“Vatan savaşı ‘vize’ dinlemez”

Başlıktaki cümle, dün Aydınlık gazetesinin sürmanşetindeydi.

Söz konusu vatansa gerisi teferruat elbette. Allah ne verdiyse vatan müdafaasına koşarsınız. ‘Düşman’dan vize arayacak, onay bekleyecek haliniz yok.

Elhak da...

ABD ile girdiğimiz ‘vize restleşmesi’, kopmakta olan bir savaşın işaret fişeği midir?

Hele el yükseltmek, çıtayı kafadan ‘savaş çığırtkanlığı’ seviyesine çekmek, vatan savunması namına bir yararlılık, bir kahramanlık göstergesi midir?

Yoksa Rusyacılık, Avrasyacılık oynamak adına ucuz bir fırsatçılık mı?

Vize hamlesine mütebakiliyet uygulamak, anında karşılık vermek isabetli bir tavırdı, amenna.

Fakat ne kadar ileri gideceğimiz belli mi? İncirlik’i de kapatacak mıyız, NATO’dan çıkmayı da göze alacak mıyız?

Kontrollü bir gerilimin tarafı olmak başka, nerede duracağını bilemediğimiz bir kavgaya kaçınamadan sürüklenmek başka.

Alternatif mücadele planlarımız hazır mı yani? Bir çıkış senaryomuz, bir final öngörümüz var mı?

Aydınlık’ın estirdiği hamaset rüzgarlarına kapılıp sonunu kestiremediğimiz bir belirsizliğe mi itiliyoruz mesela? Tam bağımsızlığa kavuşacağımızı zannederken Rusya’ya mahkumiyet çizgisine mi çekilmek isteniyoruz?

İPİN UCU KİMDE?

Hakkımızı, hukukumuzu çiğnetmemek için ne tedbir lazımsa almak hükümetin boynunun borcu. O tedbirlerin arkasında yekvücut kenetlenmek de her bir vatandaşın görevi.

Sorun kontrol ve inisiyatifin kimde olduğu. Biz milli yararları için aksiyon alan taraf mıyız, yoksa tepkisel hareket eden, reaksiyoner davranan taraf mı?

Kazanma ve kaybetme şartlarımız belirlendi mi?

Perinçek’in kayığına atlayanların vehmettiği gibi, emrpeyalizme karşı bir tam bağımsızlık savaşına dalıyorsak, sonu müphem.

Emperyalizmi yendiğimizi ve kesin bir zafer elde ettiğimizi nasıl anlayacağımızı, ne zaman ve ne şekilde bu savaşın sona ereceğini baştan netleştirmek zor.

Sulh şartlarımız nelerdir, hangi koşullarda masaya oturup barış yapacağız mesela?

‘Emperyalizm’i yok edip haritadan silmek değil herhalde nihai hedef.

Kılıçları çekip şakırdatmaya başlamadan önce bu savaşın hedefini ve anlaşma şartlarını doğru tayin etmeyecek miyiz?

Sonunu öngöremiyorsak, sonuna kadar gidip gitmediğimizi kim söyleyebilir bize...

RUSYA’YLA UÇAK KRİZİ ÖRNEĞİ

Güç dengesini hesap etmeden ateşli, romantik dolduruşlarla paldır küldür başlayıp zararla oturmak da var sonunda.

Rus uçağını düşürdüğümüzde yüzde yüz haklı olan bizdik. Sınırlarımızın mükerrer ihlali söz konusuydu. Egemen bir devlet olarak saygınlığımız tehlikeye girmişti...

Ancak bunu, ucu görünmeyen bir maceraya dönüştürmedik, kan davasına çevirmedik.

İtibarımızın kabadayısı olmayı desteklediğim gibi, krizi derinleştirmeden tatlıya bağlama çabalarını da desteklemiş biri olarak soruyorum.

Milli gururumuzu okşayan duygusal tepkiler yerine sağduyuyla, diplomatik esneklikle ilişkileri toparlayarak doğrusunu yapmadık mı?

Teknik bir özürle uzlaşma noktası yakaladık ve uzatmaktansa normalleşmeyi tercih etmedik mi?

Haklılığımız gün gibi ortadayken yaptık bunu. Tuzak dedik ve düşmedik. Sonra da FETÖ parmağı çıkmadı mı altından?

E Rusya ABD’den daha az emperyal güç, Putin de Trump’tan daha tekin, daha güvenilir, daha çok dost değildi bize.

Askerlerimizi ‘kaza’yla vurdukları, PYD’yi bize karşı korudukları Suriye’de şimdi ittifak halindeyiz. Ortak harekat icra ediyor, dost kuvvet olarak birlikte çalışıyoruz.

Rusya’ya da sırtımızı dayayamayacağımız aşikarken aramazı bozmalarına izin vermediğimize göre...

Perinçek’e uyup ABD ile krizi tırmandırmak mı daha doğru? İyice kötüleşmeden bir orta yol, bir diplomatik çözüm bulmaya çalışmak mı?

YORUMLAR (45)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
45 Yorum