Bugün Alaeddin Yavaşca’nın doğum günü

İki yıl kadar önce, bu köşede, değerli insanları yaşarken onurlandırmak için yapılan toplantıları önemsediğimi, fakat bu toplantıların özenle hazırlanıp uygulanması gerektiğini, alelacele düzenlenen, çok az dinleyicinin katıldığı toplantıların amaçlananın tam tersi bir sonuç verebileceğini ifade etmiştim.

Çeşitli alanlarda önemli hizmetlerde bulunmuş insanlara unutulmadıklarını göstermenin başka yolları da vardır. Mesela üç beş kişi bir araya gelip bir demet çiçekle ziyaretlerine gitmek bile daha anlamlı olabilir. Geçen ayın sonlarında İstanbul Kültür ve Turizm Müdürü Coşkun Yılmaz’ın Bilal Erdoğan Bey’le birlikte Alaeddin Yavaşca’yı evinde ziyaret ederek geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, Cumhurbaşkanımızın da üstadı birkaç defa telefonla aradığına ve ilk fırsatta evinde ziyaret edeceğine dair haberleri okuyunca çok sevinmiş, bir şeyler yazmak niyetiyle defterime not etmiştim.

18-02/28/ekran-resmi-2018-02-28-225309.png

Bu kadirşinaslığın bir süredir yaşlılığa bağlı hastalıklarla boğuşan aziz sanatkârı ne kadar memnun edip duygulandırdığını tahmin etmek zor değil.

***

Alaeddin Yavaşca’nın hayatını yıllar önce kendisinden uzun uzun dinlemiştim. Onunki gibi hayatların çok iyi bilinmesi gerektiğine inananlardanım.

Aziz üstad, 1 Mart 1926 tarihinde, yani tam doksan iki yıl önce bugün, Kilis’te dünyaya gelmiş ve öyle bir ağlama tutturmuş ki, susturabilene aşk olsun! Babası Yavaşcazade Cemil Bey musiki meraklısıymış; tesadüf bu ya, o günlerde bir gramofon ve Tanburî Cemil Bey’in taş plaklarından bazılarını satın alıp eve getirmiş ve küçük Alaeddin’in kendisini çıldıracak raddelere getiren viyaklamasını bastırmak için gramofona bir plak koymuş. Birden derin bir sessizlik... Kulaklarına inanamayan zavallı adam, plağı susturunca bacaksız yeniden viyaklamaya başlamış. Plak susunca o yaygarayı basıyor, musiki başlayınca susuyormuş.

Kısacası, Yavaşcazade Cemil Bey, adaşı Cemil Bey’in plaklardan taşan sihirli tanbur ve kemençe nağmeleri sayesinde dayanılmaz bir işkenceden kurtulmuş.

Bu, Alaeddin Bey’in musikiye kundakta başladığı anlamına geliyor.

***

Alaeddin Bey, çocukluk yıllarını, Kilis’te bahçesi yasemin ve asmalarla bezeli bir bahçesi olan âsude bir evde yaşamış, musiki ve kuş sesleriyle iç içe… En zor eserleri bile bir iki dinleyişte ezberine alabiliyormuş. Sonra, Batı müziği eğitimi almış olmakla beraber Türk musikisini de seven ve öğrencilerine sık sık Sedat Öztoprak’ın Fahri Kopuz’la birlikte bestelediği Suzidil Saz Semaisi’ni dinleten müzik öğretmeni Zihni Çelikalp tarafından keşfedilmiş. İlk ve ortaokulu Kilis’te okuduktan sonra Konya Lisesi, ardından İstanbul Erkek Lisesi ve bu lisenin efsanevî edebiyat öğretmeni, şair, yazar ve neyzen Hakkı Süha Gezgin...

Hakkı Süha Bey sayesinde, kendini birden musiki hayatının ortasında bulan Alaeddin Yavaşca, İbnülemin Mahmud Kemal Bey’in Beyazıt’ta, Bakırcılar Çarşısı’ndaki konağında yapılan meşhur pazartesi toplantılarına ve Dr. Çerçöp Sami Bey’in evindeki fasıllara da devam etmiş, bu evlerde, sadece ileri gelen musiki üstadlarını değil, musikiye meraklı bütün kalburüstü ilim, sanat, siyaset ve devlet adamlarını tanıma imkânını bulmuş.

***

Erkek Lisesi’nden sonra İstanbul Tıp Fakültesi’ne giren Alaeddin Yavaşca aynı yıllarda Üniversite Korosu’nda da yer almıştır. İstanbul Radyosu, deneme yayınına o sıralarda başlar ve Üniversite Korosu’na -Ankara Radyosu’nda kısa bir süre önce verdiği konser geniş yankı uyandırdığı için- çeşitli çevrelerin muhalefetine rağmen ayda iki gün, kırkar dakikalık yayın verilir (1949). Programın yirmi beş dakikasını koro, son on beş dakikasını ise Alaaddin Yavaşca’nın solosu dolduracaktır.

Yavaşca, radyo konserlerinin beklenmedik bir ilgi görmesi ve radyonun müzik yayınları şefi Cevdet Çağla’nın tavsiyesi üzerine girdiği imtihanı başarıyla vererek radyoda muntazam program alan bir solist olur. Bir yandan da son sınıfa geçtiği için Haseki Hastahanesi’nde, Ord. Prof. Dr. Tevfik Remzi Kazancıgil’in başında bulunduğu klinikte kadın doğum stajı yapmaktadır, yani nefes alacak zamanı yoktur. Yine de Nevzad Atlığ’la birlikte İbnülemin’in evindeki pazartesi toplantılarını hiç kaçırmaz.

***

Alaeddin Yavaşca, Mesut Cemil döneminde, İstanbul Radyosu’nun sözleşmeli sanatçıları arasına katılacak, böylece maddî problemlerini hallederek jinekoloji ihtisasını başarıyla -fakat birbirinden tamamen farklı iki iş arasında bölündüğü için olağanüstü bir gayret göstermek suretiyle- tamamlayacaktır. Özellikle radyonun canlı yayın döneminde görev yaptığı için son derece gerilimli bir meslek hayatı yaşayan Yavaşca, sesinin benzersiz rengi, kudretli icracılığı ve bestekârlığının yanı sıra, geniş musiki bilgisi, kanaryaları ve -bir koltukta birkaç karpuzu birden taşıması yüzünden- dalgınlığı ile de meşhurdur.

Zeki Arif Ataergin, Münir Nureddin Selçuk, Sadeddin Kaynak gibi önemli müzik adamlarından meşk eden ve özellikle son yıllarında Sadeddin Kaynak’ın çok yakınında bulunan Alaeddin Yavaşca’nın meşk silsilesi, bir yandan Dede Efendi’ye, bir yandan Kazasker Mustafa İzzet’e, bir yandan da Enderunî Ali Bey’e kadar uzanmaktadır. Bu demektir ki, Alaeddin Yavaşca, bir eseri icra etmeye başladığı zaman, seçkin tavrında, bütün bir geçmiş, derinden derine ses veriyor.

Cumhuriyet yıllarında, musikimizin verdiği var olma mücadelesinin en önemli aktörlerinden biri olan aziz üstada ben de geçmiş olsun diyor, doğum gününü kutluyor ve çok daha uzun bir ömür diliyorum.

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum