Türklerde bilim var mıydı?

Yoktu. İyi ki de yoktu.

Ben sonda söylenecek sözü başta söyleyeyim; bir bilim karşıtıyım. Bilime karşı olunca bilimselliğe de karşı olmam gerekiyor ama ‘bilimselliği savunsam mı acaba’ demeden edemiyorum. Neden? İzah etmesi biraz uğraştırıcı ama yerimiz yettiğince anlatayım.

Bilim kelimesine ‘Derleme Sözlüğünde’ de ‘Tarama Sözlüğünde’ de rastlayamıyoruz. ‘Derleme Sözlüğü’ halk ağzındaki kelimelerin derlendiği kıymetli bir çalışma. ‘Tarama Sözlüğü’ ise Türk edebiyatının yazılı eserlerinin taranmasıyla oluşturulmuş bir sözlük.

Buradan hareketle Türkler’de bilim yoktur diye bir iddiada bulunabilirsiniz. 20. yüzyıla kadar bilim yok. Sonradan çıkan bir mevzu şu bilim dedikleri. Bilim dedikleri demişken Alan Chalmers’in Türkçe’ye Vadi Yayıncılık tarafından kazandırılmış kitabını hatırlamış olalım. Bilimi eleştiren kitapları lise yıllarımdan beri severim. Birilerinin bilim kilisesinin karşısına geçip bilimin öyle böyle değil, en kutsal inek olduğunu söylemesini çok takdir ediyorum.

***

Bir Türk’ün bilim kelimesini anlayabileceği en güzel kullanım şu diyalog olabilir:

-Ne olacak bu iş?

-Ne bilim ben abi’

Bu “bilim”i “biliyim”, “bileyim” şekillerinde de söyleyebilirsiniz. Bizde bilimin olabileceği, bilime yaklaşabileceğimiz en yakın söz bu “ne biliyim ben”, “ne bilim ben” halidir. Bizler ne bileyim dediğimizde neleri bilmek isteyeceğimizi dile getirmiş olmuyoruz. Aksine ben bilmem, nereden bileyim demiş oluyoruz. Bir çeşit neme lazımcılık ifadesi yani. Neme lazım demişken sakın küçümsemeyin, hor görmeyin. Neme lazımcı o kadar iyi biridir ki, karşısına çıkan nesnelere, şeylere, durumlara “bu benim neyime lazım?” sorusu ile yaklaşıyordur aslında. Kendisine lazım olmayan varlıklarla, konularla ilgilenmemek bizi şu bilgiye götürebilir: “Marifetün nefsi maleha vema aleyha” Kişinin lehinde ve aleyhinde olan şeyleri bilmesi. Nedir bu? İmamı Azam’ın fıkıh tanımı. Ama işte neme lazım sorusunun da içeriğini boşaltmışız.

Bir şeyi öğrenmek için “Nasıl bileyim?” diyebiliriz ama ‘ne biliyim’i biliş haline geçmek için kullanamıyoruz. Bilmek kelimesi buna izin vermiyor. Ama “ne öğreneyim” dediğimizde bunu soru anlamında, öğrenme isteği anlamında kullanabiliriz. Öğrenme ile tanıma ve bilme arasında bir fark var. Bilim demekle öyle zannediyorum ki öğrenmeye, tanımaya yakın bir kavramı kast etmek istiyorlar. Tabii bilim yaptıkları bir şey ise ona bilim demeleri de normal. Demezler mi “Ne yaptın da biliyorum” diyorsun. Nerden biliyorsun?

Bilim yolundan gitmeye çalıştıkça farkında olarak olmayarak bir inkar, yok sayma yolundan gidecek oluşumuzdan korkuyorum. Hani dilimizde bilim diye bir kelime yok ama bilim denilince kafamızda fen, matematik, teknoloji beliriyor ama işte bunlar bilim değil arkadaşlar! Şu yüz yıllık, pardon yüz bile değil, seksen yıllık yanılgıya bir son vermenin zamanı geldi de geçiyor.

Bilime karşıyım ama bilmeye karşı değilim elbet. Bilmek Türkçe’de olmayan bir kelime değil. Bilmek bir makamdır, bilimin ise bir makam olduğunu ben düşünemiyorum. Bir bilmeme makamı bile değildir bilim. Bilmediği halde biliyor olduğunu sanmaya çok yakın bir kelime “bilim”.

***

Hadi, bilimsel bulunmuyor(!) halk ağzına bu kadar yaslanmayayım. Şuna ne dersiniz:

Divanu Lugati’t-Türk’te bilim geçmiyor ama “bilimsinmek” diye bir kelime geçiyor. Bilmiyor olduğu halde biliyormuş gibi görünmeye bilimsinmek deniyor. Kelime kökü bilim değil bilmek. Ekimiz imsi. Kitabımsı der gibi.

Bir de “s” sesi ile ilgili tezimizi hatırlayarak bilimsel kelimesine bakalım: “S” sesi, Türkçe’de kelimeyi olduğunun dışına çıkarma anlamı katıyor. Hadi, bilimi doğru bir kelime sayalım. Bilimselliği savunanlar kelimeye getirdikleri o “S” sesi ile bilim dışına çıkmayı ifade etmiş duruma düştüklerinin farkındalar mı acep?

YORUMLAR (15)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
15 Yorum