Baykuş uğursuz mu yoksa baygın mı?

Hüsrev Hatemi’nin son kitabı Kuşlar ve Zaman kitabının ilk yazısından bahsediyordum geçen hafta. Hatemi çaylakları 1975’ten beri görmediğini, 1995’ten beri kumrularla karşılaşmadığını, 1957’den beri ağaçkakan görmediğini yazmış. Ağaçkakan ile ben bu yaz Amasya Taşova’nın annemin köyü, bir muhacir köyü olan Kızgüldüren’de karşılaştım. Yolun kenarındaki ağacın gövdesinden hızlıca kaçıverişini seyrettim çocuklarımla. Hatemi 2003’ten sonra Türkiye’de leylek görmediğini ama 90lı yıllara kadar Silivri’ye giderken yılda ortalama 4-5 leylek gördüğünü tatlı tatlı ama aslında hüzünle anlatıyor. Bizim için anlatımı tatlı ama bizde ve kendisinde kalan his hüzün. Puhu kuşundan Hüsrev Hatemi de bahsediyor. 1983’te Enez’de gördüğüm puhuları 1999’da tekrar Enez’e gittiğimde göremedim diyor. Hayvanat Bahçelerinde gördüğümüz kuşları gerçekten görmüş sayabilir miyiz kendimizi? Görünce tanıyamadığımız, diğerlerinden pek ayırt edemediğimiz bir kuşu ne kadar gördüğümüzü farz edebiliriz? Hüsrev Hatemi’nin yaptığı gibi hangi kuşu ne zaman, hangi yıl, nerede gördüğünü hatırlayabilmek farklı bir dikkat ve bilgi birikimini gerektiriyor olmalı. Modern insan o dikkati kaçırmış olmalı. Yani biz.

***

Baykuşa neden “uğu”, “uğkuş” demişiz, bunu hadi bulduk diyelim, neden baykuş denildiğini bulabilir miyiz; ilk plandaki hissimi söyleyeyim: sanmıyorum. “Bay” kelimesi erkek, dişi derken kullandığımız erkek anlamına değil, zengin anlamına geliyor. Bay kelimesine erkek anlamının yüklenmesi 20. yüzyıla ait bir durum. Nişanyan, Tuncer Gülensoy ve Tietze zenginlikle açıklarken bayı; İsmet Zeki Eyüboğlu bey olmakla, kuşların beyi olmakla açıklıyor ama kuşların beyi olarak kartalı görmeye alışık iken zihinlerimiz, baykuşun kuşların beyi olması yorumuna ikna olmamız zor gibi. Baykuşun bilge kuş olarak algılanmasının bey görülmesine etkisi olabilir mi? Sanmıyorum. “Bay” kelimesini belki baygın kelimesinin kökündeki anlam ile almak kelimeyi çözmemize yarayabilir.

***

“Bayılmak” öyle bir kelime ki Hüseyin Rahmi Göktaş’ın kökses teorisini teoriyi bilmeyenlerin bile kolaylıkla kavramasını sağlayabilecek bir kelime. Baştaki sessiz harfi kaldırdığımızda “ay” kökü ile baş başa kalıyoruz. “Ayılma” ile “bayılma” arasındaki ilişki “bayılma” kelimesinde kendi ile insanın kendi beni ile alakalı bir durumun yaşandığına işaret. İnsan bayıldığında kendinden geçer. Tam bu noktada “bayat” kelimesini hatırımıza getirelim. Bayatlayan yiyeceğin artık geçtiğini hatırlayalım. Dilciler bayat kelimesini düşünürken genelde eski metinlerde geçen “Tanrı” anlamına gelen “Bayat” kelimesini hatırlarlar. Bu da kafalarının karışması için yeter de artar bile. Bayatlayan yiyecek ile Tanrı anlamına gelen bayat arasındaki ilişkiyi çözebilir miyiz bilemiyorum. Ona şimdi girmeye hiç niyetim yok. Ben şimdilik baykuşa baygın bakışlarından dolayı baykuş denildiğini düşündüğümü söylemekle yetineyim. “Uğu”, “uğkuş”, “puhu kuşu” yani “baykuş”tan buralara geldik. Buğdayın kökü olan uğ köküne gelen eklerle hangi kelimeleri elde ettiğimizi yoklamaya haftaya devam edelim:

DilEvi Etimoloji Topluluğunun daveti

4 yıldır DilEvi Etimoloji Topluluğu ile sürdürdüğümüz Yunus Emre Divanından haftalık etimoloji derslerimiz etimoloji meraklılarına ücretsiz olarak Beşiktaş’ta başladı. Her cuma saat 18.00’de Beşiktaş meydandaki Sinan Paşa Camii’nin hemen girişinde Mahfel diye güzel bir yer var. İstanbul KAGEM’e bağlı Mahfel’de ilgililer derslerimize katılabilir. DilEvi Etimoloji Topluluğumuza katılmak isteyenler [email protected]’a mail atabilirler.

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum