İnsanı inşa etmedeki hızımız

Günümüz Türkiye’sinde sosyalbilim dünyası yeni nesil çocukları y nesli, z nesli gibi harfler ile anlamlandırıyor.

Çocukları uzaydan gelmiş ufolar, çok bilinmeyenli denklem gibi adlandırıp sözüm onlara çözmeye ve anlamaya çalışıyorlar. Bunu yaparken bir yandan da yeni nesli tüketimin bir objesi haline getiriyorlar.

Her neslin kendine has özellikleri var.

Kapalı toplumlarda nesiller arası farklılıklar daha azdı. Teknolojinin dünyayı ayağımıza getirdiği iletişimin bir parmak kadar yakın olduğu günümüzde nesiller arkasındaki fark artıyor. Nesil farkının yaş aralığı da azalıyor.

Nesil farkı birkaç yaşta değişebiliyor.

Dış dünyanın değişim hızı baş döndürücü.

Dün hayal olan şeyler bugün gerçek olabiliyor. Bütün bu değişimler çocukların yaşam tarzına ve dolasıyla öğrenme tarzına da yansıyor.
Hayatın yavaş aktığı kapalı toplumlarda bilgiye ulaşmak zor ve bilginin hafızada kalmasına dayalı ezber eğitim yöntemi doğru olandı.

Günümüzde bu yöntem yavaş yavaş yerini bilgi ve bilgiyi şekillendirme yöntemine bırakıyor. Teknoloji bilgi kirliliğini beraberinde getirse de bilgiye ulaşamayı kolaylaştırdı.

Beraberinde başka sorunları getirdi. İnternet oyunları, bilgisayar, akıllı telefonlar, sosyal medya ... gibi dışardan çocukların hayatına müdahale eden doneler arttı. Çocukların yatak odalarına kadar girdi. Çocukları ebeveynin dahi kontrolünden alıp ekrana kilitledi. Çocukları şekillendirip yönlendirme de neredeyse eğitimin de önüne geçti, geçiyor.

Çocuklara animasyon ve bilgisayar oyunlar ile fıtratlarında olmayan bir hız yüklendi. Animasyonlar, bilgisayar oyunları, tuşa basıp sonuca ulaşma kolaylığı... çocuklarda akıl zekasını, düşünme becerisini, okuduğunu anlama yetisini, durup düşünme sabrını köreltti. “Dikkat Hatası” tabirini bir hastalık olarak çocukların hayatına soktu.

Adına ne nesli dersek diyelim böyle bir nesil oluştu birkaç yıl içinde. Eğitim camiası, dünya genelinde bu nesli dikkate alarak eğitim modelleri üzerinde çalışıyor, eğitim modelleri geliştiriyor. Çocukları, teknolojinin hız sarhoşluğu içinde nasıl doğru eğitebiliriz?

Çocukların bilgisayar oyunları ve sosyal medya ile şişirilmiş yaşam hızlarını nasıl kontrol altına alıp çocukları doğru yaşamın nefes alıp verdiği dünya vadisinde sağlıklı bireyler olarak kalmalarını sağlayabiliriz?

Türkiye eğitim sistemi de bu sorunlara çözüm bulmaya çalışıyor.
Milli Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk Bey’de bu sorunlar ile içli dışlı olan ve dünya eğitimindeki gelişmeleri takip eden biri.

Geçtiğimiz hafta TRT Haber’e konuşan Ziya Selçuk Bey: “Yorumlama, akıl yürütme, eleştirel düşünebilme, okuduğunu anlama, çıkarım yapabilme gibi beceriler isteyen” bir eğitim sistemine yönelik çalışmalar yaptıklarını söyledi.

LGS'nin içeriğini eğitim sisteminin iyileştirilmesi için bir ön hazırlık olarak gördüğünü söyleyerek LGS’de “eleştirel düşünme, akıl yürütme, çıkarım yapma gibi ezbere dayalı olmayan soru tipi” soracaklarını söyledi.

Dönüp geldiğimiz noktada kitap okumanın eğitimde öncelikli hale geldiğini de ekledi. Kitap okumayan çocukların yeni nesil sınavlarda başarıyı yakalama imkanları neredeyse yok gibi.

Bu cümleyi şöyle de okuyabiliriz; kitap okumayan öğretmenlerin, eğitimcilerin de günümüz Türkiye eğitim sisteminde sınıfta kalacaklarını söyleyebiliriz.

Şair ve düşünce adamı Mürsel Sönmez’in Twitteri ile sonlandıralım sözü:

“Öğretmen zoraki bir memuriyet değil, bir insan inşası yaptığının farkında olur ve geleceği kurguladığı gibi büyük bir sevda taşırsa öğrencinin aklı ve kalbinde çiçekler açar. O çocuğa bir ömür yanında bulunduracağı akıl ve ruh erzakını, yol için gereken alet edevatı cebine koyar.”

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum