Şırıl şırıl, şarıl şarıl, sırılsıklam

Bir gün eski bir öğrencim aradı, hocam sırılsıklam ne demek diye sordu. Düşündüm durdum kelimeyi. Bölerek baktım kelimeye ilk defa: Sırıl sıklam! Sırıl ne, sıklam ne? Gel de çık işin içinden. Sonra Hüseyin Rahmi Göktaş’ın Kökses Dil Teorisi kurallarını uyguladım kelimeye; yani kelimenin başındaki sessiz harfi kaldırarak kelimenin kökünü arama yöntemi: S-ır-ıl s-ık-la-m.

Ir ve ık kökü. Ir ayrılmak, ırmakın ır’ı yani. Ik ne? Ikındım sıkındım ama çıkamadım işin içinden. Başladım sözlükleri karıştırmaya. Önce sırıl neymiş baktım, sırılın tek başına kitaplarda yeri yok tabii. Şırıl desek o bile tek değil, şırıl şırıl olursa sırılsıklam ıslanır mıyız? O şırıllık sudan ziyade suyun sesi ile alakalı olduğu için ıslanmayız herhalde. Yağmur şarıl şarıl yağar ama şırıl şırıl yağmaz. Dere, şelale şırıl şırıl akar. İstediğiniz kadar şelalenin altına girin, naparsanız yapın şırıl şırıl ıslanmaz sırıksıklam ıslanırsınız. Şu şırıldan çıkıp sırıl’ın kökü olabilecek sır’dan türeyen neler var, ona bakalım: Sır, sıra, sırça, sırga, sırgı, sırgıç, sırgıl, sırgat, sırık, sırım, sırma, sırsıl, sırt, sırtarmak, sırıtmak, sırtılmak, sırsatmak. Amma kelime varmış.

***

Sırpmak kaymak, kayarak fırlamak anlamına geliyormuş. Sırpat bir şeyin fazla yerlerini kesmek, kırpma demekmiş. Bu kelime yaramaz, kavgacı çocuk için de kullanılıyormuş. Sırpat ile kırpmanın seslerinin benzerliğine dikkat edelim. S-ırp-at k-ırp-mak. Kökte “ır-p” aynı. Kökses Dil Teorisi ile baktığımızda kırpmak kırptığımız nesnenin kendisi ile alakalı iken sırpat kelimesinin kırpılan nesnenin atılan kısımları ile ilgi olduğunu düşünebiliriz. Neden? Başa gelen “s” sesi kelimeye dışarı çıkarma anlamı veriyor da ondan.

Sırsıpıç diye bir kelime buluyorum. Meğer o da sırılsıklam demekmiş.

Sırlı hayvanımız da az değil: Sırtan yengeç; sırtantay; sırtlan;

Sırsıra yarasa. Sırsır ağustos böceği. Sırsırın Arapça şurşurdan geldiğini söylüyor Yaşar Çağbayır.

Sırtankılıç, sırtantankılıç, sırtınkılıç bukalemuna verilen isimler. Sırtı kılıç gibi bu hayvanın diye düşünmek zor değil son kullanımı öğrendiğimizde. Yoksa güldüğü için mi parladığı için mi yoksa sırtından dolayı mı diye düşünmek durumunda kalırdık.

Parlama anlamını nereden çıkardık? Sırçadan, aynanın sırrından. Gülme anlamını nereden çıkardık? Dişlerden! Dişlerini göstererek gülmeye sırıtma diyoruz. Bir de sırtarmak ve sırnaşmak var. Sırtlana da sırtlan denilmesi yüzünün ağzı açık olduğunda sırıtıyor gibi görünmesinden. Sırtındaki bir şeyden dolayı değil. Birkaç sırtlan fotoğrafına bakmanız buna kanaat getirmeniz için yeterli.

Çok kokulu bir çiçeğe sırsıdi diyormuşuz. Sığır sidiğinin halk ağzında söylenişi sırsıdi olmuş.

Hasılı kelam sırılsıklam kelime grubunda sıklam sıkınca suyu akacak kadar ıslak, sırıl ise sırıl-mak bulaşmak’tan. Bütünüyle ıslanmış; çok ıslak; sırsıklam. İliklerine kadar ıslanmak.

Sırılsıklam aşık dediğimizde ise delicesine aşık; kara sevdalı;

tutkun demiş oluyoruz.

İliklerine kadar deyişini kullanmayı tercih etmem boşuna değil. Zira sırı kelimesinde kemik anlamı da var ve sırılsıklamı kemiğin içine işleyecek derecede ıslanmak anlamında kullanıyoruz esasında. Diş ve kemiğin yapısının aynı olmasalar da benzerliğini hatıra getirmeyi ihmal etmeyelim. Sırçadaki parlaklık ve sıra sıra inci gibi dizilmişliği hatırımızda tutarak sırıl kelimesinden daha nerelere ulaşabiliyoruz haftaya bakalım. Sözü Yunusla bitirelim:

“Sakıngıl yarin gönlün sırçadur sımayasın

Sırça sındukdan girü bütün olası degül”

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum