TRT’nin unuttuğu zafer dizisi

Yıldıray Oğur “Unuttuğumuzu unutmanın hikayesi” başlığıyla ince detaylarına kadar işledi, Kut’ül-Amare unutulmuş bir zafer değildi.

Yazıda tarihsel nedenleri de var, hiç devlet törenleriyle resmi bayram olarak kutlanmadı ki...NATO’ya girerken İngilizleri gücendirmemek için Menderes iktidarı tarafından kutlamalarına son verilmiş olsun...

Ortada İngilizlere karşı kazandığımız şanlı mı şanlı bir askeri zafer var. Resmi tarihte hak ettiği yeri almadığı da doğru.

Ama sonradan bize unutturulmuş değil.

Kut’ül-Amare kahramanı Halil Paşa, Abdülhamid’i Osmanlı’nın sebeb-i felaketi gören, vatanın kurtuluşunu sultandan kurtulmakta arayan, ona suikast görevini üstlenecek kadar gözü kara ve teşkilata ödünsüz bağlı bir İttihatçı komutan. Enver Paşa’nın da amcası.

Bu yüzden Cumhuriyet döneminde Atatürk’le de yıldızı barışmayınca...Kazandığı zafer, bayram takvimimize hiç girmemiş ki bilahare çıkarılmış, hafızalardan kazımak için kaldırılmış olsun.

İstiklal şairimiz Mehmet Akif’le Abdülhamid gibi ihtilaflı tarihi kişilikleri yüzyıl sonra barıştırmak nasıl zorsa...Halil Paşa’yla Abdülhamid’in uzlaşmaz çelişkilerini gidermek, iki hikayeyi barışıkmış gibi aynı platformda sunmak bin kat daha zor.

Yine de TRT’nin Abdülhamid’le aynı anda ekrana taşıdığı “Mehmetçik Kut’ül-Amare” dizisi, bu zaferin şanına yakışır azamette bir prodüksiyon...

Abdülhamid dizisi de öyle. Gerçeğinden epey farklı, hayali bir Abdülhamid portresi çiziyor gerçi. Olmayanları olmuş, olmuşları da olmamış gibi gösteren bir yapım.

Fakat kurgusal olduğunu saklamamak, tarihten bihaber izleyiciye yalan söylememek, işin aslı hakkında kamuoyunu yanıltarak manipüle etmemek kaydıyla zararı yok.

Abdülhamid’le can düşmanı Halil Paşa’yı birlikte sahiplenmenin ne sakıncası olabilir?

Sonuçta ikisi de hatasıyla, sevabıyla tarihe mal olmuş kahramanlarımız.

Çatışan, kavgalı tarihi şahsiyetler arasında bugün militanca taraf tutmak, birini evliya gibi gösterip azizlik mertebesine yükseltirken ötekine hain diye aşağılayan fanatik önyargılarla yaklaşmak anlamsız.

TRT’nin geçmişle bu tür hesaplaşmalara girmemesi iyi ancak bu başarıları ekrandaki açığı, eksik kalan şeyi tamamlamaz.

İstiklal savaşı verdiğimiz, milli mücadeleye benzer bir mücadeleden geçtiğimiz söylenirken dev bir Kurtuluş Savaşı dizisi çekmek, dalgınlığına geldi ki girmiyor gündemine.

İstiklal Savaşı denince, yedi düvelin saldırısını püskürtüp son işgalciyi de vatan topraklarından söküp attığımız Büyük Taarruz hatırlanmaz mı?

Atatürk, parlak zaferlerle dolu milli tarihimizin en parlak, en kesin, en büyük zaferi olarak tanımlıyor... Cephe ve cephe gerisinden, bugünün imkanlarıyla efsane bir dönem dizisi, milli duyguları şaha kaldıracak bir bağımsızlık destanı daha çıkmaz mıydı? Ortalığı yıkacak, reyting sıralamalarını alt üst edecek, nefes kesen bir yapım...

30 Ağustos zaferi her yıl kutlanır ama bu bayramı taçlandıran görkemli bir yeni dizi sipariş etmek hadi akla gelmiyor. Hiç değilse Küçük Ağa’sı, Kurtuluş’uyla eskileri de mi tekrar oynatılamaz?

Kore Savaşı’na asker gönderdiğimiz 50’li yıllarda patlamıştı, motive edici savaş filmleri furyamız...

Tam sırası işte, rüzgar bekleyen bir bayrak gibi yeniden canlandırılmayı bekliyor Başkomutanlık Meydan Muharebesi ruhu.

YORUMLAR (18)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
18 Yorum