Şehadet getirilir mi getirilmez mi

Dökmek kelimesini irdeledik, önümüze bazı güzel kapılar açtı dökmek kelimesi. Kelimelerle boğuşmaya başladıktan sonra kafaya takılan bir kısım sorularla karşılaşıyorum yer yer. Bir okurumuz kelime-i şehadet getirmek derken neden getirmek kelimesini kullanıyoruz diye sormuş. Kafamda sorgulamaya çalıştım, şehadet kelimesinin Türkçedeki karşılığını düşündüm; “tanıklık” Şahid, tanık demek. Şehid ile şahidin farkını görmeye çalıştım ama Arapça bilgim bunu fark etmeye yetmiyor. Bunu Dil Evi Etimoloji Topluluğumuzdaki arkadaşlarla konuşayım dedim. Sonra bu tarz kalıpları zihnimden geçirdim: Hacca gitmek demeyi anlamak gayet kolay, hac yapılan yere gidiyorsun sonuçta. Zekat vermeyi de anlayabiliriz; parayı veriyorsun. Zekat demişken zeka ile zekat kelimelerinin aynı kökten olduğunu ve bu kelimelerin kökünde arı, arıtmak gibi bir mana olduğunu ekleyeyim. Zeka zihnin arılığı, saflığı; zekat malın arınması, temizlenmesi. Devam ediyorum bu minvaldeki kelime gruplarına: Abdest almak dediğimizde gerçi abdest diğer din dili kelimeleri gibi Arapça değil, Farsçanın kelimelerinden oluşan bir kelime. Ab su, dest el; abdesti yani suyu elimizle aldığımızı; elimize aldığımızı düşünerek bunu da çözebiliriz. Benzeri bir Farsçadan geçmiş kelime olan “namaz kılmak”ta ise namaz kelimesini yine farsça bir kelime olan namus ile izah edenlere denk geldim ama namaz kılmayı çözmeye çalıştığımızda kılmak kelimesi kendisini ilk planda ortalama bir Türk insanına pek ele vermiyor. Gerçi köşemizde kılma, kısma, kırma, kıvırma gibi kelimeler üzerinden kıl kelimesinde neler var, yoklamıştık. Ama hadi besmele çekmek, tekbir getirmek, selam vermek, tekbir getirmek, eğer Beyazıt’ta eylemde isek tekbir çekmek, sela vermek, teşbih çekmek, zikir çekmek, dua etmek, tevbe etmek, hidayete ermek, hamd etmek, şükr etmek, hakka girmek, Hakka ermek… Salavat için çekmenin yanısıra salavat getirmek de kullanılıyor.

***

Tabii bunları düşünür yoklarken tanık kelimesi de iki de bir bir yerlerden sökün edip duruyor. Ben şehid kelimesini Kur’an’daki bir kısım temel kavramların açıklamalarını ilk okuduğum zamanlardan beri ölmekle bağlantılı düşünemiyorum. Yani yaklaşık 25-30 yıldır bu böyle. Bir kelime için Kur’an’da hangi anlamlar kullanılmışsa onlar benim için muteber olmuş oluyor. Toplumun kelimeye sonradan yüklediği anlamlar Kur’an’da geçtiği anlamların yanında pek de itibarlı olmuyor benim için. Birden “tanık” kelimesi ile “Tanrı” kelimesi birlikte düştü zihnime: tanımak, tanık Tanrı… “Tanrım” kelimesini şöyle seslemeyi uygun buldum bir süre için: “tanırım”. Bunu yapınca işte şehid kelimesi ile ilgili bir ışık yandı zihnimde.

Kimlere şehid denileceğini elbette Rabbimiz bilir. Ben şehidliğin sadece Allah yolunda katledilenler için kullanılmasını biraz eksik buluyorum. Şehidi ve şehidliği doğru kavramamızı engelleyecek bir duruma yol açabilir bu durum. Şehidin sadece Allah yolunda katledildikten sonra değil, öncesinde de şehid olması mümkün. Kelime i şehadeti getiren herkesin eğer sözüne, kavline, kelimesine sahip çıkarsa, kavline sadık kalırsa şehid olacağını düşünüyorum. Kelimeyi böyle anlayabiliyorum. Diğer türlü kelime anlaşılmasının önünü biraz kapatmış oluyor.

***

İlgilisine not: DilEvi Etimoloji Topluluğu ile Yunus Emre Divanından Etimoloji derslerimiz Beşiktaş meydanındaki Sinanpaşa Camii’nin hemen yanında bulunan Beşiktaş Müftülüğü’nün yanındaki KAGEM’de devam ediyor. Dersler cuma günleri saat 17.30’da. Derslere ve DilEvi Etimoloji Topluluğuna katılmak isteyen ilgililer [email protected]’a mail atabilirler. Topluluğumuza katılmanın bir ücreti vesairesi yoktur. Sadece ilgili, meraklı olmak yeterlidir. Ayrıca TRT Radyo1’de etimoloji programımız ‘Kelime Ağacı’ hafta içi her gün saat 14.25’te yayınlanmaktadır.

YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
9 Yorum