Filler tepişir, çimenler ezilir

Geçen haftalarda dünya eğitiminin örnek aldığı Finlandiya, ilköğretimde çocukların kendilerini daha eğlenceli istekli ifade edebilmeleri ve kabiliyetlerini oyunlarla geliştirmeleri için akademik bilgileri müfredatta azaltma kararı aldı. Kuzey ülkelerinde mutlu, başarılı bir neslin yetişmesi için ilköğretim okulları çocukların yaşam alanı haline getiriliyor.

MEB, önümüzdeki hafta uzun vadede izleyeceği eğitimin yeni yol haritasını açıklayacak.

Öğretmenlerin eğitimine yönelik MEB ve YÖK bir arayış içinde. MEB, akademisyen ve eğitim uzmanlarından oluşan bir kurul oluşturdu eğitim sistemizdeki gelişim değerlendirmeleri için.

Sayın Cumhurbaşkanımız; “Eğitimde alt yapı ve kapasite bakımından büyük mesafe katetmemize rağmen içerik ve sistem konusunda hala sıkıntılarımız var'' diyerek eğitimde kalitenin yakalanmamasından sık sık şikayetçi.
Türkiye eğitim camiası, eğitim kalitesinin artırılması sorunlarını tartışması gerekirken öğrenci andının kaldırılmasıyla ilgili siyasi gündem ödünümüze bir beton gibi düştü.

Danıştay, Türk Eğitim Sen’in iptali için başvurduğu öğrenci andının kaldırılması kararını iptal etti. İptal gerekçesini birkaç kez okudum. Gerekçe eğitim formasyonu dili uyuşumlu değil. Noktalama işaretleri ve bağlaçlarla eklenmiş, uzatılmış uzun cümleler. Bulunduğumuz çağ ve çağın Türkiye’si ile uyuşmayan nedenler. Gerekçenin dilinden kararın pedegojik değil siyasi olduğunu okuyoruz. 1933 yılında okullarda öğrenci andının okutulmasının gerekçesi de siyasi amaçlıydı. Eğitim odaklı değildi. On yıl içinde Trablusgarp, Balkan, Birinci Dünya, Kurtuluş Savaşı gören yorgun bir milletten; Cumhuriyet bir ulus devlet kurdu. Ulus devlet, kendi içindeki herkesi Türk kabul etti. Batı dünyası tarafından horlanan, dışlanan, güven kaybına uğratılan Türk milletine M. Kemal ulusçuluk ile beslediği bir güven, motivasyon kazandırmak istedi. Bunun sonucunda da okullara “öğrenci andı” getirildi. Güven kaybına uğramış bir ulusu “Ne Mutlu Türk’üm diyene” sözleriyle ayağa kaldırmaya çalıştı. Öğrenci andını örnek aldığımız Almanya ve İtalya’da bu antlar kaldıralı yarım asırdan fazla olmuş. Millet olma sürecini tamamlamamış bazı ülkeler dışında da uygulayan yok.

Yıl olmuş 2018. Cumhuriyet’in kuruluşundaki gerekçelerin esamesi okunmuyor. Farklı etnik gruba ait bir Anadolu mozaiğinde herkesi bir ırk kabul edip ona her sabah “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” demek kimseyi mutlu etmediği gibi dememek de kimseyi mutsuz kılmadı. Öğrenci andı eğitim kalitemizi artırmadığı gibi öğrencilerimize bu and üzerinden aidiyetlik kabul edip öğrencilerimizin bilim alanındaki ilerlemelerine de artı veya eksi kazandırmadı. Her şeyde müracaat etme, karşılaştırma ihtiyacı hissettiğimiz dünyanın gelişmiş ülkelerine baktığımızda da öğrenci andı benzeri bir uygulama yok.

Türkiye’de öyle bir siyasi atmosfer oluşmuş ki Cumhuriyet’in ilk uygulamaları bir tabu haline getirilmiş. Siyasi kavgalar, gruplaşmalar bu uygulamalara tartışmaz bir cumhuriyet kutsallığı oluşturmuş. Tartışmaya açmak dahi bazı kesimlerce vatan hainliği ile eş değer kabul görüyor. Tartışmadığımız her şey bizi geriye götürüyor. Tartışmak cumhuriyete ve cumhuriyet değerlerine zarar getirmediği gibi cumhuriyete daha büyük kazanımlar sağlıyor.

