Üniversite başarısında liselerin silik fotoğrafı

Lise; Fransızca bir kelime olup Napoleon tarafından 1801'de kurulan üniversite hazırlık okullarına verilen ad.

TDK’ye göre ise lise ; sekiz yıllık ilköğretimden sonra en az üç yıllık bir eğitimle hayata veya yükseköğretime hazırlayan ortaöğretim kurumu.
Bir lisenin başarısı iyi insan yetiştirmek ve verdiği akademik eğitimle ölçülür.

Günümüzde ekseriyetle liseler iyi eğitim verme işlevinden uzak diploma verme peşindeler.

Eğitimden arınmış bir Lise diplomasının da işe yaramadığını öğrenciler üniversite sınavına girince anlıyorlar fakat o zamanda iş işten geçmiş oluyor. Atalarımız, ağaç yaşken eğilir veya demir tavında dövülür demiş.

YKS tercih sonuçlarıyla ilgili ÖSYM’nin paylaştığı verilere göre, 2 milyon 322 bin kişi bu yıl üniversite sınavında girdi. Sınavda tercih yapma hakkını kazanan 1 milyon 749 bin 144 aday kazandı.

1 milyon 206 bin 811’i kişi üniversite tercihi yaptı. Yaklaşık 550 bin aday tercih yapabilecekken bu hakkını kullanmadı. 128 bin 500 üniversite kontenjanı da boş kaldı. 4 yıllık lisans bölümlerinde dahi 58 bin açık var.

Liselerin üniversitedeki başarı durumları:

YKS’de en başarılı fen liselerinde 32 bin mezundan sadece 16 bini lisans bölümlerini kazanabildi. 8. sınıfta sınavla öğrenci alan Anadolu liselerinde 539 bin mezundan 159 bini 4 yıllık fakülteleri kazanabildi. 234 bin imam hatip lisesi mezunundan 37 bin kişi lisan bölümlerine yerleşti. 144 bin endüstri meslek lisesi mezunundan sadece 4 bini lisans bölümüne yerleşebildi. Milyonlarca lira verilip gidilen özel okulların başarı durumu ise 75 bin 912 mezundan 30 bin 370’i lisans bölümlerini kazanabildi.

Mevcut sonuçlara baktığımızda birçok soru aklımıza takılıyor. Liselerin eğitimdeki işlevleri ve öğrencilerin hayatındaki amaçları nedir? Liseler bu amacına uygun olmadıklarının ve işlevlerinden arındıklarının farkında değiller mi ? MEB, sınavlardan sonra ÖSYM ile eğitimin durumunu masaya yatırıp durum değerlendirmesi yapmıyor mu?

YKS’de hatta LGS’de yaşanan başarısızlığın sorumlusu kim? Öğrenciler mi , öğretmenler mi, eğitim sistemi mi, veliler mi, toplum mu ?

Başarısızlığın analizi :

LGS ve YKS’de MEB ve ÖSYM okullarda öğretmediği, kavratamadığı, kazandırmadığı bilgi ve davranışları öğrencilerden istiyor. Müfredatta mevcut olan ancak birçok okulda öğretmenin dahi öğretmeye akademik bilgisinin yetersiz olduğu konular sınavda soruluyor. Eskiden okulların öğretmediği öğretmediği bilgileri öğrenciler dersaneleri giderek telafi ediyorlardı. Dersanelerin kapatılması ile bu imkan da kalmadı.

Sınav sistemi uluslararası sınav tarzlarına göre sürekli değiştiriliyor. Soru sorma tarzları da buna bağlı olarak değiştiriliyor. Sorular, ezberden arındırılıp yorumlamaya, analitik düşünmeye, akıl yürütmeye, okuduğunu anlamaya, grafik okumaya, analiz etmeye yönelik hazırlanıyor. Değişen sınav sistemine uygun eğitim ilk ve ortaöğretimde verilmiyor. Yeni sınavı sistemine uygun döküman da okullarda yok. Estetikten uzak, görselliği gençlere hitap etmeyecek kadar donuk iki kitap ile öğrencilerin bu sınavlarda başarması mümkün mü?

Ayrıca öğretmenlerin değişen sisteme göre kendilerini yenilemeleri yavaş. Sisteme ayak uyduramayan öğretmenler çoğunlukta. Son on yılda eğitimin verileri anlatım tarzları büyük bir değişime uğradı. Lakin birçok öğretmen sınıfa girip yıllardır aynı metodla aynı bilgileri tekrar etmeyi öğretmenlik sayıyor. MEB, her yıl öğretmenlere getirdiği mevcut değişimleri ya yeteri kadar anlatmıyor ya da öğretmenler aynı tas aynı hamamda direnmeye devam ediyor. Hatta okullar LGS ve YKS yok mahiyetinde bir eğitim izliyor. Bu gerçeğin farkında değiller. Son sınıf müfredatı da sınav gerçeğine göre düzenlenmemiş. İki arada bir derede kalan okullar biz müfredata uygun eğitim veriyoruz deyip diplomaya uygun, eğitim gerçeğinden uzak bir yasal sığınmaya dayanarak işin içinden sıyrılıyorlar.

Öğretmenlerin akademik bilgileri de yetersiz. Özellikle 8. sınıfta yapılan sınavlarda yüzde bir, ikilik dilim ile öğrenci alan liselerde öğretmenlerin birçoğunun üniversiteye öğrenci hazırlamada yeterli akademik bilgiye sahip olmayıp müdüre giderek bunu açıkça dile getiriyor ve son sınıflara derse girmek istemiyorlar.

Hangi sınav veya eğitim tarzı olursa olsun okuduğunu anlama ön planda. Kitap okuma alışkanlığı yok okullarda. Öğretmenin okumadığı içeriğini bilmediği kitabı öğrenciye ne kadar okutabilir?

Özetle yıllardır okullarda verilen akademik bilgiler, ders işleme metodolojisi yenilenen sınav sisteminin gerisinde kalıyor. Klişeleşmiş ezber mantığıyla öğretmenin aktarımına dayalı eğitim anlayışı sınav sonuçlarına baktığımızda iflas etmiş.

18 milyon öğrencisi, 915 bin öğretmenin olduğu MEB; Mevlana’nın söylemine uygun bir yenilemeye ihtiyacının olduğu zorunlu.

“Dünle beraber gitti cancağızım/ Ne kadar söz varsa düne ait / Şimdi yeni şeyler söylemek lazım”

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum