşkınlık ve hayretle karışık söylenmeye başladım. ‘Hayırdır inşallah’ tepkisi işte...

Makbuz doldurmakla meşgul memurun başında beklerken uygulamanın biçimini rahatsız edici bulduğumu, yadırgadığımı söyledim. Ama bağırıp çağırmadan, kabalaşmadan, nezaketi elden bırakmadan.

Yan tarafımızda kulak misafiri olan gençten bir başka memur, lafa karışıp ne dese beğenirsiniz. “Polisten rahatsız oluyorsanız gidin başka yerde yaşayın” diye yekten çıkışmasın mı!

Hay Allah, üst perdeden bu kışkırtıcı reaksiyona hazırlıksızdım. Neye uğradığınızı şaşırdığınız, provokasyona gelmemek için sükunetinizi korumakta zorlandığınız anlardan biri...

Sesin sahibine dönüp giydiği üniformanın ona kimseyi ülkesinden kovma hakkı vermediğini hatırlattım.

Ayrıca sözlerimi çarpıttığını, polisten değil polisiye uygulamanın şeklinden rahatsızlık bildirdiğimi tekrar belirttim.

Ve onlara düşenin, vatandaşların bu tür şikayetlerini üstlerine iletmekle sınırlı olduğunu vurguladım.

Ama nafile, aynı cümleyi tekrarlamasın mı! Bir daha, bir daha... “Polisten rahatsızsanız gidin başka yerde yaşayın” dedi de başka bir şey demedi.

Düzeltemeyeceğimi, ağzından farklı bir şey çıkmayacağını, sürdürürsem de soğukkanlılığımı kaybettirebileceğini anlayınca uzatmadım.

Kullandığı dili şikayet konusu yapacağımı söyleyerek adını ve sicil numarasını aldım. Sözlerinin arkasında durmasını da istedim, sonra çark eder, haybeye uğraştırmasın diye. Diğer memurları da şahit tuttum.

O ise alaycı bir şekilde istediğim yere şikayet edebileceğimi söylüyordu hâlâ, sükûnetimi bozmaya azmetmiş gibi...

Sonuçta, cezamı alıp ayrıldım ama sonradan toyluğuna verip vazgeçtim şikayetten. Hem nasılsa bir şey çıkmazdı, zamanıma yazık olacaktı.

Kime, ne anlatacaktım ki...

‘Önce devlet’ anlayışına karşı ‘önce insan’ sloganıyla işbaşına gelen bir iktidar devrinde yaşadığımızı mı hatırlatacaktım!

Hani devlet hizmetkar, vatandaş efendi olacaktı mı diyecektim!

Vatandaş şikayet eder, devlet de dinler, hatalıysa kendini düzeltir. Devlet memuru sızlanan vatandaşa yerini ve haddini bildirmez, haksız dahi olsa vatandaşı ülkesinden kovmaya kalkışmaz, dikkate aldığını gösterip sakinleştirerek uğurlar diye dert mi yanacaktım! Ne yazardı!

Karşımda görevini, konumunu, polislikle polis pratiklerinin farkını tamamen yanlış anlamış bir muhatap vardı.

Geçenlerde “Trafik polisi Robin Hood mu ki” diye yazmıştım. İçişleri Bakanı Soylu, denetimler sayesinde kaza ve ölüm sayısının yüzde 30 civarında düştüğünü açıklamıştı. Bu takdire şayan bir başarıydı.

Fakat ‘devlete para gerekince trafikçileri sokağa salıp ceza bastırıyorlar’ şeklindeki söylentileri yalanlarken, “Fakir fukaraya dağıtıyoruz” demesini de eleştirmiştim.

Günün sonunda, en azından bununla teselli bulacağımı kim söyleyebilirdi!

Üstelik, millet kendini birbirinin sicil amiri zannedecek hale gelmiş. İmanından vatanseverliğine, oradan siyaset ve yaşam tercihlerine kadar birbirini teftiş edip kimin hain, kimin gayrimilli olduğuna karar veriyor. Sınıf başkanı, okul müfettişi edasında kalaylamak, azarlamak sıradanlaştı.

Deniz Çakır olayını alın. Başörtülüler ‘burası Arabistan değil’ şeklinde sözlü tacizine uğradıklarını söylüyor. Oyuncu Çakır’sa bilakis kendisinin gözle tacize uğradığı, yargılar gibi bakışlara maruz kaldığı iddiasında.

Sabah gazetesi, Çakır’ı yalanlayan görüntülere ulaştığını haber veriyordu dün.

Aynı kafede oturamayacak kadar birbirinden rahatsız olan, işkilli, kuruntulu, birbirinin gözüne batan, tahammülsüzleşmiş bir toplumda polisiye uygulamalardan rahatsız olma hakkını savunmak neyime benim!

YORUMLAR (106)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
106 Yorum