2013 yılında “öğrenci andı” nın kaldırılması da siyasi bir karardı. Eğitim gözüyle yaklaşılmadı olaya. Öğrenciler üzerindeki olumlu-olumsuz etkileri açısından bir gündem oluşturulmadı.

O dönem Başbakan olan şimdiki Cumhurbaşkanımızın 8 Ekim 2013 tarihinde andı kaldırma gerekçesini şu sözlerle savundu:”Andımız olarak bilinen metnin yazarı son derece tartışmalı isim olan Reşit Galip'ti. Reşit Galip Türkçe ezan zulmünün mimarlarındandır. Aynı Reşit Galip insanları kafa taslarına göre sınıflandıran sözüm ona bir bilim insanıydı. Ant uygulamasının cumhuriyetimizle uzaktan yakından ilgisi yoktur...30'larda Hitler ve Stalin gibi toplumu formatlamak için bu tür uygulamalar yapılıyordu. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde çocuklar içtimaya dizildiği, ırkçı sloganlar okunan metinler göremezsiniz. Bal bal demekle ağız tatlanmaz. balı yersen ağız tatlanır, Türküm demekle Türk olunmaz. Doğruyum demekle çalışkan olunmaz...”

Öğrenci andının iptali için Danıştay’a müracaat eden Türk Eğitim-sen de iptal öncesi kendi içinde andı eğitim pedagojisi açısından ele almış değil. Andı okuyan 6-12yaş aralığındaki öğrencilerin kişilik ve eğitim gelişimlerini eğitim bilimi açısından değerlendirip andın getirilmesi konusunda bir bilimsel sonuca varmış değil.İptal müracaatı tamamen siyasi. Danıştay kararı iptal ettikten sonra Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın söylemleri :”Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk’a sesleniyoruz: “Türküm, doğruyum, çalışkanım diye haykıran, “Varlığım; Türk varlığına armağan olsun. Ne Mutlu Türküm diyene!” demekten gurur duyan çocuklarımıza Öğrenci Andımızı yeniden armağan edin!” siyasi bir hırs.

Danıştay’ın iptal gerekçesine baktığımızda da eğitim bilimi açısından kararı iptal ettiren bilimsel dayanak yok. Eğitim bilim uzmanlarının görüşüne başvurularak, andın kaldırılması halinde öğrencinin milli manevi kimliğinde oluşturacağı eksikleri, eğitim sistemimizde ne gibi aksaklıklara neden olacağına dair bir bilimsel belge, veri de yok. Danıştay’ın iptal gerekçesinde, son cümleler dil ve pedagojik formasyon açısından gerekçenin ne kadar zayıf olduğunu da okuyoruz.

“Türk devletini ve milletini ebediyete kadar yaşatacak, çağdaş uygarlığın ve medeniyetin ortağı ve öncüsü yapacak, toplumun ve kişilerin refah, huzur ve mutluluğunu sağlayacak yeni nesillerin yetiştirilmesi olan milli eğitim sistemimizin temel amaçlarını gerçekleştirmesini içeriği itibariyle sağlamaya yardımcı olabilecek nitelikteki öğrenci andının kaldırılmasına ilişkin değişikliğin haklı ve hukuksal temellere dayandırılmadığı anlaşıldığından, dava konusu düzenlemede hukuka uyarlık gösterilmiştir.”

Çocuklarımız, eğitim sistemimiz maalesef siyasi kavgaların hesaplaşma alanı haline getirtiliyor. Bu konuda fikir sahibi eğitim bilimcilerin öğrenci andının kaldırılması ile ilgili fikri sorulmuyor. Sendikalar, siyasetçiler, hukukçular eğitim biliminin karar vericileri oluyor.

Milan Kundera'nın tabiriyle ifade edelim: "Aşkın ne olduğunu öğretmek için andımızdan medet ummamız ne acı!"

Filler tepişir çimenler ezilir, olan çimenlere oluyor.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.